Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

26 Aralık 2011 Pazartesi

Buzzer Beater Block


22-34-12-20. Bulls'un noel gecesi Lakers karşısında oynadığı açılış maçında çeyrek başına bulduğu skorlar. İlk devrede bulduğu 56 sayı ne kadar umut verici idiyse, ikinci yarı boyunca bulunan 32 sayı da o kadar endişe vericiydi. Bulls eksik ve yenilenen Lakers karşısında bölüm bölüm farklı performans sergilediği maçı, bir kez daha savunması sayesinde kazandı. Bir çok takım için buzzer beater ile maç kazanmak normal sayılabilecekken, Bulls için buzzer beater bir blok ve yukarıda gördüğümüz resim normal sayılmalı.

Doğrusunu söylemek gerekise Bulls'un bu maçı rahat kazanmasını bekliyordum. Lakers çalkantılı yaz döneminden güç kaybederek çıktı ve Bynum'un cezası nedeniyle sahada olmayacağı bir maçta Bulls pota altının çok üstün geleceğini öngörüyordum. Kötü hücum etse bile Bulls, alacağı hücum ribaundları sonrası bulacağı ikinci şans sayılarıyla skor yapmakta çok sıkıntı çekmez gibiydi görüntü. Üstelik iki takım arasında bench farkı da vardı ve Kobe ne kadar sakattı bilinmez ama %100'ünde olmayacağı aşikardı. Ancak maç genelinde tablo farklı oldu. Lakers pota altı ligin belki de en iyi uzun rotasyonuna sahip Bulls uzunlarıyla beklediğimden iyi başa çıktı. Ribaundlarda 42-41 Lakers üstünlüğünün yanı sıra, kenar sayılarında da 29-13 Lakers önde tamamladı maçı. Kobe sakatlığı nedeniyle zaman zaman topa hakim olmakta güçlük çekse de (8 top kaybı) şut atarken pek rahatsız görünmüyordu ve maçı da 28 sayıyla noktaladı.

Maç boyunca pota altında Gasol ve McRoberts beklentilerimin üzerinde bir sertlik gösterdiler. Koç Brown Boozer'ın üzerine Gasol'u vererek, Gasol'un uzun kollarının avantajını kullanmak istedi. Boozer nispeten iyi bir maç çıkarsa da Noah hücumda oldukça kötüydü ve 12 şutunda sadece 3 isabet bularak 6 sayıda kaldı. Geçtiğimiz sezon Bulls özellikle üçüncü çeyreklerde savunma dozajını artırıyor ve başabaş giden maçları bu çeyrekte kopartıyordu. Geriden geldiği maçlarda ise bir çok geri dönüşü üçüncü çeyrekte gerçekleştirmişti. Ancak dün gece çok farklı bir tablo vardı. Bulls üst üste şutlarında isabet bulamazken potaya gitme konusunda da bir hayli cimri davrandılar Orta mesafe şutlarla zaten kötü şutör olan takım isabet bulamayınca hücumlar ciddi krize girdi. Bulls'un ayrıca maç boyunca yaptığı çok basit top kayıpları bu çeyrekte hızlı hücum olarak potasına dönmeye başlayınca ilk yarıda elde edilen avantaj kaybedildi. 

Lakers bir ara farkı 11 sayıya kadar çıkardı ancak Bulls'un geri gelmek için istediği şansı Gasol'un ve McRoberts'ın üst üste kaçırdığı serbest atışlar verdi. Maç sonunda Thibs'in Kobe'ye faul yapmadan önce ikili sıkıştırma getirme fikri 1 sayı gerideyken Bulls'a bir hücum şansı kazandırdı. Rose, Deng'in stepsin kıyısından döndüğü (belki de dönemediği) pozisyonda aldığı pasla top soluna sürdü. Karşısındaki Fisher'ı crossover ile geçti ve sağından ortaya sürdüğü topu imza şutlarından bir floater ile Gasol'ün üzerinden çembere gönderdi. Lakers'ın Kobe ile son bir şansı daha vardı ancak Kobe topu pota altında sürmeyi tercih edince üç Bulls'lu arasında kaldı ve o kalabalıktan Deng'in topu bloklamasıyla maçı Chicago kazanmış oldu.

Ne kadar eksik de olsa, değişmiş de olsa Lakers'ı kendi sahasında, dünyanın gözlerinin üzerinizde olduğu bir maçta yenmek güzel ve önemli. Ancak Bulls'un bu maçta bazı konularda kafalarda ciddi soru işaretleri bıraktığına göz ardı etmemek lazım. Top kayıpları geçen sene olduğu gibi bu sene de bir sorun olarak ortada duruyor. Hücumda zaten sıkıntı yaşayan takım bir de basit top kayıpları yapınca hem yaptığı hücum sayısı azalıyor, hem de o top kayıpları kolay basketler olarak potaya dönüyor. Her ne kadar sayı olarak 14 kabul edilebilir gibi görünse de dün gece maçı izleyenler en az 5-6 top kaybının hiç bir savunma baskısı olmadığı pozisyonlarda, kötü paslar nedeniyle ve hatta Bulls hızlı hücuma çıkarken geldiğini görmüşlerdi. Yeni transfer Rip Hamilton faul problemi nedeniyle çok fazla süre alamadığı maçı sadece 6 sayıyla tamamladı ancak gelişinin yarattığı asıl sıkıntı rotasyonun kayması oldu. Kobe'nin sahada olması Brewer'ın dakikalarını mutlaka artırmıştır ancak Korver'ın sadece 10 dakika sahada kalması ve hücumda en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda sahada Brewer'ın olması Bulls'un sezon içerisinde çözmesi gereken önemli bir problem. Hamilton'ın faul problemi ve Kobe'yi savunma önceliği bunda etkili olmuş olabilir ancak özellikle sahadaki 5'li kombinasyonları ufak dengelerle büyük sonuçlara neden olma özelliğine sahip olabiliyor. Bulls'un ayrıca kötü şut attığı anlarda mutlaka potaya gitmesi şart. Rose dün üç sayı çizgisinin gerisinden 4 isabet bulsa da potaya gitme konusunda geçen sezona göre biraz daha çekimser olduğunu, topu dağıtma konusunda daha istekli olduğunu görmek mümkün.

Lakers'lıların dün kaybedilen maça üzülmemeleri mümkün değil ancak özellikle genç oyuncuların performansından bir hayli memnun kaldıklarını tahmin ediyorum. McRoberts Odom'un sunduklarını sunabilecek bir oyuncu değil ancak atletizmi ve enerjisi ile daha farklı şeyler sunabiliyor. Bynum'un iyileşmesi sonrası kenardan gelecektir ve 4 numarada Lakers'a önemli bir enerji katacaktır. Steve Blake dün kenardan gelip 12 sayı buldu ve Fisher'ın bir hayli formsuz olacağı başlangıç bölümünde onun katkısı Lakers için çok önemli. Özellikle 3 sayının gerisinden istikrarlı bir şekilde isabet bulabilirse Kobe'ye de alan açma konusunda yardımcı olabilir. Meta World Peace'in en az 10 kilo fazlasıyla hareket dahi ederken zorlandığı Lakers kadrosunda çaylak yılından yeni çıkan Ebanks üç numarada ilk 5'teydi ve L.A. dün sadece 9 kişiyle sahadaydı. Üstelik çaylak Goudelock sadece 12:36 dakika süre aldı. Kadrosu artık yaşlanan Lakers için yoğun maç takvimi büyük sıkıntı yaratabilecek bir tehlike olarak duruyor. Her ne kadar rotasyon genişleyecek olsa da Lakers'ın yedeklerini çok uzun sürelerle sahada tutma lüksü yok. Ayrıca Brown'ın yedeklerle ilk 5'i harmanlayarak sahaya yayması şart. Lakers kenarı tümüyle sahada kaldığında birbirini tanımayan ve aslında çok da iyi tamamlamayan bir 5 oluşturuyorlar.

Aylar süren lokavt sonrası basketbola kavuşmak eşsiz bir keyif. Ve artık bu keyif katlanarak devam edecek. Bulls sezona iyi bir başlangıç yaptı ve keyfimiz gibi performansının da katlanarak devam etmesini umuyorum.


25 Aralık 2011 Pazar

Sourhoops Yayında!


Sözlükten aldığım bir mesajla başlayan serüven dün gece geç saatlerde meyvesini verdi ve NBA portalı Sourhoops.com açıldı. Türkiye'de NBA seven ve izleyen oldukça geniş bir kitle olmasına rağmen Türkçe içerikli portal sayısı bir hayli az. Üstelik var olanların çoğunda yorumdan çok haber yazıları mevcut. Sourhoops bu ihtiyaçtan doğmuş bir site. Fikir babası Can Yılmaz'ın sözlükte NBA yorumlarını okuduğunu yazarları bir araya getirme fikri ile ortaya çıktı. Sitenin henüz eksiği çok. Zamanla eksikleri giderilecek, daha da geliştirilecektir. Ben de sitede Takım Raporları bölümünde Chicago Bulls'un yazılarını yazıyor olacağım. Sitede Ekşi Sözlük'ten tanıdığınız bir çok yazarın yanısıra NBA TV spikeri ve yorumcusu Orkun Çolakoğlu da Lakers yazıları ile yer almakta. İlerleyen günlerde Kaan Kural da siteye katkıda bulunuyor olacak.

Başlangıçta siteyle blogun bir arada yürümesinin zor olacağını düşünüyordum. Bazı şeyleri tekrar etme zorunluluğu olacaktır ve konu Bulls iken tek bir yere konsantre olmanın daha iyi bir fikir olacağı kanısındaydım. Ancak blogdaki özgürlüğüm ve sınırsızlığımın verdiği imkanı başka bir yerde bulmam mümkün değil. Sourhoops yazılarını güncel tutacağım gibi bloga da yazmaya devam edeceğim. Belki biraz Bulls dışına çıkıp diğer takımlarla ilgili değerlendirmelerime Bogasketbol.com'da yer verebilirim. 

Umarım uzun soluklu bir site olur. Herkese hayırlı olmasını dilerim. Keyifli okumalar...

12 Aralık 2011 Pazartesi

Aranan Kan Richard Hamilton Mı?



Henüz resmileşmemiş olsa da görünen o ki Bulls'un iki numara tercihi Richard Hamilton olacak. Bir süredir konuya değinmek için işin resmileşmesini bekliyordum ancak sabah gelen bir okur sorusu ile vaktin geldiğini anladım:

"Selamlar,Hamilton un bulls a gelmesi konusunda düşüncenizi merak ediyorum.Bence sizinde belirttiğiniz konular ışığında kısa dönem için 2 numara açığını kapatabilecek bir transfer.Tabi büyük bir çoğunlukta Bulls un çok büyük hata yaptığını düşünüyor.Bakalım kim haklı çıkacak ?"

Kaan Genç

Açıkçası en başından beri Rip Hamilton'ın gelmesini istemiyordum. Halen de bir son dakika gelişmesi de olur da iptal olur mu diye bekliyorum. Ancak bunun basketbol içi nedenlerden ziyade daha farklı sebepleri var. Hamilton basketbol anlamında baktığım zaman ne takımı bir seviye üste çıkarabilecek bir eklenti, ne de takımı geriye götürecek bir düzen bozucu parça. İkisinin ortasında, hangi tarafa yakın olacağı ise kafasındakilere bağlı. Tabii ki konuyu sadece basketbol ekseninde değerlendirmek mümkün değil. İşin ekonomik tarafları da var, takım kimyası kısmı da.

Hamilton şampiyon kadronun önemli skor parçasıydı ve Detroit'in o savunma temelli takımıyla şampiyon olabilmesinde Rip'in skor katkısının etkisi büyüktü. Bulls da o dönemki Pistons'a benzer yapıda bir takım görüntüsünde. Savunma temelli bir takım, skorer, güçlü bir PG liderliğinde, sert bir pota altı ile rakiplerini bunaltıyor. Oyuncular bireysel olarak belki elit sınıfta değiller (Rose hariç) ancak bir arada hepsinin değeri yükseliyor. Bu vizyondan bakınca Detroit takımının sahip olduğu skorer oyuncu Bulls'un eksikliği gibi duruyordu ve Rip'in gelişi ile bu eksik kapatılmış oluyor. Gerçekten de Rip geçen sezona kadar 17-20 sayı barajında gezinen, önemli bir orta mesafe şutörüydü. Ancak geçen sezon tüm Pistons takımı için olduğu gibi onun için de çok çalkantılı geçti ve -çaylak sezonu hariç- kariyerinin en kötü sezonunu geçirdi. 

Hamilton Şubat ayının 14'ünde 34 yaşına giriyor. Her ne kadar fitness düşkünü bir oyuncu olduğu bilinse de kabul etmek lazım ki prime dönemini geçti ve geçtiğimiz sezon yaşadığı düşüş sadece takım için huzursuzlukların sonucu değil. Önümüzde kısa ama çok yoğun bir lig takvimi var ve yaşlı oyuncular için bu tarz takvimleri oynamak daha zor. Çaylak sezonu ve geçtiğimiz sezon dışında genelde 30'lu dakika ortalamalarına sahip Hamilton'ın bu ortalamaları bulması hem bu açıdan hem de pozisyonunda Brewer ve Korver gibi iki oyuncu daha bulunmasından dolayı zor. Brewer çok iyi bir dış adam savunmacısı ve Thibs koçken bu enerji size rotasyonda iyi dakikalar kazandırır. Korver ise ligin en iyi 3 sayı atıcılarından birisi ve Bulls'un iki numarada özellikle maç sonlarında Rose'a alan açmaya, dolayısıyla iyi dış şutöre ihtiyacı var. Korver geçtiğimiz sezon maça başlayan değil ama maçı bitiren 5'in iki numarasıydı ve ne derler bilirsiniz: "Kiminle başladığın değil, kiminle bitirdiğin önemli".

Hamilton bir zamanlar ligin en iyi yüzdeyle 3 sayı atan oyuncusu olmuşsa da bir volume 3 sayı şutörü olmadığını unutmamak lazım. Üstelik son 3 sezonda 3 sayı ortalaması yüzde 35. Toplam 472 atışta 166 isabet bulmuş. Bu süreçte toplam oynadığı maç sayısı ise 168. Türkçesi Rip son 3 sezonda maç başında ortalama bir üçlük isabeti buluyor. Rose gibi delici bir guardınız için orta mesafeden ziyade 3 sayıdan yüzdeli atan bir iki numara daha değerlidir. Rose'un penetrelerinde ona yardıma gelen savunmaları cezalandırmak için 3 sayının gerisinde topun eline gelmesini isteyeceğiniz adam Rip Hamilton olmayacaktır. Yine de o ismin Brewer olmasından daha iyi bir seçenek olduğu bir gerçek.

Çok iyi bir savunmacı olmasa da takım savunması konusunda iyi bir oyuncudur Hamilton. Ayrıca uzun boyu sayesinde sizelı iki numaraları da savunabilir. Bu yapısı ile Bulls ile uyuşuyor olsa işler hücum tarafına geldiğinde biraz değişiyor. Rip set boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla ardı ardına perdelerden çıkarak aldığı paslarla etkili olan bir oyuncu. Şimdi bir an gözlerinizi kapayın ve Rose'u yaklaşık 10 saniye boyunca Rip'in 3 screen'den birden çıkmaya çalışırken beklediğini hayal edin. Siz yapabildiyseniz ne ala ancak ben hayal dahi edemedim. Bulls'un hücum yapısı ve setleri böyle bir oyuna pek uygun değil. Hemen aklınıza Korver gelebilir, zira o da Hamilton gibi screenlerden çıkarak şut pozisyonu hazırlanan bir oyuncu. Ancak bu oyunların daha çok C.J. Watson oyundayken oynandığını, Rose sahadayken ise Korver'ın daha çok spot şutör gibi ona alan açtığını unutmamak lazım. Üstelik böyle bir oyun yapısına hazırlanmak için fazla da vakit yok. Hazırlık kampı zaten kısaydı ve bir kısmı da tükendi. Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan gece ilk hazırlık maçına çıkacak Bulls ve Rip takıma dahi katılmadı. Onu hücuma adapte edecek vakit pek yok ve maç yoğun takvimde de bu pek kolay gözükmüyor. Bulls'un iki numarada kendi şutunu yaratabilen, birebirde etkili bir oyuncuya daha çok ihtiyacı vardı. Rose'u öylece iki numaranın screenlerden çıkmasını bekleyerek top süren bir basketbol oynarken görmek pek mümkün olmayacaktır.

Atlanmaması gereken en önemli konu ise Rip'i Bulls'a getiren süreç. Karşımızda kontratı devam ederken, satın alınarak serbest kalan bir oyuncu söz konusu. Her ne kadar arkadaşları arasında sevilen bir oyuncu olduğu söylense de Bulls'un mükemmel düzeydeki takım kimyası için tehlike oluşturabilecek bir potansiyeli barındırmadığını kimse söyleyemez. Rip bir zamanlar kahraman olarak görüldüğü takımdan şimdi gitmesiyle taraftarın mutlu olduğu bir isim haline geldi. Takımın sürekli kaybeden ve anlamsız takaslar yapan halinin bundaki etkisi göz ardı edilemez ancak Hamilton'ın da soyunma odasındaki harmoniye çabucak uyum sağlayacak ve bir parçası olacak yapıda bir oyuncu olmadığını da unutmamak lazım.

Tüm bunları alt alta koyduğunuzda Rip'in Bulls için "perfect fit" olmadığını söylemek zor değil. Ancak takıma katılmasının ve iki numara pozisyonunda Bogans'ın yerini almasının Bulls'un aleyhine olacağını söylemek de doğru değil. Bulls'un öncelikli tercihi olan oyuncuların öncelikli tercihi Bulls değil para olunca zaten kısıtılı olan free agent piyasasında Hamilton'ı seçmek çok fazla eleştirilecek bir hamle olmaz. Bulls'un Rip'e iki yıllık kontrat vermesinin temel sebebi Rip'in geçmiş yaşı kadar yeni CBA'in getirdiği bir çok asıl kısıtlamanın iki sene sonra devreye girecek olması. Bu açıdan bakıldığında da manevra kabiliyeti uzun vaadeli kısıtlanmamış oluyor. Ancak beklentileri büyüterek Rip'in uzun dakikalar sahada kalmasını, 15+ sayı ortalaması yakalamasını ve takıma seviye atlatmasını beklemek doğru değil. Takım için belki de en değerli olabilecek artısı sahip olduğu play-off tecrübesi. Özellikle Korver'ın gününde olmadığı maçlarda sazı eline alıp çok kısıtlanan iki numara üretimini yukarı çekebilirse ve play-off'larda tecrübesini sahaya yansıtabilirse takımı rahatlatabilir ancak Bulls'un NBA finallerinde yer alabilmesi için bu tek başına yeterli olmayacaktır.

Benim onun takıma katılmasını istemiyor olmamın sebebi ise Bulls'un ihtiyacı olan oyuncu profiline işin sadece savunma kısmı ile uyuyorken Bogans'ın yerini alacak olması. Ben takımın Bogans ile devam edip, geçen seneki düzeni içerisinde kalmasını ve şampiyonluk için daha önce yazdığım diğer alanlarda gelişim sağlayarak bu sezon bir kez daha denemesini tercih ederdim. Bir şekilde zaten kaybettiğimiz Thomas'tan sonra Bogans'ın da takımdan gitmesi, geçen sezon başarıda büyük payı olan takım kimyasına olumsuz etki yaratacak gibi geliyor bana. Dakikaları itibariyle aslında rotasyon parçası olmasına rağmen sırf ilk 5 başlıyor diye Bogans'ın günah keçisi olmasına zaten hep itiraz etmiştim. Yerine gedikleri çok daha iyi kapatacak bir isim gelmesini tercih ederdim, ediyorum.

8 Aralık 2011 Perşembe

Chicago Bulls V2_1


Geçen yıl play-off'larda Heat'e 4-1 kaybettiğinden bu yana sanırım herkes Bulls'un daha ileriye gidebilmesi için bir iki numaraya ihtiyacı olduğu konusunda hem fikir oldu. Bulls'un Rose'un hücum yükünü hafifletecek bir SG'ye ihtiyacı olduğu konusunda hem fikirim ancak bunun finallere giden yolda bir şart olduğu konusuna pek katılmıyorum. Bulls'un 2 numara eklemesinden daha çok geliştirmesi gereken ve üstesinden gelmesi şart bazı sıkıntıları var.

İşin ekonomik tarafına daha önce yeterince değinmiştim. Bu yazıda konuya tamamen basketbol penceresinden bakmaya çalışacağım ama başlangıçta şu noktayı vurgulamak şart: mevcut durumla alınabilecek iki numaraların hiç birisi Bulls için aranan adam değil. Bulls'un savunmada Brewer hücumda Korver olabilecek hatta Korver kadar iyi üç sayı atıp aynı zamanda potaya da gidebilecek bir oyuncuya ihtiyacı var ki, öyle bir adamı değil mid-level'la sign etmek, NBA'de bulmak zor. Haliyle makul beklenti nispeten iyi üç sayı atabilen, iyi savunmacı bir 2 numara takıma dahil etmekte. Ancak mid-level bir kontratla takıma gelecek oyunculardan hiç birisi bu tanıma tam anlamıyla oturmuyor. 

Peki Bulls bu eksiğini gidermeden de Heat engelini aşamaz mı? Pekala aşabilir. Hatta geçen seneki kadrosunu bir iki ufak değişiklikle koruyarak (ki öyle olacak gibi görünüyor) Heat'i 7 maçlık bir seride geçebilir. Ancak ve ancak doğru basketbolu sahaya koyabilirse.

Geçen sene seri başında herkes Heat'i açık ara favori görürken farklı düşünüyor, Heat'i Bulls'un önünde açık ara favori yapacak çok fazla avantajı olmadığını iddia ediyordum. Seri 4-1 tamamlandığında da fikrim çok değişmedi. Nitekim Bulls elendikten sonra yine bu blogda şunları yazmıştım:

"Miami serisi başladığında iki takım arasında Miami'yi açık ara favori gösterecek kadar fark olmadığını düşündüğümü yazmıştım. Her ne kadar seri 4-1 bitmiş ve bu düşünceler haklı çıkmış gibi görünse de o günkü düşüncelerimden hiç uzaklaşmış değilim. Seride Miami ve özellikle Lebron James play-off performanslarının üzerine çıkmayı başarırken, Bulls ve özellikle Rose tüm sezon oynadığı basketboldan uzak bir basketbol sergiledi. Pacers ve Hawks serilerinde de zaman zaman zorlandı takım ancak Miami serisinde olduğu kadar karakterinin dışında bir oyun pek az oynamıştı. Bunda Miami'nin ilk maçtan sonra yaptığı ayarlamalar kadar özellikle mental anlamda Rose'un düşüşünün de büyük etkisi var."

Evet henüz Dallas serisi oynanmamıştı ve Lebron için son çeyrek konulu espriler üretilmemişti. Lebron seri boyunca son çeyreklerde mükemmel performans ortaya koymuştu ancak seriyi kaybettiren asıl neden Bulls'un karakterinden uzak bir basketbol oynaması ve -hakemlerin de biraz ittirmesiyle- Heat'in bu şansı iyi kullanmasıydı. Genel resme baktığımızda geçen sezon oynanan 8 maçta iki takım da 4'er galibiyet alabildi. Bulls'un kazandığı 4 maçın 3'ü her ne kadar normal sezon maçı olsa da bu maçların da play-off atmosferinde geçtiğini göz ardı etmemek lazım. Bulls'a seriyi kaybettiren ve bu sezon Heat'i geçebilmek için üstesinden gelmesi gereken noktaları ise şöyle özetleyebiliriz:

Derrick Rose: Geçtiğimiz sezon sona erdiğinde de, yeni sezona girerken de sorumluluğu üstüne alıp elenmemizin nedeni benim derken kendisine haksızlık yapsa da haksız sayılmazdı Rose. Bulls'un karakterinin dışına çıkmasında en büyük neden tamamen ona odaklanmış Heat savunmasına karşın Rose'un seri ilerledikçe git gide kötüye giden karar verme becerisiydi. Rose son çeyreklerde hücumları her zamanki üretkenliği ile kullanamadı ve bu tamamen James'in onu harika savunma becerisiyle açıklanmaya çalışıldı. Oysa Rose'un maç berabere iken son bölümde iki kez üst üste James'in üzerinden geriye çekilerek aynı orta mesafe şutunu atmasının hatalı tercihler olduğuna pek değinen olmadı. Gelen ikili sıkıştırmalar sonucu aceleyle attığı hatalı paslar Bulls potasına hızlı hücumlar olarak döndü, her zamanki deliciliğinden ve agresifliğinden uzaktı. Bulls'un hücumunun bu kadar merkezindeyken onun her zamanki performansında olması gerekiyordu ama Rose tüm sezonun en kötü basketbolunu Heat'e karşı oynadı. Son iki maçta ikili sıkıştırma olayı artık otomatiğe bağlanmıştı ve perde savunmacısı ile toplu adam savunmacısı arasında boşluklar oluşmaya başlamıştı, show up göstermelik hale gelmeye başlamıştı. Rose için bu kadar yükle bu seviyede bu yaşta oynamak kolay değil. Önemli bir tecrübe edindi ve Thibs ile birlikte geçirecekleri uzun saatlerde neleri daha iyi yapması gerektiğini öğrenecektir. Bulls'un Heat'i geçebilmesi için Rose'un her duruma hızlıca adapte olabilen ve güçlü yanlarını her şart altında sahaya yansıtabilen bir basketbol oynaması olmazsa olmaz.

Carlos Boozer: Biliyorum hepiniz onu çok seviyorsunuz, posteleri duvarlarınızı süslüyor. Artık Boozy'nin de bu sevginin karşılığını vermesi gerekiyor. Sakatlıkla girdiği sezonda sahaya döndükten sonra All-Star arasında kadar gayet nefis performans sergilemişti. Ancak Noah'ın dönüşü sonrası işleri biraz zorlaştı çünkü Kurt Thomas'ın orta mesafede gezinerek kendisine yarattığı boş alanı aramaya başladı. Noah ameliyatı sonrası orta mesafesine güveni kaybolmuş bir şekilde dönünce potaya daha yakın oynamak zorunda kaldı, bu da Boozer'ın işini biraz zorlaştırdı. Üstelik play-off'lara girereken topuğundan yaşadığı sakatlık ve Pacers serisiyle seyircinin ona hemen sırtına dönmesi gibi talihsizliklere bir de boşanması ve çocuklarından uzak kalması gibi bir takım kişisel nedenler de eklenince Boozer Bulls taraftarının aradığı günah keçisi haline geldi. Bu sezon yaz boyunca duydukları ile motive olmuş bir şekilde sağlıklı kalır ve Noah'la bir arada oynama konusunda mesafe kat ederse gerisi zaten kendiliğinden gelecektir. Evet C-Booz savunma yapmıyor ama zaten Bulls onun savunmasına değil hücumuna ihtiyaç duyuyor.

Joakim Noah:  Yo yo, hiç unutmuş değilim. Sakatlığı sonrası o da tam toparlamışken bir kez daha sakatlandı ve Heat serisinde arka planda kalan hayal kırıklığıydı. Jo özellikle seride hayati önem taşıyan ribaundlar konusunda ve her zaman çok iyi olduğu savunma tarafında büyük hayal kırıklığı yarattı bende. Tek sorun sakat olması da değildi, saha dışı bir takım olayları da etkili oldu. Söyleyecek fazla söze gerek yok, her zamanki performansında ve tamamen basketbola odaklanmış bir Noah, Heat'in sıkıntılı pota altını daha da sıkıntıya sokacak en büyük güç olacaktır.

Pick and Roll: Bu konuyu maçtan alınmış screeshot'larla uzun uzun yazacaktım ki, okuduğum bir yazı ve içinde yer alan videolar tam derdime derman oldu. Buradan okunabilecek bu yazıda da görebileceğiniz gibi Bulls'un pick n roll oyununu doğru bir şekilde oynamaya ve doğru perdelemeler yaparak toplu adam savunmasının bu perdelere takılmasını sağlamaya konsantre olması gerekiyor. Bunu yapamadığında sonucun neler olduğunu da yazıda yer alan videolarda daha rahat görebilirsiniz.

Ribaund ve İkinci Şans Sayıları: Bulls'un aldığı 4 galibiyette de en büyük etken bunlardı. Bulls kötü hücumunu aldığı hücum ribaund'ları ve sonrasında bulduğu ikinci şans sayıları ile kompanse edince Heat'i geçmeyi başarmıştı. İkinci maçla birlikte Heat'in ribaund'lara çektiği ayara Thibs cevap veremeyince darbeyi yedi takım. Heat'in yapmayı planladığı hamlelerle gelecek sezon da Bulls'la baş edebilecek bir pota altına sahip olamayacağı aşikar. Bulls zaten ligin en iyi ribaund takımlarından biri ve uzunlara kısaların da yardım etmesi durumunda bu konuda daha da güçlü bir hale gelebiliyor takım. Thibs takımı ribaund konusunda daha iyi hazırlamalı ve özellikle gerektiğinde kısaların da azami yardımı göstermesini sağlamalı. Heat'in hızlı hücumlarından çekinerek hücum ribaundlarını kovalamamak geçen sezon yapılan en büyük hatalardan biri olmuştu.

Hakem Desteği:  Bu konuda özellikle Bulls yönetiminin biraz çalışması şart. Heat geçen sezonunun hikayesiydi ve bu sezon da çok farklı olmayacaktır. Bulls'un elindeki medya ve lobi gücünü biraz hakemlerden yana da kanalize etmesi gerekiyor. En azından United Center'daki maçlarda Lebron ve Wade'e her temasa faul çalan hakemler görmezsek seviniriz.

Yeni sezonun henüz neler getireceği belli değil ancak iki numara sıkıntısına gelene kadar Bulls'un halletmesi gereken daha önemli konular bunlar. Üstelik rakip Heat değil bir başka takım da olsa formül farklı değil. Bulls NBA finallerine yürümek için bu sıkıntıları aşmalı, hataları giderilmiş bir yeni bir sürümünü bu sezon sahaya sürmeli. Medya SG konusunda odaklanadursun, Thibs ve ekibi yaz boyunca bu konulara fazlasıyla kafa patlatmıştır zaten. Sahaya ne kadar yansıyacağını ise ancak yaşayarak görebileceğiz.