tag:blogger.com,1999:blog-31958806787781000862024-03-05T17:45:32.681+03:00Bogasketbol.comChicago Bulls İçerikli Türkçe Blog SitesiAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.comBlogger103125tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-50795717421977811772012-09-02T16:25:00.000+03:002012-09-02T16:25:45.326+03:00Bulls 2012 - 2013 Sezonu Önizlemesi Bölüm 2: Sezon Senaryoları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsBeXgsnTuLoQF8Y0OAPrwrYei5JMbX3abiv7j96Mlmo-vffqhCY4P4M-c4RtXONutIwwDBtP2UeYHmABUg1pi09Jj8oFbeh9Wvwu8IURDfFE29-dIfoYPje0qHxzAwBE73KuAJ-YYIoE/s1600/joakim-noah-luol-deng-derrick-rose-carlos-boozer-2010-9-27-17-21-521.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="446" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsBeXgsnTuLoQF8Y0OAPrwrYei5JMbX3abiv7j96Mlmo-vffqhCY4P4M-c4RtXONutIwwDBtP2UeYHmABUg1pi09Jj8oFbeh9Wvwu8IURDfFE29-dIfoYPje0qHxzAwBE73KuAJ-YYIoE/s640/joakim-noah-luol-deng-derrick-rose-carlos-boozer-2010-9-27-17-21-521.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.bogasketbol.com/2012/08/bulls-2012-2013-sezonu-onizlemesi-bolum.html" target="_blank">İlk Bölüm İçin Tıklayın</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2012-2013 sezonunda Bulls'un ne yöne gideceğini belirleyecek etkenlerin bir çoğu bilinmez durumda. Rose'un sakatlıktan ne zaman ve ne derece sağlıklı bir şekilde döneceği, Deng'in ameliyat olup olmayacağı, yeni bench oyuncularının takıma uyumu vs. İşte tüm bu belirsizliğin de etkisiyle, ikinci bölümde yeni sezona dair tahminleri yaparken sezonu üç farklı senaryoda değerlendirmeye karar verdim; En İyi Senaryo, En Kötü Senaryo, Benim Tahminim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>En İyi Senaryo: </b>Enseyi çok karartmadan önce biraz umut dağıtalım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Deng ameliyat olmaz. Rose all-star arasından itibaren tam performans verecek şekilde döner. Diğer tüm oyuncular major bir sakatlık yaşamaz. Kirk takıma çabuk uyum sağlar ve Deng, Hamilton, Boozer, Noah dörtlüsüne katılarak, Rose dönene kadar Bulls'u play-off çizgisi üzerinde tutar. Boozer, Noah, Hamilton beklenen katkıları verirler. Thibs'in savunma şablonunda bench oyuncuları geçen seneye oranla büyük fark yaratmaz. Rose'un dönüşü ile takım performans yükselterek ilk 4 içinde play-off'lara kapağı atar. Play-off'lara herkes sağlam bir şekilde ve takım ritm bulmuşken girilir... Devam edemeyeceğim sanırım. Bu kadar iyimserlik bana göre değil. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Belki şu anda kulağa çok iyimser geliyor ama tüm bunlar çok da uzak ihtimaller değil. Her şeyden evvel Deng'in ameliyat olma ihtimali olimpiyatlar başlamadan önce Thibs'in ve olimpiyatlar sırasında da kendi açıklamalarından anlaşılacağı üzere geçen seneye oranla bir hayli düştü. Deng olimpiyatlar boyunca da bileğini iyi hissettiğini ve ameliyata ihtiyacı olmadığını söylemişti. Hazırlık kampı başlayana kadar geçecek sürede bileğini bir hayli dinlendirme fırsatı bulacak ve Kobe gibi o da bu sakatlığı ameliyat olmadan atlatacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Rose'un sakatlığı ile ilgili gelen haberler de ümit verici. Son olarak takvimin 2-3 hafta ilerisinde olduğuna dair haberler geliyor. Genç yaşı ve çalışma azmi sakatlığı çabuk atlatmasına yardımcı olacak iki ana etken. Rose'un normal şartlarda Ocak-Şubat dönemi içerisinde dönmesi bekleniyordu. Önde giden takvimi de göz önüne alırsak All-Star arasından sonra tam performansla sahada olması büyük sürpriz değil. Eski performansında dönmesi ise sadece iyimser bir tahmin olabilir ancak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kirk'ün takıma çabuk uyum sağlaması da beklenir bir durum. Organizasyona, şehre, seyirciye, hatta takımdan bazı arkadaşlarına dahi yabancı bir isim değil Hinrich. İyimser tahmin onun takıma çabuk uyum sağlaması kadar, Rose'un olmadığı dönemde takımı play-off çizgisinde tutabilmesi. Bunda Kaptan Kirk'ün performansı kadar etkili olacak bir diğer unsur ise kenar oyuncularının katkısı olacak. Bulls'u son iki sezondur ligin tepesinde tutan en büyük etken ligin en derin ve en kuvvetli benchine sahip olmasıydı. İyimser tahminle bile mevcut kenar oyuncularının eskilerinin yerini tutacağını söylemek mümkün değil. Ancak Rose'un yarısında tam performans vereceği bir sezonda Bulls'u ilk 4 içinde tutacak kadar katkı vermelerini beklemek iyimser bir tahmin sayılabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>En Kötü Senaryo: </b>Kötü senaryoları kurmak bana daha uygun.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Deng ameliyat olur ve ligin ilk 2 ayını kaçırır. Rose sakatlıktan Şubat sonu gibi döner ama kısıtlı sürelerde. Sezon bitene kadar tam ritm bulamaz. Kirk bir türlü performansını bulamaz ve daha ilk iki ayında Deng ve Rose'un yokluğunda üzerine binen ağır sorumluluğu kaldırmakta zorlanır. Hamilton sezonu yine yarı sakat yarı sağlam geçirir. Boozer kötü giden sezonda iyice hedef tahtası haline gelir. Bench oyuncuları çok kısıtlı katkı verir ve takım kimyası darmadağın olur. Bulls play-off'a kalamaz ve yaz sezonunda her şey sil baştan başlanır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En iyimser tahmine oranla gerçekleşme oranı aynı seviyelerde bir senaryo bu da. Deng'in ameliyat ihtimalinin çok azaldığını söylemiştim. Yine de o az da olsa olan ihtimalin gerçekleşmesi söz konusu olabilir. Hem Deng'in, hem de Rose'un yokluğunda tüm yük Kirk Hinrich'le Hamilton'ın üzerinde olacaktır. Ya da öngördüğüm gibi Hamilton'ın sezonunun yarısını sakat geçireceğini düşünürsek tek başına Kirk'ün. Hinrich doğal olarak bu kadar ağır yükü tek başına kaldıramayabilir ve bu onun ritm bulmasını, özgüvenini tekrar sakatlığı öncesindeki düzeye çıkarmasını engelleyebilir. Tüm bu kaos ortamında yine tüm küfürü Boozer yiyecektir. O bir sene daha yaşlı bir hale gelmişken taraftar bir sene daha tahammülsüz bir düzeye gelmiş olacak ona karşı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Reinsdorf'un "Rose %100 olmadan geri dönmesine izin vermeyeceğim." açıklamasından sonra Rose'un dönüşünün Şubat sonuna kalabileceğini düşünmeye başlamıştım. Her ne kadar takvimde önde gidiyor olsa da, Reinsdorf'un takımın en büyük yatırımını çok ufak bir ihtimal olsa dahi riske etmek istemediği açıkça ortada. Hal böyleyken ve üstüne bir de sezon zaten kötü gidiyorken Rose'un alınabilecek minimum riskle sezona bir hayli geç başlayabilme ihtimali var. Bulls'un hedeften uzaklaşmış bir hale gelmesiyle organizasyon kalan maçları Rose için rehabilitasyon dönemi olarak değerlendirmek isteyebilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Benim Tahminim: </b>İki tarafından ortasında, benim sezona dair tahminlerime bakalım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Deng ameliyat olmaz. Rose All-Star arasından sonra kısıtlı sürelerle döner ve play-off'a doğru tam ritmini bulur. Takım Rose'un da katılmasıyla 6-8 aralığında play-off'lara girer. Benchin katkısı sınırlı olur. Rotasyon daralır ve ilk 5 oyuncuları uzun süreler sahada kalır. Deng, Taj, Noah ve Hamilton iyi bir sezon geçirir. Kirk vasat üstü oynar tüm sezon. Boozer yine kimseye yaranamaz. Takım play-off ilk turunda elenir. Ve filmi başa sararız...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne en iyi senaryo kadar iyimser, ne de en kötü senaryo kadar kötümser değilim bu sezon için. Tahminim yukarıda kısaca özetlediğim gibi Bulls'un play-off'a 6-8 bandında girmesi ve ilk tur takımı olması. Ha tahminlerimin bu yönde olması, diğer senaryoların gerçeğe dönüşmesi halinde "Ben demiştim!" diyecek olmamı engellemiyor elbette. Anca sezona bu kadar uzaktan bakarken, yapabileceğim en gerçekçi tahminler de bunlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Sezonun Kilit Adamı: </b>Tom Thibodeau. Bu takımın nereye gideceğini belirleyecek en büyük etken o. Seçimleri, stratejileri, tercihleri ile bir takıma +10-15 galibiyet getirebilecek kalibrede bir koç. Takımda bench neredeyse tamamen değişmişken, Rose'un sezonun en az yarısında olmayacağı öngörülüyorken, sezonun kaderini tayin edecek en kritik adam rolünde o olması sürpriz değil. Thibs'in her maçı çok ciddiye alan, savunma öncelikli bir koç olması normal sezonda Rose yokken dahi Bulls'un çok iyi maçlar çıkarmasını sağlamıştı. Elinde belki daha kısıtlı bir takım var ama beklentiler de aynı oranda kısıtlı olacak. Dilerim ki Bulls'u play-off takımı kimliğinde tutmaya devam edecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Sezonun Takip Edilecek Oyuncusu: </b>Taj Gibson. Bench Mob'tan yadigar tek üye. Bu onun kontrat senesi ve Ömer'in de gidişiyle artık 5 numarada da görev alarak süresi artacaktır. Her sene biraz daha iyiye gidiyor ancak özellikle bu sezon artan süresiyle de birlikte patlama yılı olabilir. Ömer'in takımda tutulmamasının sebeplerinden biri de onun kontratı için yer açmaktı. Bulls tercihini Gibson'dan yana kullanarak doğru seçimi yaptı. Boozer'ın gelecek sezon da olmayacağını varsayarsak, hem iyi bir kontrat kapmak, hem de ilk 5'i hak ettiğini göstermek isteyecek olması büyük motivasyon kaynağı. Sezonunu yakından takip etmekte fayda var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Rotasyon: </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Rose Dönene Kadar: </b>İlk 5: Hinrich - Hamilton - Deng - Boozer - Noah. Yedek 5: Nate - Belinelli - Butler - Gibson - Nazr Mohammed. Rotasyoncular: Teague, Radmanovic.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Rose Döndükten Sonra: </b>Rose ilk 5'e, Hinrich yedek 5'e, Nate de rotasyonculara kayar. Gerisini yazdırmayın bana baştan boşuna.</div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-4980139128987991812012-08-26T15:36:00.002+03:002012-08-26T15:36:49.242+03:00Bulls 2012 - 2013 Sezonu Önizlemesi Bölüm 1: Gelenler - Gidenler<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqOmcMVS251hayl2nhV0cjv_yELNiP92LG4fy5RF7oaJjEwGUivsigo8K8BnedxER7fR0P7JtHUWuXmfzJnE9LmWBQ2cYYr0F-fnzrcjrVf-c9_ioIJiXHJsQJLvbMuKwMktDQFYTx370/s640/hinrich_belinelli.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
İki yıl önce sezon başlarken şu ankine benzer bir bilinmezlik duygusu hakimdi bana. Yaz döneminde bench neredeyse tamamen değişmiş, zengin serbest oyuncu pazarından Carlos Boozer ile dönülmüştü. Takımın başına çaylak bir koç getirilmişti ve kimse takımdan tam olarak ne beklemesi gerektiğini bilemiyordu. Bulls bir sezon önce son sıradan play-off'a girmeyi başardıysa da ilk turda elenmişti. Herkes bir gelişim bekliyordu, ancak sezon bittiğinde takımın normal sezonu lider bitirmesini, Rose'un sezonun MVP'sini olacağını (bu maddenin tek istisnası bizzat Rose'un kendisi olabilir) ve takımın doğu finali oynayacağını sezon başından kimse tahmin edememişti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Derrick Rose'un sakatlığı ile başlayan ve yazın bench mob'ın neredeyse tamamen dağılması ile devam eden süreç sonrası benzer bir belirsizlik hakim. Sorun sadece takımın bench oyuncularının değişmiş olması değil, aynı zamanda Rose'un durumu da belirsizliğe neden olan baş aktörlerden. Sakatlıktan ne zaman döneceği, ne kadar sağlıklı döneceği, döndüğünde eski oyununa ne kadar yakın bir oyun oynayabileceği ve onun yokluğunda takımın ne düzeyde tutunabileceği kimsenin önceden kolayca kestiremeyeceği fakat Bulls'un sezonunun kaderini çizecek olan etkenler. Yine de iki sene önceye göre daha belirli olan durumlar da var. Mesela Carlos Boozer'dan artık kimse (ben dahil) all-star performansı beklemiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sezonun ne çizgide başlayıp ne çizgiye gelebileceğine dair tahminler yürütmeden önce gidenlere ve gelenlere bir göz atalım;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>GİDENLER</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ömer Aşık: </b>Sayesinde Arenas provizyonunun uzmanı olduğumuz milli pivot bana göre giden oyuncular içerisinde eksikliği en çok hissedilecek isim olacaktır. Ömer'in artık herkes tarafından fark edilmiş olan pota altı savunması, geldiği günden bu yana hep üst düzey olan takım savunması, blok yapamasa dahi rakibini şutunu değiştirmeye zorlaması zaten malum ve bunların yeri doldurulması çok zor. Ömer'i Bulls için çok daha değerli kılan ise bu özelliklerinin Heat karşısında iki kez daha değerli hale geliyor olması. Mevcut görüntüde doğuda halen hedef takım Heat ve Lebron, Wade ikilisini en çok zorlayan savunma faktörlerinden birinin pota altını kapatan uzunlar olduğunu biliyoruz. Mevcut finansal planlar içerisinde Houston'ın teklifinin karşılanmamasını anlayışla karşılıyorum. Ancak Bulls'un Ömer'le birlikte savunmada yedek beş oyundayken, bir çok takım güç kaybederken, güç artırabiliyor olmasını gelecek sezon, özellikle de Rose'un olmadığı dönemde çok arayacağını da öngörebiliyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kyle Korver: </b>Ömer'den sonra yokluğu en çok hissedilecek ikinci adam Korver olacaktır. Hawks'a trade exception karşılığı giden Korver, takımın üç sayı çizgisi gerisinden en büyük tehdidi durumundaydı. Korver finansal planlar çerçevesinde gönderildi belki ancak Bulls'un hücumda ondan biraz daha üç sayı çizgisi içerisinden hücum beklediği de bilinen bir gerçek. Korver eşi benzeri NBA'de dahi az bulunan bir üç sayı uzmanı ancak bununla beraber topu yere vurduğu anda etkisi %70-80 azalan bir oyuncu. Bu haliyle şampiyonluğa giden bir takımda 5 milyon dolarlık kontratı sorun yaratmazdı ancak gelecek sezon için Korver Bulls için fazla pahalı. Bu yine de Bulls'un onun 3 sayı üretimini ve Rose'a açtığı alanı özlemeyeceği anlamına gelmiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>C.J. Watson:</b> Pacers serisinin sonunda yaptığı hata tek sebep değil belki, ancak iki senelik Bulls macerasının güzel bir özeti. Watson sadece geçtiğimiz sezon değil, ilk sezonunda da play-off'larda çok kötü performans göstermişti. Ancak sağlıklı Rose'un arkasında gözler geçtiğimiz sezon olduğu kadar üzerinde olmadığı için gösterdiği performans çok fazla göze batmadı. Geçtiğimiz sezon ise ondan Rose'un boşluğunu doldurması beklendi. Bu görevi ligde dahi yapabilecek sayılı isim varken (belki de yokken) Watson'ın altından kalkmasını beklemek ona da büyük bir haksızlık olur. Ancak bu gerçek dahi iki sezon üst üste play-off'larda hiç bir varlık gösterememiş olduğu gerçeğini değiştirmez. Forman ve Paxson ikilisinin sezon çok daha başarılı bitseydi dahi Watson'ın opsiyonunu kullanmayacağını tahmin edebilirdik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ronnie Brewer: </b>Sezon başladığında Hamilton'ın da yokluğunda ciddi katkı verdi Brewer. Özellikle sıkıntı olan orta mesafe ve uzak mesafe şutlarında ciddi gelişim göstermiş gibiydi. Sezon ilerledikçe Brewer'ın şut güveni tekrar bozuldu. Rip'in bir var bir yok döneminde ilk beş ve yedek beş arasında gidip gelmekte biraz bocaladı. Play-off'larda ise Rose'un sakatlığı sonrası Bulls'u savunması daha kolay bir takım haline getirmekten çekinen ve hücuma çok ihtiyacı olan Thibs onun süresini çok kısıtladı ve hatta bir maç tamamen kenarda oturttu. Brewer'ın şutunun zayıflığı rakiplerin onu bir metre geriden savunmasına neden oluyor ve bu durum Rose gibi delici bir guard için çok da tercih edilebilir bir alan dağılımı yaratmıyor. Savunmada, özellikle de top çalmada çok önemli bir isim olmasına rağmen Thibs'in top çalmaya pek müsait olmayan risksiz savunma şablonları yüzünden bu yönünü de çok fazla ortaya koyamıyordu. Brewer da Korver gibi, gelecek sezon için fazla pahalı kalacaktı ve kontratının opsiyonu kullanılmayarak serbest bırakıldı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>John Lucas III: </b>Takımdan ayrılması beni sevindiren tek oyuncu. Sıfırın altında basketbol IQ'suna sahip. Topu elinde ezen bir PG. 2011-20102 sezonunda Rose'un oynamadığı tek normal sezon maçında, Denver karşısında son anda oyuna girmiş, kendisine yapılan faul sonrası iki serbest atışı da kaçırarak maçın kaybedilmesine neden olmuştu. Babasının Thibs ile olan yakın ilişkisi söz konusu olmasaydı muhtemelen o maç kariyerindeki son NBA maçı olabilirdi. Rose'un yokluğunda kendisine iyi bir isim yapmayı ve Raptors'dan kontratı koparmayı başardı. Asla Bulls kalibresinde bir takımda yer almaması gereken bir oyuncuydu ve tekrar sözleşme yapıldığını gördüğüm kabuslarımın son bulmasından dolayı çok mutluyum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Mike James ve Brian Scalabrine: </b>Rose'un sakatlıkları ile kadroya dahil olan James kısıtlı sürelerde iyi işler çıkardı. Bir nevi acil imdat çekicini kıran Bulls'un mevcut şartlarda bulabileceği en iyi isimlerden biriydi ve görevini de yerine getirdi. Scalabrine'nin basketbol kariyeri ise başka bir yöne gidebilir. Zaten oldukça azalmış olan basketbol içi katkısı artık yok denecek kadar az durumda. Benchte oyuncudan çok koç gibi görev alan Scalabrine için eşofmanlardan tamamen kurtularak takım elbise giyme zamanı geldi artık. Onu bekleyen bir başka kariyer olasılığı ise maç yorumculuğu ve bu ihtimalin çok yüksek olduğunu da belirtmekte fayda var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>GELENLER</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kirk Hinrich: </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon istatistikleri: Maç başına: 25,8 dk - 6,6 s - 2,1 r - 2,8 as - 0,8 tç - 0,2 blk - 1,2 tk - %41,4 2s - %34,6 3s - %78,1 sa</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2003-2010 yılları arasında 7 sezon Bulls forması giydikten sonra Wizards'a, oradan da Hawks'a giden Kaptan Kirk yuvaya geri döndü. Berto Center yakınlarındaki evini Chicago'dan ayrıldıktan sonra dahi satmayan Hinrich, geçtimiz sezon geçirdiği omuz ameliyatından sonra çok da istediği düzeyde dönüş yapamadı. Her iki guard pozisyonunu da oynayabiliyor olmasına rağmen asıl etkili ve rahat olduğu pozisyonu PG. Rose dönene kadar Bulls'un dümeninde olacak isim de o. Hinrich için bu dönem, tekrar eski ritmine ve formuna kavuşmak için önemli bir şans. Rose'un yokluğunda süre konusunda sıkıntısı olmayacak ve takımın sorumluluğu büyük oranda onun üzerinde olacaktır. Böyle bir sorumluluğu yüklenirken alışık olduğu bir organizasyona ve şehre geri dönüyor olmasının büyük avantajını da yaşayacaktır Hinrich. Çok iyi bir guard savunmacısı olan Hinrich'in Rose döndüğünde ise hem onu hem de Rip'i yedekleyebilecek olması, Thibs'e yeni kenar seçeneklerinde esneklik şansı veren nadir durumlardan biri. Hinrich'in pas öncelikli oyun yapısı, Rose'un yokluğunda geçtiğimiz sezonda olduğu kadar hücum yükünün oyun kurucu üzerinde olmasını değiştirebilir. Ancak yine de hücum sıkıştığında ve 24 saniye süresi tükenmek üzereyken kullanılacak zor şutları Deng ile birlikte paylaşacaklarını öngörmek çok da zor değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Marco Belinelli:</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon istatistikleri: Maç başına: 29,8 dk - 11,8 s - 2,6 r - 1,8 as - 0,7 tç - 0,1 blk - 1,0 tk - %41,7 2s - %37,7 3s - %78,3 sa</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
New Orleans'da çok iyi iki sezon geçirdi. Kariyerinin zirvesinde. Korver kadar iyi bir üçlükçü değil ancak ona göre topu yere vurduğunda çok daha etkili olabilen bir oyuncu. 2 numara yedeği için Bulls'un sistemine hücum yönünde uyan bir isim Marco. Ancak işin savunma tarafı için aynı şeyleri söylemek zor. Thibs'in savunma şablonunda Korver'lı 5'lerin dahi çok iyi işler çıkarabildiğini biliyoruz. Korver'ın savunmada çok iyi olmamasına rağmen istekli olması bunun en büyük sebebi. Marco'nun ne kadar istekli olacağını ise göreceğiz. Zaten yıllık 1.9 milyon dolarlık bir kontratla oyunun iki tarafında da harikalar yaratmasını beklemek hayalperestlik olacaktır. Rose dönene kadar 2 numarada Rip'le süreleri paylaşacak Belinelli, Hornets'da gösterdiği performansı devam ettirmesi halinde, yeni benchin en önemli oyuncusu haline gelecektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Nate Robinson:</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon istatistikleri: Maç başına: 23,4 dk - 11,2 s - 2,0 r - 4,5 as - 1,2 ç - 0,0 blk - 1,5 tk - %45,4 2s - %36,5 3s - %83,2 sa</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Robinson NBA'in muhtemelen en antipatik karakterlerinden biri. Bulls forması giymesi dahi bu durumu benim için çok değiştirmeyecektir. 2008-2009 sezonunun sonunda Knicks'ten ilk ayrılışı sonrası farklı takımları gezerken dalgalı performanslar sergileyip, o sezonki performansını yakalaması pek mümkün olmamıştı. Geçtiğimiz sezon ise Golden State'de hiç de fena olmayan rakamlar yakaladı. 4,5 asist ortalaması ile kariyerinin en yüksek sezon ortalamasına ulaştı. Tabii bu rakamlarda Warriors'ın yüksek tempolu oyununun etkisi büyük. Bulls gibi daha statik hücum eden, oyunu daha yavaş oynayan bir takımda aynı katkıyı vermesini beklemek mümkün değil. Rose dönene kadar yedek PG'de önemli süreler alacak olsa da Marquis Teague'in nefesi ensesinde olacaktır. Bir yıllık kontratını göz önüne aldığımızda Bulls yönetiminin benzer performans göstermesi halinde Teague'in sahada kalmasını tercih edecekleri aşikar. Yine de 1.2 milyon dolarlık veteran minimum kontratı ile Robinson fiyat/perfomans oranı yüksek oyunculardan biri olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Vladmir Radmanovic:</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon istatistikleri: Maç başına: 15,4 dk - 4,5 s - 2,9 r - 1,1 as - 0,4 tç - 0,3 blk - 0,7 tk - %37,6 2s - %37,0 3s - %75,9 sa</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Radmanovic Scalabrine'den doğan boşluğu dolduracak demek isterdim ama ortada doğan bir boşluk varsa o da basketbol dışı faktörlerden doğan bir boşluk ki, onu Radmanovic'in doldurması mümkün değil. Bir kaç normal sezon maçında iyi performans gösterir, bazı maçlar süre dahi almaz. Olur da play-off oynarsa takım, sakatlık olmadıkça çoğu maç oyuna dahi girmez. Yine de 3 sayı atabilen bir PF olarak Bulls kadrosuna iki sezondur olmayan bir alternatif getirdiğini belirtmek lazım. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Nazr Mohammed:</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon istatistikleri: Maç başına: 11,0 dk - 2,7 s - 2,7 r - 0,2 as - 0,3 tç - 0,6 blk - 0,4 tk - %46,7 2s - %00,0 3s - %56,5 sa
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ömer'in yokluğunda yedek pivot için Bulls'un çok fazla seçeneği yoktu. Mohammed mevcut seçeneklerden çok da kötü olmayan biriydi aslında. 34 yaşındaki veteran OKC'deki görevine benzer bir görev üstlenecek Bulls'da. İşin savunma tarafında Ömer kadar katkı vermesi mümkün değil. Dakikaları da daha kısıtlı olacaktır. Bulls'un yedek center pozisyonunda Nazr Mohammed kadar Taj Gibson'dan da faydalanmak zorunda kalacağını tahmin ediyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci yazıda gelecek sezona dair genel resme bakıp, sezon tahminlerini yapmaya çalışacağım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-30821178090999245282012-07-23T22:17:00.000+03:002012-07-23T22:17:50.472+03:00Bench Mob Neden Dağıldı?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoUgLyG4hwai-Y26jR3dhUBpzG56RjlNgjfHGANeYPUXZ2u_7d4Hd7FvwZYCZjPXADW-eI32wcqZLYfSAlmgLvkUpwMpxsHv6GX6MFjualQTv-rhQFJmNTcZ9qmdYW819RVM86cDJ92a8/s1600/Bench-Mob.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="414" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoUgLyG4hwai-Y26jR3dhUBpzG56RjlNgjfHGANeYPUXZ2u_7d4Hd7FvwZYCZjPXADW-eI32wcqZLYfSAlmgLvkUpwMpxsHv6GX6MFjualQTv-rhQFJmNTcZ9qmdYW819RVM86cDJ92a8/s640/Bench-Mob.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Chicago Bulls'u son iki sezondur ligin zirvesinde tutan en büyük etkenlerden biri kadrosunun derinliğiydi. Oyuna olan büyük etkileri sayesinde Bench Mob ismini alan gurubu Bulls yönetimi bu yaz dağıtmaya karar verdi. Bir çok Bulls taraftarının bugünlerde cevabını aradığı soru; Bulls ligin en değerli kenar guruplarından biri olan Bench Mob'u neden gönderiyor?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tıpkı hayatın bir yansıması gibi basketbolda da her şey çok hızlı değişiyor. Daha bir kaç ay önce Rose ile play-off'lara giren Bulls'un Heat'i geçebilme ihtimalleri konuşulurken, bugün gelecek sezon play-off yapıp yapamayacağı (bazıları için) soru işareti haline geldi takımın. Süreci başlatan ise, Derrick Rose'un bağlarını zedelemesi oldu. Tıpkı Rose'un bağları gibi, Bulls'un kısa vaadede şampiyonluk hesapları da çok büyük yara aldı. Rose'un büyük bölümünde oynamayacağı neredeyse kesin olan bir sezonda Bulls'un büyük hedeflere yürümesinin imkansız olduğu malum. Özellikle Heat'in hali hazırda şampiyon kadrosunda bir de Ray Allen gibi şahane bir parça eklediği bir ligde, doğuyu kimin kazanacağı neredeyse kesin. Lebron ya da Wade ve Bosh ikilisi aynı anda sakatlanmadıkları müddetçe doğudaki hiç bir takımın Heat'i yenmesi, gelecek sezon için mümkün görünmüyor. Hal böyleyken Bulls için mevcut kadroyu koruyup, Rose'un sakatlıktan eskisi kadar güçlü dönmesini ve play-off'larda tam gücüne ulaşmasını ummak bir seçenekti. Ancak bu alınacak finansal riskler göz önüne alındığında çok mantıklı bir hamle değildi. Bulls hedeflerin uzağında kalma ihtimali çok yüksek bir sezon için, bu zamana kadar asla ödemediği lüks vergisinden kaçabildiği kadar kaçmak istiyor. Mevcut şartlarda Korver, Brewer ve Watson üçlüsüne 13,2 milyon dolar ödemek bir lükstü. Şampiyonluk için yola çıktığınızda bu bedeller ödemeniz gereken bedeller fakat hedeflerden uzak kalacağınız ortada olan bir sezon için böyle bir harcama yapmanın ekonomik olarak yanlış olduğunu kabul etmek lazım. Üstelik Korver biraz ayrı kalmakla birlikte özellikle Watson ve Brewer'ın Bulls'un en çok ihtiyaç duyduğu play-off zamanı takıma katkılarının çok düşük olduğunu da unutmamalı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni CBA ile birlikte eskisi gibi çılgınca para harcama dönemi bitti. Bundan büyük market takımları da dahil olmak üzere kimse muaf değil. Yeni CBA ile gelen ve son 5 sezonun 4 sezonunda lüks vergisi ödemiş takımların, her 1 dolar için ekstra 1 dolar lüks vergisi ödemelerini düzenleyen kural ile birlikte, özellikle gelecek sezonki gibi hedeften uzak kalınacağı ortada olan sezonlar için lüks vergisi ödememek, gelecek sezonlar için de önemli bir yatırım demek. Watson, Brewer ve Korver'ın hali hazırda 1 yıllık kontratları kalmıştı ve takımda kalsalar dahi gelecek sezon serbest oyuncu olacaklardı. Bulls süreci 1 sene hızlandırmakla kalmadı, önemli bir finansal yükten kurtuldu ve lüks vergisinden kaçınmak adına da iyi bir alt yapı hazırladı. Bench Mob'ın önemli parçalarından biri olan Ömer'in durumu ise zaten artık herkes tarafından biliniyor. Bulls'un gelecek sezonu mevcut resimde planladığını göz önüne alırsak, Ömer'in kontratının karşılanmaması planın bir parçası olarak kabul edilebilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls yönetiminin kısa vaadede takımın şampiyon olmasının mümkün olmadığını kabul ettiği ortada. Artık planlar iki sezon sonrası için yapılıyor. Rose sakatlığından tamamen dönmüş olacak ve Bulls finansal esnekliğini kısıtlayan bir çok kontrattan kurtulmuş olacak bu süreç içerisinde. Mevcut eklentiler takımın yapısını mümkün olduğunca koruyacak, minimum kontratlık eklentiler. Bulls'un eskisi kadar derin kadrolu ve mücadeleci bir takım olması mümkün değil ancak amaç mevcut kadroyla mümkün olduğunca üst sıralara çıkmak ve şehirdeki heyecanın sönmesini engellemek. Bulls yönetiminin şehrin takıma olan bağlılığının rahatlığında olduğunu da söylemek lazım. Takım ne kadar kötü giderse gitsin, Bulls hep en çok kazanan takımlardan biri olmaya ve United Center seyirci rekorları kırmaya devam etti. Önümüzdeki iki sezon da edecektir. Üstelik takımın ilk 5'inden (sakat Rose hariç) kimseyi henüz kaybetmediğini unutmamak lazım. Enseyi çok fazla karartmayı gerektirecek bir durum henüz yok. Bench katkısının bir hayli kısıtlığı olduğu play-off dönemi Rose da sağlıklı bir şekilde dönmüş olursa Bulls halen Heat dışında hemen hemen tüm takımları yenebilecek güçte olmayı sürdürebilir. Koç Thibs'in elindeki oyunculardan maksimum verimi alacağından şüphe yok. Ancak elinde eskisi kadar yapısına uygun bir oyuncu topluluğu olmadığı da yadsınamaz bir gerçek. Bulls normal sezonda ligin en iyi takımı olamayacak belki ama halen doğuda ilk 5 içerisinde olacak kadar iyi bir takım olmayı, en kötü ihtimalle son sıradan dahi olsa play-off'a girmeyi başaracaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Önümüzdeki sezonun Bulls için kolay geçmeyeceği bir gerçek. Daha kısıtlı bir kadroyla, büyük bölümünde takımın süperstarından mahrum olarak mücadele edecek takım. NBA'in gerçeklerinden biri de budur. Vaktinizin gelmesini beklemelisiniz. Bulls son iki sezon yakaladığı şansı kullanamadı. Big 3 Heat'te buluşma kararı almasaydı şu an bambaşka olabilirdi tablo. Ancak zaman Heat'in zamanıydı ve Bulls Rose'un sakatlanmasıyla mevcut dönemin kapandığını kabul etti. Artık yeniden zamanın gelmesi için bir takım hamlelerin yapılması gerekiyor. Bulls forumlarında ve bloglarında Reinsdorf'un takım için para harcamaktan kaçınması çok eleştiriliyor. Ben de Reinsdorf'un Bulls söz konusu olduğunda White Sox için olduğu kadar cömert olmadığını düşünüyorum. Üstelik Reinsdorf her zaman önce iş adamı sonra takım sahibi oldu. Fakat mevcut hamleleri onun eli sıkılığı ile bağdaştırmak gerçekçilikten uzak bir anlayış. Forman ve Pax takımın gitmesi gereken yöne gitmesini sağlıyorlar şimdilik. Bu sadece başlangıç. Gerçek eleştirileri yapabilmek için, Bulls'un zamanının gelmesini ve o zaman geldiğinde doğru isimlerin kadroda olup olmadığını görmek şart.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-16835505748648218862012-07-01T11:13:00.003+03:002012-07-01T11:21:00.842+03:00Ömer Aşık Yolcu Mu?<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="http://ht.cdn.turner.com/nba/nba/video/teams/bulls/2010/10/25/Anon-1448387-576x324.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Çok değil, bundan yaklaşık iki sene önce Bulls.com yazarı Sam Smith'in onun hakkında Avrupa scoutlarından aldığı bilgileri paylaştığı yazısını hatırlıyorum. Kimsenin ondan ne beklememiz gerektiği hakkında fikri yoktu. Ağır sakatlıklar geçirmiş, Fenerbahçe ile yaşadığı sorunlar nedeniyle bir süre de bu nedenle basketboldan uzak kalmıştı. Zaten basketbola geç başlamış bir uzunun yaşadığı sıkıntıları yaşıyorken, üstüne sakatlıklar ve anlaşmazlıklar yüzünden basketboldan uzak kalmak zorunda kalması onun gelişimini büyük bir oranda engeldi. Bu şartlar altında benim Ömer'den beklentim düşüktü. Bir şekilde tutunabileceğini biliyordum ama kayda değer katkı vermesi için bir kaç sene geçmesi gerektiğini düşünüyordum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İki sene geçti üzerinden ve şimdi Ömer'e Bulls'u iyice zora sokacak bir teklif gelmesin diye dua ediyoruz. Onu bu noktaya getiren serüven başka bir yazı konusu. Bu yazının konusu ise dün gece resmi olarak başlayan serbest oyuncu pazarında Ömer'in durumu ve geleceği. Daha önce yazmıştım fakat tekrarlamakta fayda var. Herşeyden evel Ömer sınırlı serbest oyuncu. Yani Bulls, Ömer'e gelen bir teklifi Ömer'in de kabul etmesi durumunda, aynı teklifi vererek onu takımda tutma hakkına sahip. Ömer ayrıca Arenas Provizyonu olarak bilinen bir istisnaya da konu. Buna göre Ömer'e gelecek teklifin, ilk senesi tam orta düzey kontrat (Full MLE) seviyesini geçemiyor (5 milyon dolar). İkinci senesi standart bir %4.5'lik artışa sahip. Üçüncü senede ise kısıtlama kalkıyor ve takımlar maksimum kontrat seviyesine çıkabiliyor. Dördüncü senede ise %4.1'lik bir artış gelebiliyor. Eğer teklifin üçüncü senesi, %4.5'lik artıştan fazla bir artış içeriyorsa, teklifi yapan takımın, teklifin yıllık ortalaması kadar maaş sınırına sahip olması gerekiyor. Yani bir takım Ömer'e, ilk iki senesi 5 ve 5.2 milyon dolar, son iki senesi ise 12.6 ve 13.1 milyon dolarlık bir kontrat teklif edebilmesi için, maaş sınırında kontrat toplamı/kontrat yıl toplamı kadar (36 m dolar/4= 9 milyon dolar) maaş sınırı boşluğuna sahip olmalı. Şayet Bulls böyle bir kontratı karşılayarak Ömer'i takımda tutarsa, bu durumda maaş sınırı hesabında teklifin yıllık ortalaması değil, her seneye denk gelen gerçek tutar göz önüne alınacak. Ömer'in ilk iki senesi orta düzey kontrat ve standart artış, son iki senesi ise maksimum kontrat ve standart artış olarak hesaplandığında alabileceği maksimum kontrat, yaklaşık 36-37 milyon dolar civarında olabiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dün gece gelen haberlere göre Rockets Ömer'e yıllığı 8 milyon dolara gelen bir kontrat önermiş. Arenas provizyonuna göre hesaplanırsa, bu teklifin 4 yıl olması durumunda yıllık maaş tutarı şu şekilde olmalı:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" style="border-collapse: collapse; width: 195px;">
<colgroup><col style="mso-width-alt: 3254; mso-width-source: userset; width: 67pt;" width="89"></col>
<col style="mso-width-alt: 3876; mso-width-source: userset; width: 80pt;" width="106"></col>
</colgroup><tbody>
<tr height="21" style="height: 15.75pt;">
<td class="xl64" height="21" style="height: 15.75pt; width: 67pt;" width="89">1. Yıl</td>
<td align="right" class="xl65" style="border-left: none; width: 80pt;" width="106">5.000.000</td>
</tr>
<tr height="21" style="height: 15.75pt;">
<td class="xl64" height="21" style="border-top: none; height: 15.75pt;">2. Yıl</td>
<td align="right" class="xl65" style="border-left: none; border-top: none;">5.225.000</td>
</tr>
<tr height="21" style="height: 15.75pt;">
<td class="xl64" height="21" style="border-top: none; height: 15.75pt;">3. Yıl</td>
<td align="right" class="xl65" style="border-left: none; border-top: none;">10.648.000</td>
</tr>
<tr height="21" style="height: 15.75pt;">
<td class="xl64" height="21" style="border-top: none; height: 15.75pt;">4. Yıl</td>
<td align="right" class="xl65" style="border-left: none; border-top: none;">11.127.000</td>
</tr>
<tr height="21" style="height: 15.75pt;">
<td class="xl66" height="21" style="border-top: none; height: 15.75pt;"><b>TOPLAM</b></td>
<td align="right" class="xl67" style="border-left: none; border-top: none;"><b>32.000.000</b></td>
</tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bu tabloda Ömer Rockets'a giderse maaş sınırında yıllık 8 milyon dolarlık bir yer tutacak. Bulls'un bu kontratı karşılayıp Ömer'i takımda tutması halinde ise, yukarıda yazan miktarlar yansıyacak maaş sınırına. Bu durumda ilk iki senesi olmasa da, üçüncü seneden itibaren Bulls maaş sınırında yeni bir 8 haneli kontrat yer alacak demektir. <span style="background-color: white;">İşin basketbol tarafına sonra geleceğim fakat </span><span style="background-color: white;">Bulls'un herşeyden önce finansal açıdan böyle bir teklifi karşılaması mantıklı değil. Takım bu sene hali hazırda lüks vergisi ödemekten nasıl kaçınacağını hesaplarken, iki seneden sonra tüm finansal esnekliği bitiren bir kontratı yüklenmek istemeyecektir. Üstelik yeni CBA ile gelen ağır lüks vergisi oranları gelecek sezondan sonra uygulanmaya başlayacak. Bulls böyle bir kontratı karşılayarak Ömer'i takımda tutsa bile, üçüncü senesi gelmeden onu takas etmenin yollarını arayacaktır ki, o noktaya gideceğini de sanmıyorum işin. Yıllık ortalaması 5-6 milyon dolarda kalan bir tekliften fazlası, Bulls için herşeyden evel ekonomik anlamda karşılanması imkansıza yakın bir teklif anlamına geliyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;">İşin finansal boyutu bir yana, basketbol açısından da bakıldığında Ömer'in böyle bir kontratı ne kadar hak ettiğini sorgulamak lazım. Özellikle Türk olarak Ömer'i daha başka seviyoruz, daha başka izliyoruz. Ancak ne olursa olsun, hücumdaki üretkenliği bu kadar sınırlıyken Ömer'e böyle bir kontrat vermek Bulls açısından büyük bir risk almak demektir. Aşık hali hazırda ligin en iyi savunmacı uzunlarından biri, çok iyi bir ribaundçu ve takım savunmasında ligin önde gelen isimlerinden biri. Blok yapamadığında dahi rakibini şutunu değiştirmeye zorlayan bir isim. Özellikle bu sene ile birlikte düz bir şekilde yükselmeyi ve faul almamayı da öğrendi. Fakat tüm bu harika savunma meziyetlerinin yanında, bu sene gelişme göstermesini beklediğim hücum tarafında kayda değer bir gelişim gösteremedi. Halen topu yakalamakta ciddi sıkıntılar çekiyor. Potaya çok yakın aldığında hemen smaçlayamazsa pozisyonları bitiremiyor. Serbest atış yüzdesi maç sonlarında sahada kalmasını zorlaştıran bir başka etken. Genel resimde Ömer şahane bir yedek uzunken, ilk 5'e yerleştirdiğinizde ise çok tek taraflı oyunu nedeniyle başka oyuncularla kompanse edilmesi gereken bir adam. Bu açıdan bakıldığında Bulls kadrosu böyle bir kadro değil. Kaldı ki Joakim Noah'ın varlığında zaten ilk 5'e yerleşmesi mümkün değil. Bulls'un harika bir yedek için böyle bir kontratın altına girme lüksü ise hiç yok. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;">Rockets ya da daha teklif alması muhtemel diğer takımlar için baktığımda ise Ömer'in 8-9 milyon civarında bir teklif alması anlayışla karşılanabilir. Bu ligde potayı gerçekten koruyabilen savunmacı uzun bulmak çok zor ve Ömer bu açıdan ligin en iyilerinden biri. Fakat daha önce de belirttiğim gibi bu kontratı veren takımlar iki ihtimali göz önüne alıyor olmalılar. Ya diğer oyuncularla Ömer'in hücumsuzluğunu kompanse edebiliyor olmayı, ya da Ömer'in kendini hücumda geliştirebiliyor olmasını. Kişisel olarak her ne kadar ikinci senesinde beklediğim gelişmeyi gösteremese de Ömer'in hücumda bundan çok daha iyi olabileceğini düşünüyorum. En azından pick and roll sonrası potaya hareketli devrilirken aldığı pasları bitirebilir, hücum ribaundu sonrası küçülmeden direk potada bitirebilir ribaundlarını. Böylelikle 9-10 sayı ortalaması tutturabilir aldığı dakikalarda. Fakat maç sonunda sahada kalması için serbest atış yüzdesini mutlaka geliştirmeli. Ömer'in çalışmayı ne kadar çok sevdiğini bilen biri olarak gelişimine devam edeceğine şüphe yok. Yeterli maaş sınırı esnekliğine sahip takımlar için Ömer iyi bir hedef. Herşey bir yana Kwame Brown'un 7 milyon dolar kazandığı bir ligde Ömer'in aldığı 8 milyon dolar az bile.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="background-color: white;">Ömer açısından bakıldığında ise onun için basketbol çerçevesinde en iyi tercihin Bulls olduğunu söylemek zor. Her ne kadar şehri, takımı ve koçlarını sevse de Ömer'in aldığı dakikaların mevcut seviyesinden daha yukarı gitmesi ancak bir Joakim Noah takası ile gerçekleşebilir. Aslında bu geçen seneki kadar uzak bir ihtimal olmasa da Ömer'in en büyük avantajı seçim bir noktada kendi elinde değil. Aldığı en iyi teklifi kabul edecek ve sonra Bulls'un kendisini takımda tutmaya ne kadar kararlı olduğuna bakacaktır. Gar Forman her ne kadar Ömer'i takımda tutmak için gelen her tür teklifi karşılayacaklarını söylese de şu anda var olan resme baktığımda bunun mümkün olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ömer bir çılgınlık yapıp, Bulls'da kalmak için takımla erken bir anlaşma imzalamadıkça, koca yürek artık Bulls forması giymeyecek diyebiliriz.</span></div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-76375748737853254522012-06-23T12:41:00.001+03:002012-06-23T12:41:40.033+03:00Kaybederek Kazanmayı Öğrenmek<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdOVZ5GJeVJCfF2rZK3VpKaV3xtvE-BfNA-7Qz039GSCEB4E1DQ2e_z4kNbiQqmNDkZYSQpkVRsLccRZ4eBkYizsSgDr5WCClCLPUFRkAb5atXpxZNUnAGiv8DuEmfRnbmS1opMPQQt5w/s1600/lebron_kupa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdOVZ5GJeVJCfF2rZK3VpKaV3xtvE-BfNA-7Qz039GSCEB4E1DQ2e_z4kNbiQqmNDkZYSQpkVRsLccRZ4eBkYizsSgDr5WCClCLPUFRkAb5atXpxZNUnAGiv8DuEmfRnbmS1opMPQQt5w/s640/lebron_kupa.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Üçlü bir araya geldiğinden bu yana, Heat taraftarı dışında kalan kesim olarak, hepimiz bunun geleceğini biliyorduk. Gelmesin istiyorduk, geçen sene gelmediğinde çok eğlenmiştik. Ama içten içe, hepimiz bir yandan, bunun eninde sonunda geleceğini biliyorduk. Sezon başladığında son noktaya varacak üç takım vardı. Rose ön çapraz bağlarını zedeleyerek sayıyı ikiye düşürdü. O ikili finalde çarpıştı ve kazanan Heat oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sezon boyunca Heat'in olası bir final eşleşmesinde OKC'yi rahat yeneceğini söyleyip durdum. Aslında finaller başlamadan önce <a href="https://twitter.com/sijwocaq/status/212581144326184962" target="_blank">fikrim değişmişti</a>. Bosh'un sakatlığı sonrası tam performans veremiyor olması, Celtics serisinde süresinin kısıtlı olması ve Wade'in sakatlığının da etkisiyle dalgalı bir performans veriyor olması dengeleri eşitliyor gibi görünürken, Thunder'ın Spurs gibi makine düzeninde işleyen bir takıma karşı geriden gelip seriyi kazanırken gösterdikleri enerji ve performans 7 maçlık bir seri sonunda Thunder'ın kupayı kaldıracağını düşündürtmüştü bana. Finallerin başlaması ile gördük ki ne Bosh ne de Wade sakatlıklarının etkisinde kalmadan, vermeleri gereken performansı verebilir durumdaydı. İşin gerisi ise Lebron'a kalıyordu. O da üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiği gibi yerine getirdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
NBA'de mutlu sona ulaşmak için genellikle önce yenilgiyi tatmak gerekir. Mutlu sona ulaşabilmek için önce yenilirsin, sonra gelir kazanırsın. NBA'de kazanmayı öğrenmek, yenilmekten geçer. Bu formül her iki takıma da çok uyuyordu. Heat geçtiğimiz sezon finalleri kaybetmiş, nasıl kazanmaları gerektiğini tecrübe etmiş durumdaydı. Thunder ise ilk kez geldiği NBA Finallerinde kaybederek, kazanmayı öğrenmeliydi. Bu bir NBA Finalleri serisi değil de konferans finalleri olsaydı, sonu çok daha farklı olabilirdi. En azından 6-7 maçlık bir seri olacağına eminim. Fakat NBA Finalleri basketbol kadar mental bir savaş. Tüm dünyanın gözü üzerinizdeyken ve hatanın neredeyse hiç telafisinin olmadığı bir atmosferde artık tavana ulaşmış bir baskı altında basketbol oynamak NBA basketbolunun en üst düzey sınavı. Son maç dışında tüm maçların ne kadar yakın geçtiğini düşünün. İki üç farklı pozisyon yaşansaydı tablonun ne kadar farklı olacağını... Sonra bu durumun üzerinizde yaratacağı baskıyı düşünün...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Halen işe giderken serviste cep telefonundan izlemek zorunda kaldığım kupa töreninde neden duygulandığımı sorguluyorum. Çocukluğumdan beri Bulls taraftarıyım ve 2 senedir - League Pass sağolsun- tüm maçlarını izlediğim bu takımla inanılmaz duygusal bir bağ oluştu aramda. Halen ister istemez Rose sakatlanmasaydı o kupa belki de onun ellerinde kalkıyor olabilirdi diye düşünmeden edemiyorum. Fakat Bulls'u sevdiğim gibi basketbolu da çok seviyorum. Heat'e gittiğinden bu yana Lebron'la dalga geçmek, başka herkes kadar benim de hoşuma gitse de işin dozajının artık saçma bir noktaya varması, Lebron'un tüm etrafında (bir kısmını kendi yaratmış olsa da) yaratılan bu karşıtlık duygusu, her noktası ile dalga geçiliyor hale gelmesi ve bir şampiyonluğun tüm bunların da sonunu getireceğini biliyor olmak ister istemez beni de duygulandırdı. Üstelik bu sene ilk defa yaratıklık seviyesindeki fiziğinin ve basketbol yeteneklerinin üstüne koyma konusunda bir şeyler yapması (post oyununu geliştirmesi), ona en çok kızdığım noktayı da hafifletmişti. Lise günlerinden beri takip ettiğim (Fanatik Basket'te tam sayfa Mete Aktaş yazısı çıkmıştı hakkında) ve Cavs forması giydiği günlerde çok sevdiğim bir adamdı Lebron. (Evet, 23 numaralı Cavs Lebron formam bile var) Ben ona Heat'e gittiği için değil, kalıp kendi savaşını vermediği ya da -her ne kadar artık Wade'in takımı olmaktan çıkacağına emin olsam da- bir başkasının takımına gitmeyi kabul ettiği için çok kızdım. Kazandığı şampiyonluk kariyerinde olması gereken bir başarıydı ve bu açıdan bakınca seviniyorum ancak Bosh ve Wade ile 5 şampiyonluk kazansa dahi, Cavs'de kalıp alacağı 1 şampiyonluk kadar değerli olmayacak benim için. Yine de verdiği bu karar ve yarattıkları hava dahi, Lebron gibi bir basketbolcunun kariyerinin hak ettiği o son noktaya varamamış olması kadar beni üzemezdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Heat'in şampiyonluğunu sadece finaller tecrübesi ile açıklamak yetersiz kalır. Heat'in bu sene yarattığı en büyük farkların başında gelen adam Shane Battier. Ve bunu finallerinde gösterdiği harika şut performansı ile yaratmadı Battier. Savunmada yarattı. Onun rakibin en önemli dış skorerini tutabiliyor olması, Heat'e Lebron'u savunmada -ve hatta hücumda- 1'den 4 -ve hatta bazen 5'e- kadar her pozisyonu oynama esnekliği sağladı. Heat'i iyi bir savunma takımından elit bir savunma takımına çıkaran unsur da bu oldu. Spoelstra takımın handikapı olan pota altını, eşleşme sorunları yaratan 5'lerle rakibe göre kapatmayı ve hatta avantaja çevirmeyi başardı. Lebron Wade Battier Bosh Anthony (Ya da Haslem) ile uzun bir 5'le ya da Chalmers, Wade, Battier, Lebron, Bosh gibi bir 5'le oynayabiliyor olmak size rakibe göre şekil alabilme kabiliyetini sağlar ki, Spoelstra'nın koçluğunun en çok göz ardı edilen noktalarından birisi de bu. (Ve hatta geriden gelmek için Chalmers, Wade, Miller, Battier, Lebron gibi deneysel bir 5 başkası için çılgınlık olabilecekken Heat için kısa süreli de olsa sonuç veren bir 5 haline dahi geldi) Tabii ki bu esneklikte gerçek joker Lebron ancak onu 3 numaradan gönül rahatlığı ile joker pozisyonuna kaydırabilme kabiliyetini takıma kazandıran isim, Shane Battier oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hakkı verilmesi gereken bir diğer isim de şüphesiz Dwayne Wade. Takımın liderliğini Lebron'a vermesi şampiyonluk kupasını getiren etkenlerden bir diğeri oldu. Geçtiğimiz sezon bir sen at bir ben atayım mentalitesi ve takımın gerçekten kimin takımı olduğunun belirsizliği Heat'in harmonisini baltayan bir etkendi. Lebron'un normal sezonu MVP ödülü alması tartışılırken Miami seyircisinin Wade'e MVP diye tezahürat yapıyor olması bu kafa karışıklığının en büyük göstergelerinden biriydi. Bosh pozisyon ve tarz olarak tamamlayıcı role çabuk uyum sağlayan bir basketbol oynadığı için onun varlığı çok büyük sorun değildi fakat saha içinde ve dışında takımın 1 numarası olmaya alışmış iki oyuncunun bu rolü aynı anda sürdürmesi imkansızdı. Bir çok kişi hem Wade'in takımına katıldığı, hem de şahane bir pasör olması nedeniyle Lebron'un Heat'in Pippen'ı olmasını bekledi ama bu imkansızdı. Wade belki Lebron'dan daha iyi skorer olabilir. Ama dünyanın en iyi basketbolcusunun bir başka oyuncuyu tamamlaması söz konusu olamaz. Lebron'un Cavs'de bir türlü sona ulaşamamasının nedeni sürekli sadece tamamlayıcı parçaların (ki onların da çok tamamladığı söylenemez) yanında oynamak zorunda olmasıydı. Lebron maç içerisinde zaman zaman skor yükünü ve savunma ilgisini üzerinden alacak, attığı şahane pasları pota içinde bitirebilecek bir oyuncuya ihtiyaç duyuyordu. O ihtiyaca Wade'den daha iyi cevap verecek bir oyuncu bulunamaz. Her ne kadar bir çok yorumcu Wade'in sakatlıklarının buna imkan verdiğini düşünse de, Wade'in sadece saha içinde Lebron'u tamamlayan bir oyuncu olmayı kabul etmesi değil, yıllardır Tanrı'dan sonra geldiği bir şehirde bir başka oyuncunun liderliğini izlemeyi kabul etmesi böylesine büyük bir egoyu da göz önüne aldığımızda çok büyük bir fedakarlık. Geçtiğimiz sezon yaşanan hayal kırıklığının bu fedakarlığı kamçılayan en büyük etken olduğunu unutmayalım. İşte kaybederken kazanmayı öğrenmek dediğimiz şey de tam olarak bu. Wade başarı için fedakarlık yapması gerektiğini kaybederek öğrendi. (Shaq'in ilk şampiyonlukta ona katılması da bir etkendir şüphesiz) NBA'de şampiyonluklara ve onu kazanan oyunculara gösterilen müthiş saygıyı haklı çıkartan unsurlardan birisi de, kazanmak için oyuncuların yaptıkları fedakarlıklar. (Pippen'ın Jordan'ın olmadığı sezon MVP'lik bir sezon geçirmiş olduğunu hatırlayın. Bulls'tan ayrılıp sıradan bir takımda her sezon bunu yapabilirdi ve şu an Pippen gerçek bir lider miydi diye saçma sapan bir tartışma yapmıyor olurduk. Fakat o başarı için Jordan'ın Robin'i olma rolünü büyük bir zevkle yerine getirdi ve tarihin en büyük oyuncularından biri olduğunu da kitaplara yazdırdı.) Böylelikle Lebron üzerindeki ne kadar sorumluluk almalıyım, ne noktada devreye girmeliyim baskısını üzerinden atarak tamamen dümene geçti ve totalde kariyerinin en iyi sezonunu geçirerek takımını şampiyonluğa ulaştırdı. Lebron geçtiğimiz sezon da özellikle Bulls serisinde oyunu domine etmiş ve harika performanslar sergilemişti. Ama Pacers, Celitcs serisinde yaptıkları ve final serisi performansları, tam anlamıyla lideri olduğunu hissetmediği bir takımda asla gelemezdi. Ne kadar büyük bir yetenek olursanız olun, takım arkadaşlarınızın sizi takip ettiğinden emin olmazsanız, kafanızın bir köşesinde bir acaba oldukça yüzde yüzünüzü sahaya yansıtamazsınız. Ne Wade'in dalgalı performansı, ne de Bosh'un sakatlığı takımın nakavt olmasına sebep olmadı çünkü takımın lideri halen onlarlaydı ve diğerlerinin de geri geleceğini biliyorlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lebron James'in yıllardır bir silahı haline getiremediği post oyunu zaten durdurulamaz oyununu bir seviye daha yukarı çıkarmasını sağladı. (Hala neden bu kadar geç kaldığını da anlayabilmiş değilim.) Lebron zaten fizik olarak inanılmaz güçlü ama onu asıl postta durdurulamaz kılan ikili sıkıştırma geldiği an attığı inanılmaz pasları. Heat'in şutörleri kaleyi saran okçular gibi yerlerini aldığında Lebron'a sıkıştırma getirmenin bedeli büyük oluyor. Dışardan, arkadan, dipten, yardım nereden gelirse gelsin Lebron doğru adamı topla buluşturmayı başarıyor. Bu da yardım getirmeyi neredeyse imkansız hale getiriyor. Üstelik arkasına fiziği ile eşleşecek bir oyuncu koysanız hızıyla eşleşemiyorsunuz, hızı ile eşleşseniz fiziği ile. Tüm bunlara rağmen Lebron'un hala post oyununun gelişime açık olduğunu düşünmek insanı biraz endişelendiriyor. Ayak hareketlerini ve fade away'lerini durdurulamaz bir noktaya getirdiğinde Lebron'u savunmak neredeyse tamamen imkansızlaşacak. Lebron'un da sadece bu gelişim ile yarattığı farkı iyi görmesi, şampiyonluğun sarhoşluğuna kapılıp bu gelişimden vazgeçmemesi gerekiyor. Bir şampiyonluk kazanması bir çok açıdan ona sıra atlattı ve büyük bir rahatlama, özgüven sağladı. Ama gerçekten tarihin en iyileri arasında olmak istiyorsa bunu sadece bir şampiyonlukla değil, liderliğini yaptığı bir hanedanlıkla gerçekleştirebilir. Hanedanlık kurmak içinse, şansı(zlığı) dahi yenmeniz gerekir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son söz de Thunder için... Oyunculardan <a href="http://www.youtube.com/watch?v=27sg71i3kXs&feature=youtu.be" target="_blank">koçuna kadar rakibe saygı konusunda</a> da çok büyük bir örnekti Thunder. Eminim onlar da tıpkı geçen seneki Bulls taraftarı gibi sonucun oynanan oyunu yansıtmadığını, rakiplerini yenebilecek güçte olduklarını düşünüyorlar ki haksız sayılmazlar. Fakat zamanı değildi, henüz değildi. <a href="http://www.youtube.com/watch?v=vPIgTuQM2gk" target="_blank">Durant ve göz yaşları</a> geleceğin şampiyonuna baktığımız bir göstergesiydi. <span style="background-color: white;">Ve evet çocuk, senin de sıran gelecek. O gün geldiğinde rakip dahi olsak, senin için de sevineceğim, duygulanacağım.</span></div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-47238700268499093932012-05-14T17:04:00.002+03:002012-05-14T17:04:33.162+03:00Bulls'un Yaz Dönemi Hamleleri<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="432" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsg4ho5_tkK71zNRMPBsHjuOJaldiGwcvT6i4wqudAb1eWKDZ8_dWUFLw3U572pQI6O0JBwxHvzQY4I0Ny451DX6-TPnYY11gwvlLsVgVRHgqTW9SKSG6Y2DOZqq2ce0Q9rfU1NoTJM0o/s640/thibs_forman.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
2011-2012 sezonu Chicago Bulls için büyük bir hayal kırıklığı ile sona erdi ve artık Bulls cephesinde herkesin aklında takımın gelecek sezon için yapacağı hamlelerin neler olacağına dair bir merak var. Derrick Rose'un sakatlığı nedeniyle en azından yarısını kaçıracağı, Luol Deng'in de olimpiyatlar sonrası ameliyat olması durumunda bir kaç ay kenarda izleyeceği sezonda Bulls'un radikal kararlar almasını isteyenler çoğunlukta. Ancak finansal esnekliği oldukça kısıtlı takımın, geçen yaz olduğu gibi, bu yaz da büyük bir hamle yapmasını beklemiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni CBA ile birlikte takımların eskisi kadar cömert olması ve gözü kapalı bir şekilde lüks vergisi ödeme riskini alması kolay değil. Özellikle Reinsdorf gibi eli sıkı biri söz konusuysa. Sadece Bulls için değil, ligdeki diğer tüm takımların maaş düzeylerini belirli seviyelerde tutması şart. <a href="http://www.bogasketbol.com/2011/11/yeni-cba-ve-getirdikleri.html" target="_blank">Yeni CBA ile ilgili yazımda</a> lüks vergisinin iki senelik bir geçiş süreci içerisinde aynı kalacağını, daha sonra yeni düzenleme ile kademeli olarak artacağını yazmıştım. Lüks vergisi sadece kademeli olarak artmakla kalmayacak, sürekli lüks vergisi ödeyen takımlar için ödenecek vergi miktarı da artacak. Bu sezonla birlikte son 5 sezonun herhangi 4 sezonunda lüks vergisi ödeyen takımlar için, yeni vergi oranlarına 1 dolar ek vergi eklecek. Bu, vergi sınırını 10 milyon dolar geçen bir takımın, 35 milyon dolar lüks vergisi ödemesi demek. Lakers'ın Odom'u göndermesi, Dallas'ın Chandler'ı tutmaması gibi geçen yaz yapılan hamlelerin altında yatan en büyük etkenlerden biri, takımların yeni lüks vergisi düzenlemesi nedeniyle ücret tavanını aşağı sınırlara çekme çabası.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un gelecek sezon için garanti kontratları toplamı 7 oyuncu için (Rose, Hamilton, Deng, Boozer, Noah, Gibson, Butler) yaklaşık olarak 63,4 milyon dolar. Bu rakam gelecek sene belirlenecek maaş sınırı ile az da olsa değişebilir zira Rose'un yeni kontratının tutarı bu sınırın belirli olmasından sonra netleşecek. Bu oyunculardan takas dışında üzerinde hamle yapılması olası tek isim Boozer. İncelemeye onunla başlayalım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Carlos Boozer ve Amnesty Provizyonu: </b>Boozer'ın gösterdiği performansı değerlendirmek başka bir yazı konusu. Bir çok taraftar onun amnesty ile serbest bırakılmasını istiyor. Boozer gelecek sene 15 milyon dolarlık bir kontratla önemli bir yer tutacak. Ancak Boozer'ı amnesty ile bırakmanın getireceği avantaj, dezavantajlarına göre oldukça az ve bu hamleyi mantıklı bir eksene oturtmak mümkün değil. Herşeyden evel takım kalan 47 milyon dolarlık kontratı Boozer'a ödemeye devam edecek. Boozer başka bir takımla sözleşme imzalasa dahi, bu tutar oldukça düşük olacak ve toplam kontrat miktarından bu tutar düşülerek kalan kısmı Bulls ödemeye devam edecek. Üstelik Bulls Boozer'ın serbest bırakılması sonrası elde edeceği 15 milyon dolarlık boşlukla büyük bir finansal esneklik kazanmayacak. Bu durumu diğer oyuncuların durumunu değerlendirdiğimde, genel tabloya bakarak daha iyi anlayabiliriz. Boozer ne kadar kontratının hakkını veren bir oyun oynamasa da, amnesty ile serbest bırakılacak kadar kötü bir oyun oynamadı. Çok eleştirildiği sakatlıktan tüm sezon uzak durmayı başardı. Bulls'un kendisine önemli bir avantaj sağlamayacak bir hamle için, bir oyuncudan hiç yararlanmayıp ona 47 milyon dolar ödemesini beklemek ve istemek mantıklı değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu perspektifle baktığımızda Bulls'un gelecek sezon da 5'ini koruyacağını ve çaylak kontratında olan iki oyuncusu Gibson ve Butler'ın da takımla olacağını söyleyebiliriz. Eğer bir değişim yaşanacaksa, bu değişim Bulls'u nomral sezonda ligin en iyi takımlarından biri yapan, ancak play-off'larda aşırı beklenti altında bekleneni veremeyen kenar oyuncularında olacaktır. Bizden biri ile başlayalım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ömer Aşık ve Arenas Provizyonu: </b>Ömer'in iki senelik kontratı bu sene sona erdi ve Ömer bu yaz sınırlı serbest oyuncu (Restricted Free Agent) olacak. Yani Bulls, Ömer'e gelecek teklifleri karşılayarak onu takımda tutma şansına sahip. Ömer aynı zamanda Gilbert Arenas Provizyonu olarak bilinen bir kısıtlamaya da konu. Bu provizyon takımlara başarılı ikinci tur seçimlerini takımda tutma şansı tanıyor. Ömer'e başka bir takımın yapacağı teklifin ilk senesi, lüks vergisi ödemeyen takımların verebildiği orta-düzey (full mid-level) kontratı geçemiyor. Kontratın ikinci senesi ise standart bir %4,5'lik artış alabiliyor. Bu durum Bulls'un isterse Ömer'e gelecek tüm teklifleri karşılayabilmesi anlamına geliyor. Ömer'e önerilecek kontratın ilk iki senesi dışında kalan son iki senede ise takımlar büyük bir artış teklif edebilirler. Ancak bu durumda 4 yıllık teklifin maaş ortalaması kadar, maaş sınırında boşlukları olması geliyor. Örnek vermek gerekirse Ömer'e 4 yıl için 36 milyon dolarlık bir teklif yapmak isteyen bir takımın, maaş sınırında 9 milyon dolarlık boşluğu bulunması gerekiyor. Ömer'e bir takımın verebileceği maksimum teklif, ilk iki senesi orta düzey ve %4,5'luk artış, son iki senesi maksimum kontrat ve %4,1'lik artış olmak üzere toplamda (maaş sınırı düzeyine göre değişkenlik gösterebilir) yaklaşık olarak 37-38 milyon dolar civarında olabiliyor. Şayet Bulls böyle bir teklif gelirse ve orta düzey kontrat istisnasını kullanarak bu teklifi karşılarsa Bulls'un maaş sınırı hesabında ortalama maaş değil, teklifte yer alan tutarlar geçerli olacak. Bu ilk iki sene için yaklaşık 5 ve 5,2 milyon dolar civarı, sonraki iki sene için yıllık 8-9 milyon dolar civarı maaş tutarı demek. Özellikle ikinci seneden sonra gelecek artış, Bulls'un uzun süreli 5 haneli kontratlarını da göz önüne alırsak finansal açıdan göz korkutucu hale gelebiliyor. Evet, Bulls Ömer'den memnun ve onu takımda tutmak da istiyorlar. Bunu da her fırsatta dile getiriyorlar. Ancak bu teklifin tamamı orta düzey kontrat sınırlarında kalması şart. Ömer eğer başka bir takımdan ilk iki sene orta düzey + son iki sene maksimum kontrat teklifi alırsa, Bulls'un bu teklifi karşılayacağını sanmıyorum. Böyle bir teklifi 9-10 milyon dolarlık maaş sınırı boşluğu olan bir takımın yapabileceğini unutmamak lazım. Böyle bir boşluğu bulunan ve bu boşluğu Ömer'in hücumda kendini geliştirebileceğine inanarak riske atmak isteyen bir takım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Hedefteki Adam C.J. Watson: </b>Play-off'larda sergilediği performans ve son maçta yaptığı büyük hata ile hedefteki adamlardan biri haline gelen Watson'ın takımdan gönderilmesini isteyenler çoğunlukta. Gelecek sezon Rose'un olmadığı dönemde takımın dümeninde bir kez daha onu görmek istemiyor çoğu taraftar ve haklılar da. Watson'ın 1 yıllık 3,2 milyon dolarlık bir kontratı mevcut ve bu tutar garanti değil. Yani Bulls isterse Watson'ı bu yaz serbest bırakabilir. Bu durumun gerçekleşmesi, ancak Ömer'e Bulls'un karşılamak istemeyeceği bir teklif gelmesi ve Bulls'un orta düzey kontrat istisnasını (mid-level exception) kullanmak isteyeceği bir başka oyun kurucu olması, aynı zamanda bir şekilde Noah'ı yedekleyecek çaylak ya da minimum kontrat uzunu bulabilmesi durumunda gerçekleşebilir. Başka bir değişle; Watson bir yere gitmeyecek. 3,2 milyon dolarlık bir kontratla ondan daha iyi performans gösterebilecek bir oyun kurucu bulmak kolay bir iş değil. Kaldı ki Watson'ın takımı play-off'larda taşımak için kadroda olmadığını da göz önüne almak lazım. Bulls'un Rose'a endeksli hücumu, onun yokluğunda Watson'ın kaldırabileceğinden fazla yük almasına sebep oldu. Ligde yeri başka hiç bir oyuncuyla doldurulamayacak bir Rose'un yokluğunda, yapılması gereken Watson'ı gönderip bir başkasının da o yükün altından kalkamayacağını izlemek değil, takımın hücumunu oyun kurucu ekseninden biraz daha çıkarmak olmalı. Üstelik Bulls yaz hamlelerini Rose'un yokluğunu düşünerek yapmayacaktır ve bir yedek olarak Watson, aldığı kontratın çok üstünde bir performans gösterdi. Rose'un sakatlığı sonrası Bulls, yüzük peşindeki serbest oyuncular (Ör: Steve Nash) için de cazibe merkezi olmaktan çıktı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kyle Korver ve Ronnie Brewer:</b> Korver'ın 5, Brewer'ın 4,37 milyon dolarlık ve birer senelik kontratları mevcut. Bu kontratlardan sadece Korver'ın 500 bin doları garanti. Bulls isterse Brewer'ı herhangi bir bedel ödemeden, Korver'ı ise garanti 500.000 dolarlık kısmını ödeyerek serbest bırakabilir. Bu iki oyuncudan Brewer, Jimmy Butler'ın o boşluğu doldurabileceğine inanılırsa takımdan ayrılmaya en yakın isim. Hamilton'ın da artan süreleri ile süresi iyice kısalan Brewer, özellikle hücumda istenilen düzeye gelemedi. Orta mesafe şutlarını sezon başında çok isabetli atsa da sezon ilerledikçe isabet oranı düştü ve nihayetinde play-off'larda takımlar onu 1 metre geriden savunmaya başladı. Bu Bulls'un hücumdaki alan paylaşımına ciddi bir darbe vuruyor. Öyle ki Thibs onu serinin 3. maçında hiç oynatmadı. Tüm seride sakatlanan Rose ve çaylak Butler dışında takımın en az süre alan oyuncusuydu (Toplam 82:35). Bulls Ömer'in kontratını karşılaması durumunda finansal kontrolü tutmak adına Brewer'ı serbest bırakabilir. Aksi durumda takımın gelecek sezon bir çok istisnayı kullanmasını yasaklayan sınırı (lüks vergisi sınırının 4 milyon dolar üstü) geçme tehlikesi bulunuyor. Bu doğrudan Thibs'in Butler'a ne kadar güvendiği ile de ilgili bir durum. Korver'ın ise kontratının son senesinde takımdan gönderileceğini sanmıyorum. Takımın oyun alanını genişleten, keskin bir şutöre ihtiyacı var ve Korver bu işi başarıyla yerine getiriyor. Ligde onun kadar iyi şutör az bulunurken onu gönderip, daha ucuza yenisini aramak, sonucu hüsran olacak bir maceraya atılmaktan fazlası olmaz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Takımda minimum kontratla oynayan oyunculardan Scalabrine ve Mike James'in gelecek sezon kadroda olacağını sanmıyorum. White Mamba gelecek sezonda ya takım elbisesiyle kenarda yerini alır, ya da yavaştan hazırlandığı televizyon yorumculuğu kariyerine başlar. John Lucas'ın ise başka bir takımdan bir teklif alıp takımdan ayrılmasını bekliyorum. Thibs ile özel ilişkisi kalması için yegane neden olabilir. Bulls Rose dönene kadar yine minimum kontratlı bir (iki) oyuncu ile oyun kurucu pozisyonunu yedekleyecektir. Bu defa seçim belki oyun kurma özellikleri daha yüksek bir oyuncudan yana olabilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un radikal bir hamle olarak Korver ve Brewer'ın biten kontratlarını bir takasta kullanması da söz konusu olabilir ancak bu durumun da lüks vergisinden kaçınmak adına gerçekleşeceğini pek sanmıyorum. Genel resme baktığımızda Bulls'un finansal olarak çok fazla hareket alanı olmadığı ortada. Rose'un çaylak kontratından çıkıp, gelecek sezon kendisine özel getirilen düzenleme ile alacağı maksimum kontrat, finansal esnekliği oldukça kısıtlıyor. Yazın Bulls taraftarları olarak serbest oyuncu pazarından çok, Ömer'e gelecek tekliflerin ne olacağını, Bulls'un ne düzeye kadar bir kontratı karşılamak isteyeceğini, Brewer'ın takımda kalıp kalmayacağını ve minimum kontratla Bulls'a katılmaya kimlerin gönüllü olacağını izliyor ve takip ediyor olacağız. Pek heyecanlı bir süreç olmayacağı kesin.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-68849240639088685972012-05-12T12:38:00.000+03:002012-05-12T12:38:55.881+03:00Dramatik Son<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBSKr5CzWsXJlpqu4TmiMaOFtx_3R7JXSZlcSJv_hqVMaLfcudfehzHwXmOrzY35p5S9_Jx5FWq-AW19tXBgUQzE2LJRmdTma0oe3g0MSLX6iUhF6L0gIzIbZge2znBNy6jaTmL0fNC38/s640/bullsvs76ers6.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Play-off'larda yaşanan onca şeyden sonra serinin 6. maçı, Bulls'un play-off macerası ve 2011-2012 sezonu kendisine yakışır bir şekilde, dramatik bir sonla nihayete erdi. Liderliğin 13 kez el değiştirdiği, 9 kez berabere duruma gelen maçı 76'ers, Andre Iguodala'nın iki serbest atışı sayıya çevirmesi sonrası kazanarak, konferans yarı finallerine yükselmeyi başardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu maçı değerlendirmek için sonundan başlamak lazım. Bitime 25,8 saniye kala 78-75 Bulls üstünlüğü vardı ve top Phily'deydi. Bulls kritik hücumda Watson'la Ömer'in ikili oyunu sonrası Ömer'in bulduğu smaçla 2 sayıyı bulmuş ve son bölüm için büyük avantajı eline geçirmişti. Phily mola dönüşü Young ile 2 sayı buldu. Bu noktada bitime 12 saniye vardı ve her iki takımın da mola hakkı kalmamıştı. Bulls topu hızla dipten Watson'a çıkardı. Watson'ın tek yapması gereken eritebildiği kadar süreyi eritip, kendisine faul yapılmasını sağlamaktı. Fakat Watson topu hızla karşı sahaya geçirdi ve pota altında boş gördüğü Ömer'e pası çıkararak maçı adeta altın tepside Phily'e sundu. Hawes -bana göre flagrant- bir faulle Ömer'i çizgiye gönderdi ve o ana kadar 4/5 serbest atış atan Ömer her iki serbest atışı kaçırdı. Ribaundu alan Iguodala hızla topu potaya sürdü ve Ömer'in müdahalesine hakemlerin faul vermesi sonucu iki serbest atışı da sayıya çevirerek 76'ers'ı öne geçirmeyi başardı. Watson'ın son anda orta sahadan gönderdiği şut da girmeyince maçı ve seriyi 76'ers kazandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Watson'ın yaptığı büyük karar hatasını zaten konuşmaya gerek yok. Son derece kötü bir karar ve acemice bir hata. Bu Bulls'a sadece maçı kazanmaya mal olmadı, belki de seriye mal oldu. 3-1 geri düştükten sonra 7. maç için seriyi United Center'a taşımanın getireceği özgüvenle, deplasmanda zaten sıkıntı yaşayan Phily'i geçebilirdi takım. Bazı aklı başında olmayan kesim serbest atışları kaçırdığı için, maçtan sonra soyunma odasında göz yaşlarına boğulan Ömer'e yenilgiyi mal etse de, boyalı alan savunmasıyla takımı oyunda tutan, hücumda da oldukça etkili olan Aşık maç boyunca takımın en yüksek enerjiyle mücadele eten oyuncularından biriydi. Serbest atışlar için ne kadar çok çalıştığını sürekli duyuyoruz, okuyoruz. Çalışmalarda, maç öncesi ısınmalarda rahatlıkla sokabildiği serbest atışları maç içinde belki biraz yorgunluktan, çoğunlukla da mental faktörlerden dolayı yüksek yüzdeyle sokamıyor. Ancak her ne olursa olsun, ne Watson, ne Ömer, ne de bir başkası tek başına bir maçın yenilgisinden sorumlu tutulamaz, tutulmamalı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls müthiş ribaund farkına (56-33) rağmen ilk yarıda hücum ritmini bir türlü bulmayı başaramadı. Phily ilk yarı boyunca sürekli çizgiye gelirken Bulls bir kaç basket faul ve defansif üç saniyeden gelen atış dışında çizgiye gelememiş durumdaydı. Boozer'ın sadece 3 sayıda (1/11) kaldığı maçta Thibs aradığı 5'i üçüncü çeyreğin ortasında buldu. Watson, Hamilton, Deng, Gibson ve Ömer'li 5'le ikinci yarıda üst üste iki önemli seri yakalayan Bulls farkı kapattı ve maçı kontrolüne aldı. İlk yarıda 48 sayı (24-24) atan Phily'i ikinci yarıda 31 sayıda (15-16) tutmayı başaran Bulls üçüncü çeyrekte 23 sayı üretebilirken son çeyrekte üretim 16 sayıda sınırlı kalınca maçı koparamadı. Bulls'u maçın içinde tutan faktörlerden biri de hücum ribaundu farkıydı. Phily maçın bitimine 10 dakika kalana kadar sadece 1 hücum ribaundu alabilmişti. ( Maç sonunda 5) Bulls ise 15 hücum ribaundu ile bitirdi maçı ve bu ribaundlardan 29 ikinci şans sayısı çıkardı. (Phily 5 sayı) Bulls bir kez daha kötü hücumunu ikinci şans sayıları ile kompanse ediyordu ve üçüncü çeyrek sonu ile dördüncü çeyrek başı arasında yaptığı savunma ile skor avantajını da ele geçirmişti. Son bölümde bir kez daha bir kaç hatalı hakem kararı Watson'ın büyük hatası ile birleşince, sonu gelmedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Artık geriye dönüp bakmanın pek faydası yok. Bulls tüm eksiklerine rağmen 76'ers'ı geçebilecek bir takımdı ama başaramadılar. Takımın içinde bulunduğu psikolojik etkenleri görmezden gelmek mümkün değil. Şampiyonluk hedefi ile yola çıkan bir takımın bu kadar kısa bir süre içerisinde çok önemli iki oyuncusu kaybedip, 8. sıra takımıyla tur geçmeye oynamaya adapte olması kolay bir iş değil. İkinci maçta bitime 5 dakika kala boşalan United Center da bu hayal kırıklığının bir yansımasıydı. Çok kısa bir süre içerisinde çok büyük hedefleri olan bir şehri, bir anda çok daha aşağıda kalan bir mücadeleye inandırmak oldukça zorlu bir işti. Şimdi herkesin aklındaki soru, bundan sonra ne olacak? Bu sorunun cevabını bir sonraki yazımda aramaya çalışacağım.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-45176692100593562212012-05-09T13:48:00.000+03:002012-05-09T13:48:14.593+03:00Deng Umutları Canlı Tuttu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="432" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcQBXLUUyQLEb-U4bse3zIpX2QkQdqnyIISZ23_p2QQdjprx2_PPyk53QFgFplBLWCBmBLg1M1gykHW4XTL5ELQFjqvU6lD0jCM-fJY5H1iQhr9FL91Jy1LmShu2ePf5FlWuSE9t3SN_w/s640/bullsvs76ers5.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Thibs'in soyunma odasına "Son iki yılda 57 defa 3 maç üst üste kazandık" yazısını asması mı, kendi evinde seriye veda etmenin getireceği üzüntü ve hayal kırıklığı mı, yoksa basketbol içi nedenler mi? Bulls'un seriyi bir maç daha uzatmasını sağlayan bu galibiyetin anahtarı neydi? Bana kalırsa biraz motivasyon, biraz kendi evinde olmanın rahatlığı ve bolca basketbol içi nedenler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Muhtemelen çoktan okumuşsunuzdur ama 76'ers'ın ilk devrede bulduğu 26 sayı, 24 saniye kuralı geldiğinden beri takımın play-off rekoru olarak tarihe geçti. Bulls'un 35 sayılık çok kötü ilk yarı performansı, Phily'nin rekoru sayesinde iyi görünse de, özellikle ilk yarıyı izlerken serinin artık ne kadar kilitlendiğini fark etmemek mümkün değildi. İlk maçlarda her iki koçun karşılıklı olarak attığı hamleler yerini, birbirini artık çok iyi tanıyan iki takımın anlık hataları değerlendirmeye çalıştığı bir mücadeleye bıraktı. Bulls ikinci çeyrekte Phily'i %17'lik şut yüzdesinde tutarken takımın ateşleyicisi olarak yine Taj Gibson görevdeydi. İkinci yarı da o da bileğini burkup bir ara soyunma odasının yolunu tuttuysa da, oyuna tekrar dönmeyi başardı. Boozer 19 sayı 13 ribaund 6 asistle iyi bir maç çıkardı. Seride %46 ile şut atarak Bulls'un en skorer oyuncusu (15,6 sayı) olmayı sürdürüyor. Ancak dün maçın kazanılmasında en büyük etkiyi yapan isim Luol Deng oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Deng maçı 24 sayı 8 ribaund ile bitirdi. 5 üç sayı denemesinde kişisel play-off rekoru olan 4 isabet buldu ve bu 4 isabetin biri süre dolmak üzereyken çizginin 1 metre gerisinden, biri de dip çizgide Iguodala tamamen üzerindeyken geldi. Deng'in bu zor şutları sokabilmesi, maç genelinde düzenli skor üretmesi Bulls için çok önemli. Serinin genelinde ilk çeyrekte iyi oynasa da sonra oyundan kopuyordu Deng. Bir kaç kötü şut sonrası agresifliğini de yitiriyordu. Savunmada Iguodala ile boğuşmak zorunda kalması (hücumda da öyle) onu oldukça yoruyor, doğal olarak da son çeyreklerde enerjisi bir hayli tükenmiş oluyor. Fakat Bulls'un Deng'e en çok ihtiyaç duyduğu bölüm ilk çeyrek ve son çeyrek. Deng dün bu çeyreklerde 24 sayısının 18'ini bularak (9-9) Bulls hücumlarına tam olarak vermesi gereken katkıyı vermeyi başardı. Sol bileğinde yaşadığı sakatlığın etkisi büyük, işin garip tarafı da Deng'in de belirttiği gibi bileğinin bazen çok iyi, bazense çok kötü hissettirmesi ve bu durum direk olarak maç performansına da yansıyor. Yine de dün geceki oyununu, şut performansını (10/19) serinin diğer maçlarında da beklemek haksızlık olur. Iguodala zaten Deng için işleri olabildiğince zorlaştırıyor ve bir sonraki maçın deplasmanda olması bu kadar iyi bir şut performansı sergilemesini de zorlaştıracak başka bir etken olacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hawes'ın iki erken faulü sonrası oyuna giren Lavoy Allen 13 dakikada 9 sayılık bir katkı vermeyi başardı. Özellikle ilk yarıda yine orta mesafeleri sokarak ciddi bir krizde olan Phily hücumlarında ufak bir hayat öpücüğü oldu. Bulls'un serinin 5. maçında dahi halen 5 numaranın orta mesafelerine tam olarak bir çözüm bulamamış olması şaşırtıcı. Özellikle guard savunmasına öncelik vererek Bulls'un bu şutları riske ettiğini söyleyebiliriz, ancak Thibs gibi savunmada hiç bir işini şansa bırakmayan bir koçtan beklenti biraz daha fazla oluyor. Üstelik bu zaaf sadece bu serinin zaafı değil, iki senedir 4 veya 5 numarası iyi şut atan tüm takımlara karşı gördüğümüz bir zaaf. Rose ve Noah savunmadayken, hem Rose hızlı bir şekilde pick & roll sonrası adamını kapatabildiği için Noah çok fazla guard üzerinde kalmak zorunda kalmıyordu, hem de diğer oyunculara göre hızlı ayaklara sahip Noah adamına daha iyi geri koşabiliyordu. Ancak savunmadaki isimler Watson ve Ömer (Boozer) olunca aynı mobiliteye ve çevikliğe sahip olmak mümkün değil. Özellikle setleri oynamanın artık imkansız hale geldiği bu maçlarda pick & roll hücumları çok daha fazla önem kazanıyor. Phily'nin seri genelinde çok kötü bir yüzdeyle (%21,5) üç sayı attığını göz önüne aldığımızda Bulls'un alan savunmasını kullanmasını da bekleyebilirdik ancak Thibs'in büyük bir alan savunması hayranı olmadığını biliyoruz. Takım onun yönetiminde kısıtlı zamanlarda deneysel olarak alan savunması yaptı ve bunda da çok büyük başarı sağladığını söylemek zor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un Rose'un da eksikliğinin etkisiyle play-off'ların en fazla asist yapan takımı olması beklenen bir durum. Normal sezon asist ortalamasını (23,1) neredeyse tamamen (23,2) tutturmuş durumda Bulls. Phily'nin asist ortalaması ise normal sezona oranla 22'den 16,8'e geriledi. Bu kağıt üzerinde Bulls'un bir avantajı gibi gözükse de, aynı zamanda kendi şutunu yaratan oyuncu eksikliğini de ortaya koyan bir gösterge. Watson ve Lucas dışında kendi şutunu yaratabilen oyuncusu yok takımın ve onların da oldukça kötü bir seri geçirdiğini söylemek lazım. Thibs dün oyunun son bölümünde Lucas sahadayken Bulls hücumları bir kez daha son saniye şutlarına kalmaya başlayınca hemen Watson'a döndü. Watson dün 10 şutunda sadece 2 isabet bularak 5 sayıda kaldı (1/4 serbest atış) ancak 7 asisti ve topu Lucas'a göre çok daha iyi dolaştırması sayesinde hücumda akıcılığın ve top dolaşımının sağlanmasına yardımcı oluyor. 5. maç itibariyle sahadaki oyuna baktığımız zaman normal sezona oranla (Derrick Rose'suz) takımın en büyük eksikliğinin Watson'dan alınan hücum olduğunu söyleyebiliriz. Normal sezonda bir kaç maçta Lucas'ın ekstra performansı ile, bir kaç maç da Deng'in ekstra performansı ile bu açığı kapatabilmişti Bulls. Seride ise ilk defa Deng bu maçta bu açığı kapattı ve Bulls bu defa maçın sonunu getirmeyi başardı. Kaybedilen 3 maçta da maç sonlarını oynamakta güçlük çekiyordu takım. Bu defa son bölüme girerken yakalanan farkın avantajını kullandı Bulls ve maçı kazanarak seriyi tekrar Phily'e taşıdı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu maçı kazanmak her ne kadar önemli bir adım olsa da seride hala avantaj Phily'de. Perşembe gecesi kendi evlerinde bu işi bitirmek isteyeceklerdir. Kalan iki maçtan birini kazanmak 76'ers'a yetiyor olsa da, kazanmaları gereken maç 6. maç olacak. Bulls'un 6. maçı kazanması, 7. maç için serinin tekrar Chicago'ya taşınması, Bulls'un özgüveninin tekrar yükselmesi, takımın ve şehrin motivasyonunun ve heyecanının tekrar müthiş şekilde artması demek. Aynı zamanda Phily gibi genç takımlar için seride 3-1 öndeyken kendini bir anda deplasmanda 7. maçta bulmak altından kalkması zor bir psikolojik yük. Bu açıdan bakıldığında 6. maçın serinin kaderini belirleyecek maç olacağını söylemek çok yanlış olmaz. Bu maça Bulls'un iyi başlaması ve son dakikalarda takımı paniğe sürükleyecek bir skorla girmemesi çok önemli. Aksi durumda eleniyoruz telaşına kapılan takımın hücum organizasyonundan sapması durumunda ne kadar kötü hücum ettiğini ve böyle zamanlarda telafisi mümkün olmayan seriler yediğini gördük ve görebiliriz. Tüm bu bilinmezlerin cevabını yarın gece saat 2:00'de bulacağız.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-13374408494274226942012-05-05T17:35:00.000+03:002012-05-05T17:41:27.246+03:00Tutunamayanlar<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXa_WBPTPaWxo71lyPaQPOghm985dLhp9JztsJy_L0XBFUKUxg8ShN4RpobEWxBjiOZuXFj1Rtdjdylz_T6VTMTPvxEHydQbLYHveZqZWShbAodJOyrifTUX1aROmwy3_wigXL7M08nkQ/s640/bullsvs76ers3.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Maçı hiç izlememiş olsaydım ve biri bana 76'ers'ın %34'le şut attığını, 14 üç sayı denemesinde sadece 1 isabet bulabildiğini, hızlı hücum sayılarında Bulls'un 17-10'luk üstünlüğü olduğunu ve ribaundlarda 49-43'lük Bulls üstünlüğü olduğunu söyleseydi, maçı çift haneli farklarla Bulls'un kazanmış olduğu tahminini yapardım. Aslında maçı izlediğimde de, böyle bitmesi gerektiğini düşünüyordum. Son çeyrekte arka arkaya 10 şut kaçırıp, çeyrek boyunca 28 sayı yiyene kadar... Bulls ikinci maçta olduğu gibi, bu maçta da yakaladığı farkı koruyamadı ve galibiyete tutunmayı başaramadı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Seri Phily'e 1-1 eşitlikle taşınırken bu kez ayarlama yapma sırası Thibs'teydi. Her ne kadar sisteminde ve yapısında ısrarcı bir koç olsa da işlerin mevcut düzenle yürümeyeceğinin bilincinde olan Thibs, Collins'in uzunla ikili sıkıştırma getirerek 2. maçta etkisiz hale getirdiği 2 numaranın dip çizgi setleri için basit ama etkili bir ayar yaptı. Son perdeyi yapan uzunu (genellikle Noah) Hamilton'ın dip çizgiye yakın çaprazında bırakıp, 4 numarayı (genellikle Boozer) üç saniye koridorunun tepesine çıkardı. Hamilton sıkıştırma geldiğinde öncelikle dip çizgideki uzuna, oraya yardım gittiğinde (genellikle gitti) ise faul çizgisi civarına çıkan 4 numaraya topu çıkardı. Dip çizgideki adamda kalan savunmacı kapatmak için 4 numaraya geldiğinde ise pas oradan dipteki uzuna geçti. Bulls bu sayede ilk maçta çok verim aldığı bu seti tekrar efektif bir şekilde uygulamayı başardı ve kısaların felaket şut attığı bir gecede iyi savunması ile son çeyreğe kadar maçın içinde kalmayı başardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un halletmesi gereken bir diğer sorun olan Phily'nin hızlı hücum sayıları da, Thibs'in ufak ayarlamaları ile kısıtlandı. Maç sonunda 17-10'luk Bulls üstünlüğü vardı bu alanda. Geriye çok daha iyi koşan takım, hızlı hücumları engellemek adına hücum ribaundlarından feragat etmek zorunda kaldı. Bulls bulduğu 15 hücum ribaundundan sadece 8 ikinci şans sayısı üretebildi. İkinci şans sayıları Bulls'un kötü hücumunu kabul edilebilir seviyeye çıkardığı önemli bir faktör. Dün gece hızlı hücumları engellemek adına, geçen seneki Heat serisinde olduğu gibi hücum ribaundu kovalamakta ısrarcı olmadı takım ve bu durum hücumun genellikle pek yüzdeli olmayan ilk şuta kalmasına neden oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sakatlıklar bütün sezonun bir numaralı gündem maddesiydi Bulls için. Bu maçta da hikaye çok değişmedi. Joakim Noah bir hızlı hücum sırasında sol ayağını oldukça kötü şekilde burkmasına rağmen serbest atışları atmak için maça döndü. Noah bir süre daha oyunda kalıp sonra soyunma odasına gitti. Son çeyrekte soyunma odasından dönüp tekrar oynamaya çalıştı ancak ayağının üzerine dahi zorlukla basıyordu. Bu kararın oldukça tartışılacağı ortada çünkü o dönemde Bulls Ömer'in iyi boyalı alan savunmasıyla maçı 9 sayı önde götürüyordu. Thibs maçtan sonra Noah'ın iyi hisettiğini, oyuna dönmek istediğini ancak oynayamayacağını gördükten sonra tekrar kenara aldığını açıkladı. Noah'ın ne kadar fedakar ve savaşçı bir oyuncu olduğunu biliyoruz. Ancak çok fazla hedefi kalmamış takımın, zaten sıkıntılı gelecek sezonunu daha da sıkıntılı bir hale getirmemek adına böyle bir riskin alınması doğru bir karar değil. Hem sağlık ekibi, hem de Thibs bu kararın çok daha ciddi bir sonuç doğurmamış olmasına sevinmeliler.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki ne oldu da bir ara 14 sayıya kadar çıkan farkı koruyamadı Bulls? Son çeyrekte bitime 9:32 kaladan 5:03 kalana kadar Bulls arka arkaya 10 şutunda isabet bulamadı. <a href="https://twitter.com/#!/JeffGurt/status/198733247356735489" target="_blank">Jeff Mangurten'in verdiği bilgi</a>ye göre ise Bulls bitime 9:35 kaladan 1:00 kalana kadar 15 şutunda sadece 1 isabet bulabildi ve bu 15 şutun 9'u, 24 saniye süresinin bitimine 6 saniyeden az süre varken geldi. Son bölümü bundan daha güzel özetleyen başka bir istatistik olamaz. Bu seriye neden olan baş aktör ise John Lucas III. Lucas pick & roll sonrası gelen ikili sıkıştırmalarda topu elinden bir türlü çıkaramıyor ve aşırı top sürerek hücum süresinden ciddi süre çalıyor. Sonrasında verdiği paslar ise 6 saniyeden daha az süre kalmışken diğer oyuncuların acele ve zor şutlar atmasına neden oluyor. Watson'ın oldukça kötü şut attığı bir maçta Lucas'ın sahada olması anlaşılabilir ancak Watson'ın, ikinci yarı kötü şut performansının da verdiği etkiyle topu daha çok paylaşarak, Bulls'un 21 üçüncü çeyrek skoru üretmesindeki katkısını göz ardı etmemek lazım. Watson toptan vazgeçerek topun dolaşmasını ve Bulls'un savunma dengesini bozarak sayılar bulmasını sağladı. Lucas oyuna girdiğinde ise top dolaşımı tamamen öldü ve Bulls hücum süresi biterken zorlama atışlar kullanmaya başladı. Üstelik bu süreç içerisinde Rip her zamanki süresinin neredeyse iki katı süre aldığı için oldukça yorgun bir şekilde sahadaydı. Deng de benzer şekilde tükenmiş görünüyordu ve Ömer'in de hücum opsiyonu olmaması nedeniyle Bulls'un alternatifleri oldukça kısıtlıydı. Tek ümit Boozer'ın uzun mesafeli şutlarını sokmasına kalmıştı ki, o da pek sürpriz olmayan bir biçimde gerçekleşmedi. Thibs'in hücum opsiyonsuzluğu nedeniyle Lucas'ı sahada tutmak istemesini anlayabiliyorum, ancak arka arkaya hücumlarda ne sayı bulabildiğini, ne de topu elinde tutarak hücumları ciddi derecede krize soktuğunu gördüğü halde tekrar neden Watson'a dönmediğini anlayamıyorum. Bu bölümde 76'ers, kısalarını boyalı alana rahatça sokarak Hawes'a orta mesafeli şutlar attırdı ve maçın belki de en kritik pozisyonunda Evan Turner biraz da tartışmalı bir faul alarak çizgiye gelmeyi başardı. Turner o faulü almadan önce iki kez bloklanmıştı ancak üçüncü kez tekrar topu alıp yükselmeyi ve faulü almayı başardı. Doug Collins maçtan sonra o pozisyonun, kendileri için sezonun en büyük bireysel oyunu olduğunu söyledi. Maça çok kötü başlayan Hawes'un 21 sayısının 8'ini, maçın son 7 dakikasında bulduğunu da belirtmek lazım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Play-off'lar başladıktan sonra geldiğimiz nokta ve konuştuğumuz konular ne kadar farklı bir hale geldi, şaşırmamak elde değil. Bulls, üçüncü guard olması için takım katılan Lucas'a, sezonun belki de en önemli maçında bel bağlamış olmanın cezasını ödedi dün gece. Her ne kadar seri bana göre ikinci maçta bitmişse de, bu maçtan sadece bir yenilgi değil, bir de çok önemli kayıpla ayrıldı takım. Noah'ın durumu belli değil, muhtemelen pazar gününe kadar da belli olmayacak. Ancak sadece 4. maçta değil serinin kalanında da oynaması zor görünüyor. Röntgen sonuçları negatif çıkmış olsa da ayağını çok kötü şekilde burktu ve şişliğin kolay ineceğini sanmıyorum. Bulls'un zaten bir hayli azalan şansı serinin belki de performansı en üst düzeyde olan oyuncusu Noah'ın da yokluğunda neredeyse sıfırlanıyor. Noah takımın en iyi uzun savunmacısı, en iyi ribaundçusu, en yürekli ve mücadeleci oyuncusu. Onun yokluğunun basketbol içi sonuçları kadar, mental ve motivasyonel eksikliklere neden olacak sonuçlar doğurması çok muhtemel. Bulls her ne kadar Ömer'le boyalı alanda daha caydırıcı bir takım haline gelse de, Ömer'in çok kısıtlı hücumu ve serbest atışları sokamıyor olması, zaten sıkıntılı hücumun biraz daha sıkıntıya girmesine neden olacaktır. Bulls'un uzun rotasyonunda vereceği bir eksik, 76'ers karşısındaki en büyük üstünlüğünün törpülenmesi ve ciddi erozyona uğraması demek. Bu durum ilk maçta olduğu gibi Deng'in bir süre 4 numara olarak sahada kalmasına da neden olabilir ki, bu durum sakatlığı kendisini zorladığı her halinden belli olan Deng'in biraz daha fazla yıpranması ve yorulmasına neden olacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un zaten dağılmış psikolojik yapısı dün bir yara daha aldı. Seri Chicago'ya dönmeden önce oynanacak bir maç daha var. Her ne kadar takımın motive olmak için çok sebebi olsa da o ateşi yakmak kolay değil. Bulls'un seriyi evine 2-2'lik eşitlikle götürmesi belki bir kıvılcım olabilir. Ancak artık sadece psikolojik değil, seride sayısal üstünlüğü de ele geçiren 76'ers karşısında, yine işler kolay olmayacak.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-31071139920945515202012-05-02T20:12:00.000+03:002012-05-02T20:12:33.657+03:00Duygusal Çöküş<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="458" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAxdrL0WPL3LIODBXZNXiAnCH1Wh41FQXBXkQN-g7K9H0Lbciwkh7elAvuWN_dtgQ263ghtd0XkAQHr0K9X0DlZvc9BLBoaQz7St_ItQ_i6C56l_m46YEQggctTATqpl8_mKzLDCwW-To/s640/bullsvs76ers2.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Bulls yazarlarının ümit veren yorumları, Scottie Pippen'ın motivasyon mektubu, Derrick Rose'un maç topunu salona getirmesi ile yaratılan duygusal ortam... Hiç biri Bulls'un istenen ve beklenen enerjiyi sahaya yansıtmasına yardımcı olmadı. Bulls, tıpkı salonu dolduran kalabalık gibi sessiz ve enerjiden yoksun bir oyun sonrası 76'ers'a boyun eğerek, seride durumun 1-1 eşitliğe gelmesine engel olamadı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Maça Chicago cephesinden bakmadan önce hakkını teslim etmem gereken bir adam var; Doug Collins. Collins gerek maç içinde, gerekse maçlar arasında yaptığı ayarlamalarla takımının çehresini değiştirmesi ile bilinen bir koçtur. Dün geceki maç bu yeteneğinin en güzel örneklerinden biriydi. Küçük alt başlıklarda inceleyeceğim, 3 temel değişiklik yaptı Collins;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>İlk 5 Değişimi: </b>İlk maçta ilk 5'te başlayan fakat etkili olamayan Meeks ve Allen'ı kenara alan Doug, bu maçta Evan Turner ve Hawes'a şans verdi. Hawes her ne kadar erken faul problemi nedeniyle etkili olamadıysa da özellikle Turner hamlesi maç için çok kritik oldu. Turner hem ribaundlara verdiği katkıyla, hem hücumdaki üretkenliği ile, hem de Watson'ı kilitleme görevini savunmada başarıyla yerine getirerek sahanın en etkili isimlerinden biri olmayı başardı. Özellikle savunmada Watson'ı yabana atmayan Collins, Turner'la onun üzerine çok iyi baskı kurarken, sahanın diğer tarafında ise Bulls guardları üzerinde baskı kurmak için Turner'ın hücumdan bir hayli faydalandı. Bu hamle yedek kadroda Young'a mahkum kalma riskini taşıyordu fakat Collins rotasyonu çok iyi ayarlayıp, ilk maçta etkili olamayan Lou Williams'dan da 20 sayılık hücum katkısı almayı başarınca bu riskin sahada bir dezavantaja dönüşmesini engelledi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Hamilton - Korver Savunması: </b>İlk maç boyunca maç başında Hamilton, sonrasında ise Korver'ı hücumda çok etkili kullanmayı başarmıştı Bulls. Bunda iki oyuncunun da oynayabildiği, dip çizgiden iki veya tek perdeden çıktığı hücumu 76'ers'ın bir türlü savunamamasını etkili olmuştu. Collins oyuncularının sürekli bu iki oyuncuyu takip ederek enerjilerini tüketmelerini engellemek istiyordu fakat Bulls bu zayıflığın ısrarla üstüne giderek iki oyuncudan çok ciddi hücum katkısı almayı başarmıştı. Bu maçta ise bu sete çok iyi çalışmıştı 76'ers. Hamilton veya Korver perdeden çıktığı anda uzunla sıkıştırma getirerek boş şut imkanı vermezken, diğer oyuncular da pas kanallarını kapatarak Bulls'un topu ters taraftaki boş şutöre geçirmesini engelledi. İkili sıkıştırmayı geçmek için oyuncu topu yere vurduğunda ise hızlıca rotasyona dönerek hücum süresinden ciddi süre çalmış oldu Phily ve sonrasında zorlama atışlar geldi Bulls'tan. Collins'in ilk maçta onları çok yaralayan bu hücuma bir önlem alacağı beklenen bir sonuçtu, ancak Thibs'in bu durum için bir B planı üretmemiş olması beni bir hayli şaşırttı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Kısa Odaklı Hücum: </b>Bir önceki yazımda Rose'un eksikliğinin ne gibi sonuçlar ortaya çıkarabileceğini yazmıştım. Bunlardan biri de oyun kurucu üzerindeki baskının eskisi kadar olamayacağı ve bu durumun tüm savunma şemasını etkileyebileceği idi. Collins kısa avantajını eline geçirdiğini düşünerek, ilk maçta çok etkili olduğu 1-4 pick & roll hücumlarında ısrarcı olmayarak, Holiday ve Turner ikilisi ile Bulls savunmasının dengesini bozmayı tercih etti. Bu tercih maç boyunca etkisini gösterdi ve Phily belki de hücum anlamında sezonun en iyi maçını oynadı. Holiday, Turner, Williams üçlüsü toplamda 65 sayı üretirken, Watson ve Lucas'ın yarattığı savunma zaafını sonuna kadar kullandılar. Bu durum hem Bulls savunmasının maç boyunca ritm ve düzey bulmasını engelledi, hem de Phily'nin savunma direncinin maç boyunca yükselen bir grafik çizmesine de yardımcı oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Collins'in hakkını teslim ettikten sonra maça bir de Chicago penceresinden bakalım. Collins'in yaptığı ayarlamalara karşın Bulls'un yaptığı ayarlamalar nelerdi, bilemiyorum. Bilemiyorum çünkü herhangi bir ayar göremedim. Nispeten iyi bir ilk yarı geçirdi Bulls ve devreye 55-47 önde girdi. Phily ilk yarıda %52,8'le şut atıyordu. Farkı yaratan ise ikinci çeyreğin son bölümünde Noah ve Lucas'ın yarattığı çok ekstra sayılar oldu. Devreye girerken Bulls her ne kadar sayı farkını yakalamış olsa da, maçı kendisine kazandıracak savunma ve ribaund farkını kuramamış durumdaydı. Üçüncü çeyrekle birlikte ise kabus başladı. Bulls hücumları gittikçe bire bir zorlamalara, hücum süresi biterken atılan zorlama atışlara dönerken, bu atışların ribaundlarıyla hızla gelen 76'ers kolay sayılar bulmaya başladı. Başta Holiday olmak üzere Phily kısaları Watson'ın savunma zaaflarını sonuna kadar zorladı. Nispeten yavaş ayaklara sahip Watson kolay geçilmemek için rakibine fazla boşluk verince rahat şutlarla sayıları buldu 76'ers. Bulls ne Deng, ne de Boozer'dan bir hücum katkısı alamayınca fark hızla açıldı. Phily özgüven ve enerji kazandıkça savunması daha da sertleşti. Nitekim ikinci yarı %64,3'le şut atan Phily, Bulls'u bu yarıda 37 sayıda tutarken 62 sayı bularak maçı rahat kazanmayı başardı. Bulls Thibs'in farklı 5 denemelerinin hiç birinden istediğini alamazken, üçüncü çeyrekteki serinin psikolojik etkisinden de çıkmayı başaramayarak, geri dönmeyi gerçekleştiremedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls sadece bu maçı değil, ev sahibi avantajını, özgüvenini ve yüksek ihtimalle seriyi de kaybetti dün gece. Her ne kadar daha oynanacak 5 maç olsa da artık tüm psikolojik üstünlük Phily'de. Evlerinde oynayacakları iki maç öncesinde bir maç çalmayı başardılar, Bulls'un zaaflarını biliyorlar ve Rose olmadan Bulls'un korkutucu bir takım olmaktan çıktığını yeterince tecrübe ettiler. Üstelik berbat biten bir normal sezon sonrası kırılmış özgüvenlerini de tamir ettiler ve seyircileri ile barışma şansına sahipler. Evlerindeki iki maçı da kazanırlarsa Bulls'u artık geri dönülmesi çok çok zor bir noktaya itecekler ki Bulls için deplasmanda kazanmak çok daha zorlu olacak ve Phily de bu durumun gayet farkında. Diğer maçlarda muhtemelen bu kadar verimli ve etkili hücum etmeyi başaramayacaklar, ancak başa baş dahi son bölüme girilse, Bulls'un hücum sıkıntılarını aşabilecek çok fazla opsiyonu olmaması ile maçı her daim kazanacaklarını biliyor olacaklar. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls seyircisinin ve taraftarlarının yarat(amad)ığı atmosferden de anlaşılacağı üzere, Chicago şehri 76'ers serisini artık çok önemsemiyor. Bu takım büyük beklentilerin ve büyük hedeflerin takımıydı ve şehirden birden bambaşka bir mücadeleye adapte olmalarını istemek ve beklemek haksızlık olur. Bulls için bu seriler Heat'i geçebilmek için aşılması gereken bürokrasi gibiydi ve asıl hedef o seriydi. Chicago şehri Rose'dan mahrum takımın artık o hedefe yürümesinin imkansız olduğunun farkında ve play-off'ları takımın bir seri geçerek bitirmesi dahi onları tatmin etmeyecek. Bulls takımı seyirciyi davasına ortak edebilmek adına önemli bir şansa sahipti, ancak o şansı çok düşük enerjili ve mücadeleden yoksun bir ikinci yarı oynayarak teptiler. Artık bir çok Bulls taraftarı takımın beklentileri aşacağına dair inancını tamamen yitirmiş olsa gerek. Rose'un sakatlığı ile tüm dengesi alt üst olan şehir, dün geceki basketbol ve yenilgi sonrası tam anlamıyla duygusal bir çöküş içerisine girdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bulls'un seriyi geçmek için Philadelphia'da oynanacak iki maçtan en azından birini kazanması ve sonrasında 5. maçta United Center'da 76'ers'ı yenmesi şart. Özellikle serinin 3. maçı çalmaya daha müsait bir maç olacaktır. Ancak Bulls'un tıpkı Collins'in yaptığı hamleler gibi hamleler yapması şart. Kısa süre içerisinde hem defolarını örtmeyi, hem de 76'ers'ın zayıflıklarını vuracak hamleler geliştirmeyi başarması lazım takımın. Hiç bir şey dün gece ikinci yarıda oynanan basketbolun mazereti olamaz. Bulls tuttuğu ipin gitmesine izin veren bir takım değil. Bu yüksek enerjili, mücadeleci oyunu sahaya yansıtmak bundan sonraki süreç için olmazsa olmaz. Oyuncular Rose'un eksikliğinde dahi takım olarak bir arada kalabildiklerini ve takım kimliğini sahaya yansıtabildiklerini ispatlamak istiyorlarsa, 3 maç önemli bir fırsat ve bu fırsat için fazla beklemelerine gerek kalmayacak.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-32267845492130290432012-05-01T20:14:00.000+03:002012-05-01T20:14:17.527+03:00Balans Ayarı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi93uMaCzsVtQJq0otJp64qg_RZzjKeDxCHO6eB_ahf9xG2slzpfR21Ai7a482pz7C267ZwyltNXmKytYm8e9z8FYc7gWHXVcyygch6I1tfYxxM89tRrQP7y1tlSfm7iNOuDaIByBrv2ek/s640/bullsvs76ers.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Derrick Rose'un talihsiz sakatlığı sonrası hangi noktaya kadar gidebileceği merakla beklenen Bulls'un ilk testi bu gece serinin 2. maçında United Center'da Philadelphia 76'ers karşısında olacak. Bulls her ne kadar Rose'dan mahrum kalarak 27 normal sezon maçına çıkmış olsa da, play-off için yapılması gereken değişiklikler, ayarlar var. Özellikle hücumda yeni bir balans ayarına ihtiyacı var Bulls'un.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İki takım arasında United Center'da oynanan son normal sezon karşılaşmasında Rose kasık sakatlığı nedeniyle oynayamamıştı. Rose yerine ilk 5'te başlayan C.J. Watson'ın 20 sayısıyla sürüklediği maç, savunmaların konuştuğu bir maç olmuş, Bulls maçı 89-80 kazanırken ribaundlarda Phily'e 53-39'luk üstünlük kurmuştu. Bu gece oynanacak ikinci maçta Bulls'un kazanabilmesi için yine savunmasını en üst düzeyde tutması ve ribaundlarda rakibine ilk maçtaki gibi üstünlük kurması şart. Rose'un yokluğunda takımın sayı ortalaması ve şut yüzdesi belirgin bir şekilde düşüyor. Takım Rose sahadayken 100 possession'da 107,6 sayı bulurken, Rose'un yokluğunda bu rakam 102,3'e düşüyor. Şut yüzdesi ise 46,8'den 43,9'a geriliyor. Bunun altında yatan temel neden Rose'un yerine oynayan oyuncunun daha az sayı atması ve daha düşük yüzdeli atması değil. Rose'un sahadaki varlığının diğer oyuncuların işini kolaylaştırması ve ona odaklanan savunmaların zayıflıklarını Bulls'un değerlendirmesi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Rose'u durdurmak (yavaşlatmak demek daha doğru olur) için pick & roll'lerde sürekli ikili sıkıştırma getirmek zorunda kalıyor takımlar. Özellikle tepede oynanan pick & roll'lerde sıkıştırma sonrası Rose pası Noah'a çıkarıyor. Noah hemen potaya yönelerek yardıma gelen diğer uzunun boş bıraktığı 4 numaraya (Boozer ya da Gibson) pası çıkarabiliyor. Şayet potaya yakın kalırsa savunma bu defa kenarda üç sayının gerisinde bekleyen Korver ya da Deng'e çıkıyor pas. Benzer şekilde kenarlarda gelen sıkıştırmalarda hızlıca topu ters tarafa çevirebiliyor Bulls ve boş şut imkanı bulabiliyor. Rose bir şekilde ikili sıkıştırmayı, iki oyuncunun arasından hızlıca geçerek aştığında ise bu defa 5'e 3 hücum etme şansı bulabiliyor. Tüm bu ve benzer savunma önlemlerinin yarattığı defoları işleyen Chicago'nun hem bulduğu sayılar hem de daha rahat atılan şutlar nedeniyle şut yüzdesi yükseliyor. Benzer şekilde Rose'un içeri penetrelerinde üzerine çektiği uzunların ribaund pozisyonu almasını engellemesi, rakip uzunların pick & roll'lerde ikili sıkıştırma için potadan uzak kalmak zorunda kalması Bulls için çok değerli olan hücum ribaundlarına ve ikinci şans sayılarına imkan sağlıyor. Rose'un yokluğunda tüm bunlardan mahrum kalacak Bulls ve bu avantajlarının kaybını oyunun diğer yönlerine odaklanarak telafi etmek zorunda.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
C.J. Watson, Rose'a oranla daha iyi bir şutör ancak (çok doğal olarak) onun kadar iyi bir penetreci ve oyun kurucu değil. Watson özellikle ikili sıkıştırma geldiğinde top kaybı yapmaya müsait bir oyuncu ve topu hızlı dolaştıramıyor. Özellikle top kayıplarının artacak olması 76'ers gibi açık alanda çok etkili bir takımla oynarken öldürücü olabilir. Bulls'un oyun kurucu pozisyonunda kim olursa olsun, maç boyunca topun değerini çok iyi bilerek oynaması şart. Watson ya da Lucas III... Her ikisi de özellikle üç sayı çizgisinin gerisinden yüzdeli atan, skor öncelikli oyuncular. Her ne kadar bu yapı Bulls'da Rose'un skor yükünü üstlenmesinden dolayı onlara uygun gibi gözükse de, gerçekte Rose'un belki de en çok göz ardı edilen play making özelliklerini taşımamalarından dolayı Bulls'u başka bir hücum yapısına itiyor. Bu hücum ilk 76'ers maçında oldukça etkili olan Hamilton ve Korver'ın dip çizgide perdelerden çıktığı, Deng'in daha çok pick & roll oyununa girdiği ve Boozer'ın daha çok sorumluluk aldığı bir hücum. Setler bozulduğunda yine kendi şutunu yaratması Watson ya da Lucas'tan istenecektir ancak özellikle 76'ers gibi takımlara karşı işi o noktaya getirmeden bitirmek önemli. Kalan süreçte Hamilton'ın hem süre hem de şut sayılarının artmasını bekliyorum. İlk maçı da yine çok efektif bir şekilde oynayan Hamilton, Rose'un yokluğunda takımın hücum lideri olma görevini üstlenmeli. Benzer şekilde hem Deng hem de Boozer daha çok şut kullanacak ve daha fazla sorumluluk alacaktır. Iguodala'nın çok iyi bir dış savunmacısı olması nedeniyle Deng'in üretimi nispeten kısıtlı kalacak olsa da, Rose'un yokluğunda genellikle iyi maçlar çıkaran Boozer'ın mutlaka hücum üretimini bir üst seviyeye çıkarması şart.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Rose'un eksikliğini hücumda olduğu kadar olmasa da savunmada da hissedecektir Bulls. Watson, Rose kadar iyi bir savunmacı değil ve oyun kurucu üzerindeki baskı ile başlayan Bulls savunması için 76'ers serisi boyunca kısaların hücumda çok etkili olmaması hayati önemde. İlk maçta özellikle 1 ve 4 numaraların oynadığı pick & roll'lerle çok etkili sayı üretimi sağladı Phily. Bulls uzunları perdeden çıkan kısaya show up sonrası adamına dönmekte geç kalınca Elton Brand'ın maç boyunca boş orta mesafelerini izlemek zorunda kaldık. Her ne kadar Bulls savunması bireylerden ziyade bir takım savunması temelli olsa da, Watson'ın mutlaka kısa üzerindeki baskıyı kurması şart. Ligde oynanan son maçta Jrue Holiday'in 30 sayı attığını hatırlatmakta fayda var. Watson'ın Bulls savunmasının önemli bir parçası olan toplu adamı kenar çizgiye zorlama taktiğini etkili bir şekilde uygulaması, savunma dikkatini hep üst düzeyde tutması gerekiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Takımın en iyi oyuncusundan mahrum çıkıyor olmak psikolojik olarak tamir edilemez bir handikap yaratır. Bulls'un sezon içerisinde Rose'dan mahrum oynaması ve önemli galibiyetler almış olması bu süreçte büyük yardımcı faktör olacaktır. Şehirde ve takımda oluşan duygusal atmosferin sahaya enerji olarak yansıması çok önemli. Kalan maçlarına 76'ers dahil olmak üzere "favori" sıfatından mahrum çıkacak Bulls ve bu durum takımın yapısına daha çok uyuyor. Bulls oyunun her iki tarafında "kısıtlı yapabilirliklerini", enerji ve bitmeyen bir mücadele ile "yerine konamazlara" dönüştüren bir takım. Artık alınacak galibiyetler, geçilecek turlar beklenen başarı olmaktan ve beklentileri karşılamaktan çıktı. Bundan sonra atılacak her adım takımın kendisini tekrar ispat etme savaşına dönecektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2009 play-off'larında Luol Deng'ten yoksun çıkılan ve beklentilerin neredeyse sıfır olduğu, belki de NBA play-off tarihinin en unutulmaz, en çekişmeli serilerinden biri haline gelen Celtics serisinde olduğu gibi bundan sonraki süreç de Bulls için bir onur mücadelesi haline gelebilir. Mevcut durumun yaratacağı duygusal yoğunluğun sahaya ne kadar yansıyacağını görebilmek içinse bu maç önemli bir gösterge olacaktır.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-43765442798852985932012-04-29T12:06:00.000+03:002012-04-29T12:06:18.559+03:00En Üzücü Galibiyet<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv66XOCCNMPahdOGuhNieK73isvzYW_LTMv4CxBlzCNq4NuX6zZNuHYzMkpKEu2uUCHCyHL2JFPTz_hD4T4XLVX6z7csYqGBWXRvWMO4JZu0HNQA_6wobs3A2ckiEKXToboZs9NmH6MWw/s640/rose_sakatl%C4%B1k.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
O talihsiz an yaşandığı sırada not defterimi açıp, henüz aklımda tazeyken maç yazısı için notlar almaya hazırlanıyordum. Yere düştüğünde ve kalkamadığını gördüğümde ciddi bir şey olduğu hemen anladım. Sakatlanmasına rağmen bitirdiği maçları, sakatlığıyla oynadığı maçları bilen biri olarak hemen kalkamayışı, acı içerisinde yerde öylece kıvranması durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyordu. Korktuğumuz başımıza geldi ve Derrick Rose ön çapraz bağlarını zedeleyerek sahayı Bulls'un sağlık ekibinin kollarında terk etti. Bir kaç saat sonra da, sezonu kapattığına dair resmi açıklama geldi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her şey bir yana, Rose gibi bir sporcunun başına böylesine talihsiz bir sakatlığın gelmesi çok ama çok üzücü. Onun oyuna olan sevgisini ve basketbola olan tutkusunu düşününce en az 6 ay sahalardan uzak kalacak olması, üstelik şampiyonluğun en büyük favorilerinden biriyken, hayallerine ulaşmaya bu kadar yakınken, insanın içini acıtıyor. Rose sadece iyi bir basketbol oyuncusu değil, aynı zamanda muhteşem bir karaktere sahip, alçak gönüllü, şehrine ve takımına sadık örnek bir sporcu. Onun kaybı sadece Bulls'un ya da Chicago'nun ve hatta NBA'in değil , basketbol sporunun bir kaybıdır. Şu an kendimi onun yerine koymaya çalışıyorum ve ne kadar üzgün olduğunu tahmin edebiliyorum. Delicesine tutkunu olduğu spordan bu kadar uzak kalmak, takımını şampiyonluk yolunda öksüz bırakmak herkesten çok onu üzmüştür.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Henüz bağlarının ne kadar kötü durumda olduğuna dair bir bilgimiz yok. İlerleyen günlerde ameliyat olacak ve durumuna göre uzunca bir süre basketboldan uzak kalacak. Bu sürenin 6 ile 9 ay arasında olması bekleniyor. Sadece play-off'ları değil, bir parçası olmayı çok istediği ABD ulusal takımı ile olimpiyatları da oynayamayacak. Gelecek sezon ortalarına doğru dönebilecek tekrar. Ve yaşadığı sakatlık bir sporcu için en kötü, en talihsiz sakatlıklardan bir tanesi. Üstelik Rose gibi atletizmi ve patlayıcılığı oyununun önemli bir parçası olan bir basketbolcu için, bu sakatlık onun bir daha asla eskisi gibi olmasını dahi engelleyebilir. Evet kariyeri bitmedi, halen üst düzeyde basketbol oynayabilir. Ancak bildiğimiz Derrick Rose'u bir daha izleyemeyebiliriz. Bir çok sporcu bu sakatlıktan geri döndü, üst düzeyde sporunu sürdürdü. Rose da bunun için yapılması ne gerekiyorsa fazlasıyla yapacaktır. Ancak sakatlığının getireceği fiziksel ve psikolojik kısıtlamalar, onun eski düzeyinde ve stilinde performans göstermesini engelleyecektir. Bu açıdan baktığımızda durum çok daha üzücü, çok daha talihsiz bir hal alıyor. Geçmişte bir çok kez tecrübe ettiğimiz gibi Rose da, sakatlanmasaydı ne düzeye gelirdi diyeceğimiz oyunculardan bir tanesi olma ihtimali ile karşı karşıya.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Onu yakından tanıyan herkes bunun ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyordur. Oynadığı oyuna büyük saygı katan, kendi şehri ve takımı için bir basketbolcudan fazlasını ifade eden bir isim Rose. Onu özel kılan sadece basketbol yetenekleri değil. Her daim kendisini geliştirme isteği, sadakati, alçak gönüllülüğü, düzgün karakteri, basketbola duyduğu aşk ve mücadeleci yapısı. Ligde rakiplerinin dahi saygısını kazanabilmiş ender isimlerden biri. İnsan sormadan edemiyor; Neden? Neden Rose? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne yazık ki sakatlıklar da bu oyunun bir parçası ve hiç kimse bundan muaf değil. Rose güçlü karakteri ve mücadeleci ruhu ile bu sakatlıktan daha da güçlü ayrılacaktır. Belki oyununun atletizminden ödün verecek ancak bu onu oyununun başka yönlerini güçlendirmeye itecektir. Halen durumunun ne kadar kötü olduğunu bilemiyoruz. Muhtemelen ameliyatı sırasında bağlarının ne durumda olduğu görülene kadar da bilemeyeceğiz. Ancak uzun bir iyileşme ve rehabilitasyon dönemi olacağından şüphe yok. Bu süreç sporcunun zihinsel olarak güçlü olmasını gerektiren bir süreç ve Rose o zihinsel güce sahip. Sakatlığının zihninden yaratacağı engelleri aşmak da yine onun elinde. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi herkesin aklındaki soru; "Rose olmadan Bulls nereye kadar gidebilir?". Bulls iyi bir takım. Gerçekten bir takım. Rose olmadan da iyi maçlar çıkardı. Oynamadığı 27 normal sezon maçında 18 galibiyet 9 yenilgi aldı. Bu süreçte Heat, Boston, Hawks ve 76'ers gibi mevcut ve olası play-off rakiplerine karşı oynadığı maçları kazandı. Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, Rose olmadan Bulls'un play-off macerası çok ama çok büyük yara aldı. 76'ers karşısında herkes turun 4 ya da 5 maçta biteceğini öngörüyordu. Bulls seriyi bu kadar hızlı olmasa dahi halen geçebilecek güçte. Bir sonraki turda Boston ya da Hawks'la, uzun ve başabaş bir seri de oynayabilir. Ancak Rose'un eksikliğinde konferans finallerine varmaktan ötesi sadece bir hayal olur. Takımın Rose'un yokluğunda daha da kenetleneceğini ve bu durumu mücadeleci ruhun ateşine odun olarak kullanacağına şüphem yok. Ancak play-off'lar söz konusu olduğunda durum farklı. Normal sezon ne kadar takım olduğunuzla, play-off'lar ise takımınızın ne kadar yetenekli olduğu ile belirlenir. Takımının yetenek havuzunun en büyük parçasını kaybetmişken, oyun sonlarında size hücum üretmesini isteyebileceğiniz bir oyuncunuz yokken, çok uzaklara gitmeniz mümkün değil. Artık kimse Bulls'tan büyük beklentiler içerisinde olmayacak ve bundan sonraki her maça "underdog" sıfatı ile çıkacaklar. Bulls'un takım yapısına bu durumun daha uygun olduğundan şüphe yok. Ancak motivasyonunuz ne kadar yüksek olursa olsun, bir noktadan sonra Rose'un yokluğu Bulls için öldürücü hale gelecektir. Ve ne yazık ki sezonun bu aşamasında, bunu engelleyebilmek için yapılacak hiç bir şey yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dün akşamın bir başka tartışma konusu ise maçın o bölümünde Rose'u sahada tuttuğu için koç Tom Thibodeau'ydu. Ben bu konuda Thibs'i asla suçlayamam. Fark 20'lerden 12'ye kadar düşmüştü ve play-off'larda rakibinize özgüven vermeden kazanmak önemli. Üstelik Rose'un oynamaya ihtiyacı vardı. Maç sonlarında oynamaya ve maçları bitirmeye. Çünkü Bulls ilerleyen turlarda buna çok ihtiyaç duyacaktı. Sakatlık her an olabilir, her zaman yaşanabilir. Koça en iyi oyuncusunu rakip takım farkı kapatıyorken sahada tuttuğu için kızamazsınız. Şimdi geriye dönüp baktığımızda keşke Rose sakatlanmasaydı da maçı, hatta turu kaybetseydik diyoruz. Ben de diyorum. Ancak sakatlanacağını bilmeseydik ve Rose oyuna dönmeden Bulls maçı kaybetseydi, hangimiz maçı kaybetmek önemli değil neyse ki Rose sakatlanmadı diyebilecektik. Şimdi geriye dönüp Thibs'e seçme şansını verseler, o hangisini seçer sizce? Rose'un bağlarını koparmasını mı, yoksa maçı kaybetmeyi mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ne zamanı geri döndürmek elimizde, ne de yaşananları değiştirebilmek. Yapılması gereken ise mevcut durumu en kısa zamanda kabullenip yol haritanızı buna göre çizmek ve her koşuldan daha güçlü çıkmak için mücadele etmek. Friederich Nietzsche'nin dediği gibi: "Beni öldürmeyen her şey, beni güçlendirir."</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-87031640067935351722012-04-28T14:38:00.001+03:002012-04-28T15:10:19.771+03:00Bulls & 76'ers Serisine Bakış<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSZMNVLF7ULSCX2Ycm_9Nj7Md8FmrRgKhq9vkTj6FpSltvIlzpw4pDoQRwqU4D0LXMhoP4-RHGYT73nhcJ7jUKjWwrLdKdXsyae3O4YLP3wbQxaW2lTytbGIV3q3_VwJ7Epzrw2RM1WVE/s640/rosevs76ers.jpg" width="640" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bundan yaklaşık bir hafta önce Heat yenilgisi sonrası
Bulls’un durumu çok da iyi gözükmüyordu. Doğu birinciliğini ve dolayısıyla
olası bir konferans finali eşleşmesinde ev sahibi avantajını Heat’e kaptırma,
ilk turda Woodson sonrası bambaşka bir takım haline gelen Knicks ile eşleşme ve
tüm sezon büyük problem haline gelen sakatlıkların kalan maçlarda takımı tekrar
vurma ihtimali vardı. Bunların hiç
birisi gerçekleşmedi ve Bulls hem doğuyu, hem de tüm ligi lider bitirirerek tüm
olası eşleşmelerde ev sahibi avantajına sahip oldu. İlk turda Knicks’e oranla
çok daha iyi bir tercih olan 76’ers ile eşleşti ve play-off’lara girerken şu
saat itibariyle takımda sakat oyuncu bulunmuyor. En azından oynamasına mani
olacak kadar sakat demek daha doğru olur.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Takımda play-off’lar öncesi en büyük soru işareti şüphesiz
geçen sezonun MVP’si Derrick Rose’un durumu. Rose son sakatlığından döndükten
sonra daha önce yaptığının aksine bu kez çok daha dikkatli davrandı. Kendisini
çok fazla zorlamadan, çok daha fazla top dağıtarak, yeniden sakatlanma riskini
azaltmaya çalıştı. Zaman zaman kendisini denediğinde sıkıntı yaşamadığını
gördük ve antrenmanlardan gelen bilgiler de gayet iyi hissettiği yönünde. 76’ers
onun için bir geçiş serisi olacak. Ne son 3 maçtaki kadar pasif ve sakin
olmasını bekleyin, ne de geçen seneki play-off’lardaki kadar agresif ve
saldırgan. Bu seriyi ritmini tekrar bulmak için iyi değerlendirmeli Rose. Sakatlıktan döndükten sonra iyi bir ritm
yakalayan Hamilton’ın da süreleri en azından ilk turda Bulls çok zorda
kalmadıkça sezonun son bölümünde olduğundan fazla farklı olmayacaktır. Bulls
her iki oyuncusunu tekrar sakatlanmadan, fazla zorlamadan ancak ritm bulacak
şekilde gittikçe yükselen bir grafikte oynatmalı. Tabii bu ayarlama için,
76’ers’ın Bulls’u ne kadar zorladığı belirleyici olacaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Sezon içerisinde oynanan 3 maçın ilkini 76’ers diğer ikisini
ise Bulls kazandı. Philadelphia’da oynanan ilk maçta Luol Deng ve Rip
Hamilton’ın oynamadığını da belirtmek lazım. Bulls bu maçta top kayıplarını bir
türlü kısıtlayamamış (toplam 17 top kaybı) ve 76’ers’a açık alanda kolay
sayılar bulma imkanı vermişti (hızlı hücum sayıları 21-4 76’ers lehine). Phily
sürekli potaya giderek boyalı alan sayılarda 46-28’lik üstünlük kurarak maçı 16
sayılık farkla 98-82 kazanmıştı. Yine Phily’de oynanan ikinci maçta ise Rose
sahneye çıktı ve 35 sayı 8 asistlik performansı ile Bulls’un maçı 96-91
kazanmasını sağladı. Bu maçta 76’ers sadece 5 top kaybı yapmasına rağmen Bulls
hızlı hücum sayılarında sadece 6 sayı geride kaldı ve boyalı alan sayılarında
ise 44-36’lık üstünlük kurmayı başardı. United Center’da oynanan son maça
Rose’dan mahrum çıkan Bulls bu maçta rakibine ribaundlarda büyük üstünlük
kurarak (53-39) boyalı alandan sadece 22 sayı ve hızlı hücumlardan 5 sayı
bulmasına rağmen maçı 89-80 kazanmayı başardı. Yarı sahada hücum etmekte çok
zorlanan 76’ers Holiday’in 30 sayısına rağmen hücumda ikinci bir skorer
çıkarmayı başaramamıştı. Bulls’da ise Rose yerine ilk 5 başlayan Watson 20 sayı
bulurken, toplamda 5 oyuncusu çift haneli skor bulmayı başarmıştı. Hücum
ribaundlarındaki 17-9’luk Bulls lehine gerçekleşen fark, maçın kazanılmasındaki
önemli etkenlerden biri oldu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Her iki takıma baktığımız zaman ortak yönleri çok olan
takımlar. İki takımda iyi savunma takımı ve hücumda ise sıkıntılar yaşayabilen
yapıdalar. Her iki takımın da çok iyi koçları var ve kenar oyuncularından
önemli katkılar alabiliyorlar. Fakat iki takımı karşılaştırdığımda Bulls,
76’ers’a oranla daha iyi savunma yapan ve Rose sağlıklı olduğunda daha iyi
hücum eden bir takım. Bulls’un 76’ers’a oranla en büyük farkı ise uzun
rotasyonundaki zenginliği. Bulls bu zenginliği ribaund farkı olarak sahaya
yansıttığı sürece nispeten sıkıntılı hücumunu ikinci şans sayıları ile daha
da rahatlatacaktır. Bu durumun gerçekleştiği maçları Phily’nin kazanması çok
zor. Phily’nin en büyük avantajı az top kaybı yapan bir takım olmaları. Bu
sayede Bulls’un hızlı hücumlardan kolay sayılar bulmasını engelleyebiliyorlar
ve maçları savunma ağırlıklı maçlara dönüştürebiliyorlar. Bulls’un top kaybını
sınırlayamadığı maçlarda ise atletik kanat oyuncuları sayesinde bulacakları
hızlı hücumlarla sezonun ilk maçında olduğu gibi Bulls’u sıkıntıya
sokabilirler. Bu nedenle Bulls’un top kayıplarını kısıtlaması şart.
Play-off’larda daha çok yarı saha basketbolu oynandığı ve 76’ers’ın yarı saha
hücumunda ciddi sıkıntıları olduğunu göz önüne aldığımızda top kayıplarını
kısıtlamanın ve ribaundlarda üstülük kurmanın Bulls açısından serinin
anahtarları olduğunu söyleyebiliriz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Her ne kadar play-off’larda daralan rotasyonlarla kenar
katkıları sınırlansa da tüm play-off serüveni boyunca Bulls’un en fazla kenar
katkısı alacağı seri, bu seri olacaktır. Bulls’da Rose’un ve diğer
oyuncularının sakatlığında gelişen tek olumlu özellik kenar oyuncularının
özgüvenlerinin daha da yükselmesi oldu. Önemli maçlarda önemli görevler
üstlenmek zorunda kalan kenar oyuncuları çok değerli bir özgüven kazandılar .
Özellikle C.J. Watson geçtiğimiz sezon çok iyi bir normal sezon geçirmesine
rağmen play-off’larda ciddi bir düşüş yaşamıştı. Bu sezon böyle bir düşüş
yaşamayacağını umuyorum. 76’ers da kenardan önemli katkılar alan bir takım. Lou
Williams kenardan gelmesine rağmen takımın en önemli skoreri. T-Young ise 4
numara pozisyonunda eşleşme sıkıntıları yaratan bir oyuncu. Doug Collins onu
kenardan getirip takımları savunmada eşleşme sıkıntısına sokmayı ve ondan büyük
bir enerji almayı başarıyor. Evan Turner’ın ilk 5’e yerleşmesi sonrası kenardan
gelmeye başlayan Jodie Meeks de önemli bir şutör. Ancak tüm bu yapının genel
resimde bakıldığında Phily’e yaşattığı en büyük sorun düzenli bir skorerlerinin
bulunmaması. Normal sezon söz konusu olduğunda bu durum bir avantaj dahi haline
gelebiliyor ancak play-off’larda oyunun sıkıştığı anlarda bir şeyler üretmesini
isteyeceğiniz düzenli bir skoreririnizin olması şart. Phily’nin geçtiğimiz
sezon da bu sezon da en büyük sorunu bu ve bu play-off’lar içerisinde çözüm
bulunacak bir sorun değil. Rose’un yokluğunda aynı durum Bulls için de geçerli
olabilirdi anca Rose’un sağlıklı olduğunu göz önüne alırsak Bulls’un özellikle
maç sonlarında büyük bir avantaja sahip olduğunu söyleyebiliriz. Maç sonlarında
her iki takım da savunmada vidaları sonuna kadar sıktığında Phily’nin hücumları
ciddi bir sıkıntıya girecektir ve bu dönemde Bulls’un Rose’un yaratıcılığına
çok ihtiyacı var. Bu bölüm onun gerçekte ne kadar sağlıklığı olduğunu
göreceğimiz bölüm olacaktır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Ligin en iyi iki dış savunmacısı Deng ve Iguodala’yı karşı
karşıya getirecek bu maçlarda bu iki gücün birbirlerini nötrlemesi muhtemel.
Her iki oyuncunun da büyük maç oynaması zor gözüküyor. Bulls’un bu seri
boyunca Boozer’dan ve Hamilton-Korver ikilisinden düzenli skor
katkısı alması şart. Hamilton da Korver da iyi formdalar ve Rose’a skor katkısı
yaptıkları sürece Bulls’un işi kolaylaşacaktır. Boozer ise bu sezon oynanan
Phily maçlarında çok büyük bir faktör olmayı başaramadı ancak stabil oyununu
tüm sezon sürdürdü. Onu hücumda çok rahatsız edecek uzunları yok Phily’nin ve
10-15 bandında sayı üretimine devam etmesi gerekiyor. Savunmada Phily’nin uzun
sorununu göz önüne aldığımızda Noah’ın Elton Brand’in üzerinde kalması daha
muhtemel. Young sahada olmadığı müddetçe Boozer’ın savunma kısmındaki
dezavantajı da çok büyük sorun olmayacaktır. Young’ın sahada olduğu sürelerde
ise Gibson’ın sahada olmasını bekleyebiliriz. Ömer’le birlikte geçen sezon Heat
serisinde kenardan tek ayakta kalan oyunculardan olan Gibson hem savunmada hem
de ribaundlarda vereceği katkıyla fark yaratan bir faktör olmayı başarabilir.
Ömer açısından baktığımızda ise Phily’nin uzun rotasyonunda sıkıntı yaşaması
nedeniyle çok uzun süreler alacağını sanmıyorum. Ancak oyunda kaldığı sürece
özellikle Phily forvetlerinin boyalı alandan Bulls potasına saldırmalarını
engelleyecektir. Bulls, 76’ers’ı jump shot takımına dönüştürdüğü her maçı fazla
zorlanmadan kazanabilir ve bu görevi en iyi yerine getirebilecek oyuncuların
başında geliyor Ömer.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Son zamanlarda 76’ers oyuncularının ilk turda Heat yerine
Bulls’u tercih ettiklerine dair açıklamaları oldu. Geçtiğimiz sezon ilk turda
Heat’e 4-1 elendikten sonra bu sezon da oynadıkları 3 maçı da kaybettiler.
Rose’un durumunu da göz önüne aldığımızda hiç kimse onları bu isteklerinden
dolayı suçlayamaz. Bulls’un da benzer şekilde her ne kadar bu yönde bir
açıklaması olmasa da ilk turda Knicks yerine Phily’i tercih ettiğini tahmin
edebiliyoruz. Sezonun son bölümünde yaşadıkları düşüşü ve genel takım yapısını
göz önüne aldığımızda 76’ers’ın bu seride Bulls’dan bir maçtan fazlasını
almasının zor olduğunu düşünüyorum. Genel itibariyle savunmanın ağırlıkta
olduğu, düşük skorlu maçlar olmasını bekliyorum ve tahminim Bulls 5 maçta bu
seriyi geçer.</div>
</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-32824470546640180902012-03-11T05:32:00.001+02:002012-03-11T05:37:47.712+02:00Green Windmill Alley-Oop<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="http://www.youtube.com/embed/gFqwcIwZmZo" width="640"></iframe></div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-70911111380634761572012-01-14T23:27:00.001+02:002012-01-14T23:27:22.774+02:00Bulls'un Başarısı Rose'dan Geçiyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4hlAma3wVXHMfDrGmNrLLFX80CkaBEoSPpmqBdx3E-QHeMrt6oqEHG2ln3GFHr7l8wTdesEv3PHFeGrDjGb_JlB0KDkuikvum76vsSqIDmWw6b5p9GbVqSL2pn7oeqoM6j6vrCgqqn1A/s1600/derrick-rose.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="350" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4hlAma3wVXHMfDrGmNrLLFX80CkaBEoSPpmqBdx3E-QHeMrt6oqEHG2ln3GFHr7l8wTdesEv3PHFeGrDjGb_JlB0KDkuikvum76vsSqIDmWw6b5p9GbVqSL2pn7oeqoM6j6vrCgqqn1A/s640/derrick-rose.gif" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz sezon konuşulmaya başlanan ve özellikle Heat serisi ile tavan yapan bir
söylem mevcut: “Derrick Rose Bulls’un başarılı olması için daha az şut
kullanmalı ve arkadaşlarını daha fazla oyuna sokmalı.” Klasik oyun kurucu
kalıbı ile baktığımızda yıllarca takımındaki diğer skorerlere pas yapmak yerine
fazla şut kullanan oyun kurucuların takımlarına nasıl zarar verdiklerini
gördük. Ancak ben benzer bir durumun Bulls için geçerli olmadığını, bunun
da çeşitli sebeplerini olduğunu düşünüyordum. Bulls’un istisnasız her maçını
izleyen biri olarak Rose’un yavaş başladığı, nispeten daha çok pası düşündüğü
maçlarda takımın çok zorlandığını, aksine agresif başladığı ve daha çok top
kullandığı maçları ise takımın genellikle kazandığını rahatlıkla
görebiliyordum. Konuya bir de rakamların dilinden bakmaya ve istatistiklerin bu
konuda neler söylediğine karar verdim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
İstatistiklere bakmadan önce tüm sezona bakmak yerine, kendimce
elit olarak nitelendirebileceğim 8 takımla yapılan 22 normal sezon maçını ve
play-off maçlarının tamamını incelemeye aldım. Böylelikle play-off atmosferinde geçen normal sezon maçları dışında kalan, farklı sebeplerle
rotasyonun, şut dağılımının değiştiği maçların da yanıltıcı etkisi ortadan
kalkmış oldu. Elit takım olarak Doğu’da Bulls’la konferans yarı finalini
oluşturan Miami, Boston, Atlanta’yı ve ilk turda elenmesine rağmen normal sezonu
4. Bitiren Orlando’yu, Batı’da ise yine konferans yarı finali oynayan
takımlardan Dallas, Los Angeles, Oklahoma City’i ve normal sezonun en iyi
derecesini yapan San Antonio’yu seçtim. Batı’da konferans yarı finali oynayan Memphis’i
ise gerçek başarıyı play-off’larda yakalamaları ve Bulls’un Memphis ile sadece normal
sezon da karşılaşmış olması nedeniyle dışarıda bıraktım. Normal sezonda alınan
galibiyetler için NSG, yenilgiler için NSY, play-off’larda alınan galibiyetler
için POG ve yenilgiler için de POY kısaltmasını kullandım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bulls elit takımlara karşı oynadığı 22 maçın 15’ini
kazanırken 7’sini kaybetti. Play-off’larda ise oynadığı 16 maçın 9’unu
kazanırken 7’sini kaybetti. Derrick Rose normal sezonda 15 galibiyette 28,8
sayı ortalaması yakaladı. 7 yenilgideki sayı ortalaması ise 22,29. Play-off’larda
ise 9 galibiyette 30,22 sayı, 7 yenilgide ise 23,14 sayı ortalaması tutturdu.
Sayı ortalamasında kazanılan maçlardaki ciddi fark oldukça dikkat çekici. Asist
ortalamaları ise NSG: 7,07, NSY: 7,29, POG: 7,33, POY: 8,14. Yine söylemin
aksine Rose Bulls’un kazandığı maçlarda daha fazla asist yapmıyor. Aksine normal sezon’da
0,22, post season’da ise 0,85 asist daha az yapmış. Sayı ortalaması artıp asist
ortalaması da az da olsa azalırken Bulls’un kazanıyor olması, söylemin tam da
aksini gösteriyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Ancak Rose’un Bulls’un kazandığı maçlarda sayı ortalamasının
artıyor olmasının takım için ne ifade ettiğini daha iyi anlayabilmek için bir
başka veriye daha bakmaya karar verdim. Bulls’un attığı toplam sayı’da Rose’un
sayılarının oranı. Bulls’un sayı ortlamaları NSG: 95,33 NSY: 90,71, POG: 97,77,
POY: 85,71 olarak gerçekleşmiş. Rose’un
daha önce verdiğim sayı ortalamalarını toplam sayıya oranladığımızda ise ortaya
çıkan rakamlar şöyle: NSG: %30,20, NSY: %24,57, POG: %30,90, POY: %26,99. Bu
verilerin ortaya koyduğu şey şu: Bulls kazanırken Rose takımın toplam sayısının
yaklaşık %30’unu atarken, bu oran %25’lerde kaldığında ise Bulls kaybediyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Derrick Rose’un bu sayı ortalamarını tuttururken kullandığı
ve isabet bulduğu şut sayılarına baktığımız zaman ise enteresan bir tablo
görüyoruz. Rose NSG’de ortalama 21,47
şut denemesinde 10,00 isabet bulurken, NSY’de ortalama 21,86 denemede 9,00
isabet bulabilmiş. Play off rakamları ise POG: 21,89 denemede 9,78 isabet, POY:
25,57 denemede 8, 71 isabet. Normal sezonda takım kazanırken de kaybederken de
yaklaşık 21,5 şut kullanan Rose kazanılan maçlarda 1 fazla isabet bulabilmiş.
Play-off’larda ise yenilgilerde şut denemesindeki 3,68’lik artış söylemi
destekler gibi görünse de isabet ortalamalarındaki yaklaşık 1 isabetlik fark sorunun
şut denemesinin artışından ziyade şut seçiminden ve Rose’un özellikle Heat
serisinde maruz kaldığı iyi savunma neticesinde kullandığı aşırı zor şutlardan
kaynaklanmakta. Zira Bulls’un kazandığı maçlarda Rose’un yaklaşık 10 isabet
bulmuş olduğu görülüyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Bulls’un Rose’un iyi hücumuna ne kadar ihtiyaç duyduğunu
gösterir bir başka veri ise Rose’un şut yüzdeleri: NSG: %46,68 NSY: %40,55,
POG: %44,61, POY: %34,08. Rose’un isabet oranı özellikle play-off’larda
kaybedilen maçlarda ciddi oranda düşmekte. Yüzdelere 3 sayılık atışları
dışarıda bırakarak baktığımızda ise şut yüzdesi NSG: %49,7, NSY: %44,24, POG:
%51,70, POY: %38,90 olarak gerçekleşmiş. Uzun mesafe atışlarını çıkardığımızda
dahi Rose’un gerçek gücü olan iç saha isabetlerinde yüzde olarak da kazanılan
maçlarla kaybedilen maçlar arasında ciddi fark olduğu ortada.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Rose’un agresif oyununun bir göstergesi olabilecek bir başka
veri de serbest atış çizgisine gelme sayısı. Agresifçe potaya saldırdıkça, faul
alarak çizgiye gelen Rose’un serbest atış deneme ortalamaları: NSG: 8,07, NSY:
4,29, POG: 10,33, POY: 5,86 olarak gerçekleşmiş. Bulls kazanırken Rose 8-10 FTA
bandında gezerken, kaybettiği maçlarda bu sayı 4-6 denemede kalmış. Bulls’un başarısı için Rose’un kendisinin de
sıklıkla dile getirdiği gibi bolca çizgiye gelmesi, bunun için de potaya gitmesi gerekiyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Genel tabloya baktığımızda Rose’un kazanılan maçlarda
söylendiği gibi daha az şut kullanarak takım arkadaşlarını oyuna sokmaya
çalışmadığını, daha yüzdeli şut attığını ve daha çok çizgiye geldiğini ve
takımına daha çok sayı kazandırdığını görüyoruz. Gerçekten de Rose ne kadar
aktif olursa savunmanın üzerinde o kadar baskı kuruyor. Pota altına
penetreleriyle hem çizgiye gelerek kolay sayılar kazandırıyor, hem de rakip
uzunları faul problemine sokuyor. Aynı zamanda o penetreler git gide rakip
savunmaların daha fazla kapanmalarına neden oluyor ve bu da Rose’un takım
arkadaşlarına daha rahat şut imkanı sağlıyor. Deng, Brewer, Korver hepsi topu
yere vurmadan, catch and shoot tipi oyuncular olduğu için Rose’un penetreleri
sonrası çıkardığı paslar yüzdeli şutlar haline gelirken, aksine Rose’un
dışarıdan attığı paslar top iyi dolaşmadığı müddetçe düşük yüzdeli şutlar
olarak gidiyor potaya. Derrick potaya gittiğinde arkasına taktığı uzunların
bıraktığı boş alanları dolduran Bulls uzunları top girmese bile hücum
ribaundlarını topluyor ve bitiriyor. Bu belki asist olarak yazılmıyor ama asist
kadar değerli olduğunu söylemek mümkün. İkinci şans sayıları Bulls’un başarısının önemli bir parçası
ve bu konuda Rose’un penetrelerinin payı da büyük.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Rose ile maça henüz başında
iyi başlayan takım psikolojik üstünlüğü ele geçirdiğinde daha iyi savunma
yaparken hücumlar da daha verimli hale geliyor. Özellikle yan parçaların güven
konusunda inişli çıkışlı halleri göz önüne alındığında Rose’un ipleri elinde
tutmasının sayılarla ölçülemeyen faydaları da daha rahat anlaşılabilir. Ayrıca
takımda Brewer ve Deng gibi iki önemli off the ball oyuncusu varken Rose’un
agresif oyunu onların özellikle dip çizgiden yaptığı cut’ları daha etkili hale
getiriyor. Uzunları da iyi pasör olan takımın bu avantajı sahaya yansıtabilmek için savunmada rotasyonun bozulmasına ihtiyacı var ve bu işi yapabilmek için Rose'un penetrelerinden daha iyi bir silahı yok takımın.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
Söylemin aksine Bulls’un başarısı için Rose’un daha az şut
kullanarak değil, agresif bir şekilde potaya saldırarak ve daha kaliteli şutlar
kullanarak takımını başarıya ulaştıracağı ortada. Bu sezonun ilk iki maçında daha
çok geri planda durarak arkadaşlarını oynatmak istedi Rose ancak Bulls Lakers’ı
zorla yenerken Golden State’e ise yenilince, Kings maçı öncesi bunun işe
yaramadığını anladığını ve bundan vazgeçeceğini söyledi. Zira doğru kararı
verdiği ortada. Rose yapısı itibari ile ve aynı zamanda yanındaki diğer
oyuncuların da yapısı itibari ile geri planda kalarak değil, aksine aktif
olarak, savunmanın dengesini bozarak, savunmayı meşgul ederek arkadaşlarını
daha fazla oyuna sokan bir oyuncu. Heat serisinde toptan çok çabuk vazgeçtiği
için onu eleştirmemin temel sebebi de buydu. Rose ne kadar baskılı savunma görse
de, ne kadar ikili sıkıştırmaya maruz kalsa da rakip savunmaları toptan
kolaylıkla vazgeçerek ödüllendirecektir. Bu sezon bunun daha çok farkında
olduğu bir gerçek ancak ne kadar uygulayabileceği ancak o günler geldiği zaman
görebileceğiz.<o:p></o:p></div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-54603912442542753742011-12-26T20:17:00.000+02:002011-12-26T20:17:01.457+02:00Buzzer Beater Block<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgebjME0uyW30YW-Gc2TmBawci8E0DVIRf7D5-ETNr4nRhST_JS8eu066sqn-Tq-57vcDpf4b1bVhl-9JdDdUQiEv4oZnfvb0TTNX0kctp67u8E2S3tuWEW4KerhWonFs5uilDW-w7gWB0/s1600/deng_block_kobe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="358" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgebjME0uyW30YW-Gc2TmBawci8E0DVIRf7D5-ETNr4nRhST_JS8eu066sqn-Tq-57vcDpf4b1bVhl-9JdDdUQiEv4oZnfvb0TTNX0kctp67u8E2S3tuWEW4KerhWonFs5uilDW-w7gWB0/s640/deng_block_kobe.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
22-34-12-20. Bulls'un noel gecesi Lakers karşısında oynadığı açılış maçında çeyrek başına bulduğu skorlar. İlk devrede bulduğu 56 sayı ne kadar umut verici idiyse, ikinci yarı boyunca bulunan 32 sayı da o kadar endişe vericiydi. Bulls eksik ve yenilenen Lakers karşısında bölüm bölüm farklı performans sergilediği maçı, bir kez daha savunması sayesinde kazandı. Bir çok takım için buzzer beater ile maç kazanmak normal sayılabilecekken, Bulls için buzzer beater bir blok ve yukarıda gördüğümüz resim normal sayılmalı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Doğrusunu söylemek gerekise Bulls'un bu maçı rahat kazanmasını bekliyordum. Lakers çalkantılı yaz döneminden güç kaybederek çıktı ve Bynum'un cezası nedeniyle sahada olmayacağı bir maçta Bulls pota altının çok üstün geleceğini öngörüyordum. Kötü hücum etse bile Bulls, alacağı hücum ribaundları sonrası bulacağı ikinci şans sayılarıyla skor yapmakta çok sıkıntı çekmez gibiydi görüntü. Üstelik iki takım arasında bench farkı da vardı ve Kobe ne kadar sakattı bilinmez ama %100'ünde olmayacağı aşikardı. Ancak maç genelinde tablo farklı oldu. Lakers pota altı ligin belki de en iyi uzun rotasyonuna sahip Bulls uzunlarıyla beklediğimden iyi başa çıktı. Ribaundlarda 42-41 Lakers üstünlüğünün yanı sıra, kenar sayılarında da 29-13 Lakers önde tamamladı maçı. Kobe sakatlığı nedeniyle zaman zaman topa hakim olmakta güçlük çekse de (8 top kaybı) şut atarken pek rahatsız görünmüyordu ve maçı da 28 sayıyla noktaladı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Maç boyunca pota altında Gasol ve McRoberts beklentilerimin üzerinde bir sertlik gösterdiler. Koç Brown Boozer'ın üzerine Gasol'u vererek, Gasol'un uzun kollarının avantajını kullanmak istedi. Boozer nispeten iyi bir maç çıkarsa da Noah hücumda oldukça kötüydü ve 12 şutunda sadece 3 isabet bularak 6 sayıda kaldı. Geçtiğimiz sezon Bulls özellikle üçüncü çeyreklerde savunma dozajını artırıyor ve başabaş giden maçları bu çeyrekte kopartıyordu. Geriden geldiği maçlarda ise bir çok geri dönüşü üçüncü çeyrekte gerçekleştirmişti. Ancak dün gece çok farklı bir tablo vardı. Bulls üst üste şutlarında isabet bulamazken potaya gitme konusunda da bir hayli cimri davrandılar Orta mesafe şutlarla zaten kötü şutör olan takım isabet bulamayınca hücumlar ciddi krize girdi. Bulls'un ayrıca maç boyunca yaptığı çok basit top kayıpları bu çeyrekte hızlı hücum olarak potasına dönmeye başlayınca ilk yarıda elde edilen avantaj kaybedildi. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Lakers bir ara farkı 11 sayıya kadar çıkardı ancak Bulls'un geri gelmek için istediği şansı Gasol'un ve McRoberts'ın üst üste kaçırdığı serbest atışlar verdi. Maç sonunda Thibs'in Kobe'ye faul yapmadan önce ikili sıkıştırma getirme fikri 1 sayı gerideyken Bulls'a bir hücum şansı kazandırdı. Rose, Deng'in stepsin kıyısından döndüğü (belki de dönemediği) pozisyonda aldığı pasla top soluna sürdü. Karşısındaki Fisher'ı crossover ile geçti ve sağından ortaya sürdüğü topu imza şutlarından bir floater ile Gasol'ün üzerinden çembere gönderdi. Lakers'ın Kobe ile son bir şansı daha vardı ancak Kobe topu pota altında sürmeyi tercih edince üç Bulls'lu arasında kaldı ve o kalabalıktan Deng'in topu bloklamasıyla maçı Chicago kazanmış oldu.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Ne kadar eksik de olsa, değişmiş de olsa Lakers'ı kendi sahasında, dünyanın gözlerinin üzerinizde olduğu bir maçta yenmek güzel ve önemli. Ancak Bulls'un bu maçta bazı konularda kafalarda ciddi soru işaretleri bıraktığına göz ardı etmemek lazım. Top kayıpları geçen sene olduğu gibi bu sene de bir sorun olarak ortada duruyor. Hücumda zaten sıkıntı yaşayan takım bir de basit top kayıpları yapınca hem yaptığı hücum sayısı azalıyor, hem de o top kayıpları kolay basketler olarak potaya dönüyor. Her ne kadar sayı olarak 14 kabul edilebilir gibi görünse de dün gece maçı izleyenler en az 5-6 top kaybının hiç bir savunma baskısı olmadığı pozisyonlarda, kötü paslar nedeniyle ve hatta Bulls hızlı hücuma çıkarken geldiğini görmüşlerdi. Yeni transfer Rip Hamilton faul problemi nedeniyle çok fazla süre alamadığı maçı sadece 6 sayıyla tamamladı ancak gelişinin yarattığı asıl sıkıntı rotasyonun kayması oldu. Kobe'nin sahada olması Brewer'ın dakikalarını mutlaka artırmıştır ancak Korver'ın sadece 10 dakika sahada kalması ve hücumda en çok ihtiyaç duyduğumuz anlarda sahada Brewer'ın olması Bulls'un sezon içerisinde çözmesi gereken önemli bir problem. Hamilton'ın faul problemi ve Kobe'yi savunma önceliği bunda etkili olmuş olabilir ancak özellikle sahadaki 5'li kombinasyonları ufak dengelerle büyük sonuçlara neden olma özelliğine sahip olabiliyor. Bulls'un ayrıca kötü şut attığı anlarda mutlaka potaya gitmesi şart. Rose dün üç sayı çizgisinin gerisinden 4 isabet bulsa da potaya gitme konusunda geçen sezona göre biraz daha çekimser olduğunu, topu dağıtma konusunda daha istekli olduğunu görmek mümkün.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Lakers'lıların dün kaybedilen maça üzülmemeleri mümkün değil ancak özellikle genç oyuncuların performansından bir hayli memnun kaldıklarını tahmin ediyorum. McRoberts Odom'un sunduklarını sunabilecek bir oyuncu değil ancak atletizmi ve enerjisi ile daha farklı şeyler sunabiliyor. Bynum'un iyileşmesi sonrası kenardan gelecektir ve 4 numarada Lakers'a önemli bir enerji katacaktır. Steve Blake dün kenardan gelip 12 sayı buldu ve Fisher'ın bir hayli formsuz olacağı başlangıç bölümünde onun katkısı Lakers için çok önemli. Özellikle 3 sayının gerisinden istikrarlı bir şekilde isabet bulabilirse Kobe'ye de alan açma konusunda yardımcı olabilir. Meta World Peace'in en az 10 kilo fazlasıyla hareket dahi ederken zorlandığı Lakers kadrosunda çaylak yılından yeni çıkan Ebanks üç numarada ilk 5'teydi ve L.A. dün sadece 9 kişiyle sahadaydı. Üstelik çaylak Goudelock sadece 12:36 dakika süre aldı. Kadrosu artık yaşlanan Lakers için yoğun maç takvimi büyük sıkıntı yaratabilecek bir tehlike olarak duruyor. Her ne kadar rotasyon genişleyecek olsa da Lakers'ın yedeklerini çok uzun sürelerle sahada tutma lüksü yok. Ayrıca Brown'ın yedeklerle ilk 5'i harmanlayarak sahaya yayması şart. Lakers kenarı tümüyle sahada kaldığında birbirini tanımayan ve aslında çok da iyi tamamlamayan bir 5 oluşturuyorlar.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Aylar süren lokavt sonrası basketbola kavuşmak eşsiz bir keyif. Ve artık bu keyif katlanarak devam edecek. Bulls sezona iyi bir başlangıç yaptı ve keyfimiz gibi performansının da katlanarak devam etmesini umuyorum.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-22931519573613968982011-12-25T11:55:00.001+02:002011-12-25T11:55:59.225+02:00Sourhoops Yayında!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAQSQZ_AfDv7S_WfxfXOVG8fFlUoe9JWY9vmmCtD6BEzqfd95tnEMMU3ZH_ZmZrG-mnewzukkjv1f1K9Iai3CcPwppYeDOvaWFjqBCqpfk1pDw-kXd7LIL9eqBqVqkx35Wn3c_RjAQcJE/s1600/sourhoopsonline.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="233" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAQSQZ_AfDv7S_WfxfXOVG8fFlUoe9JWY9vmmCtD6BEzqfd95tnEMMU3ZH_ZmZrG-mnewzukkjv1f1K9Iai3CcPwppYeDOvaWFjqBCqpfk1pDw-kXd7LIL9eqBqVqkx35Wn3c_RjAQcJE/s640/sourhoopsonline.png" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Sözlükten aldığım bir mesajla başlayan serüven dün gece geç saatlerde meyvesini verdi ve NBA portalı <a href="http://www.sourhoops.com/">Sourhoops.com</a> açıldı. Türkiye'de NBA seven ve izleyen oldukça geniş bir kitle olmasına rağmen Türkçe içerikli portal sayısı bir hayli az. Üstelik var olanların çoğunda yorumdan çok haber yazıları mevcut. Sourhoops bu ihtiyaçtan doğmuş bir site. Fikir babası Can Yılmaz'ın sözlükte NBA yorumlarını okuduğunu yazarları bir araya getirme fikri ile ortaya çıktı. Sitenin henüz eksiği çok. Zamanla eksikleri giderilecek, daha da geliştirilecektir. Ben de sitede Takım Raporları bölümünde Chicago Bulls'un yazılarını yazıyor olacağım. Sitede Ekşi Sözlük'ten tanıdığınız bir çok yazarın yanısıra NBA TV spikeri ve yorumcusu Orkun Çolakoğlu da Lakers yazıları ile yer almakta. İlerleyen günlerde Kaan Kural da siteye katkıda bulunuyor olacak.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Başlangıçta siteyle blogun bir arada yürümesinin zor olacağını düşünüyordum. Bazı şeyleri tekrar etme zorunluluğu olacaktır ve konu Bulls iken tek bir yere konsantre olmanın daha iyi bir fikir olacağı kanısındaydım. Ancak blogdaki özgürlüğüm ve sınırsızlığımın verdiği imkanı başka bir yerde bulmam mümkün değil. Sourhoops yazılarını güncel tutacağım gibi bloga da yazmaya devam edeceğim. Belki biraz Bulls dışına çıkıp diğer takımlarla ilgili değerlendirmelerime Bogasketbol.com'da yer verebilirim. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Umarım uzun soluklu bir site olur. Herkese hayırlı olmasını dilerim. Keyifli okumalar...</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-8492198063258050912011-12-14T19:34:00.001+02:002011-12-14T19:34:07.869+02:00Hungry Bulls!<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="http://www.youtube.com/embed/8PegvA_Fywk" width="640"></iframe>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-26414824839117919832011-12-12T22:00:00.000+02:002011-12-12T22:01:53.300+02:00Aranan Kan Richard Hamilton Mı?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkRfVkIcKe0JD16llMbA2a1usa2UYhzWtRgvOXxUzNm6U86wRHSqD-JEoPWOBWWjLfmGnnrhT88ZIRc38FQ4TMK1Cl8nKKN6yyVN7fLulh7jBH7UXuARBpECeUXpw0873JILWNHEW65Y4/s640/richard-hamilton.jpg" width="640" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Henüz resmileşmemiş olsa da görünen o ki Bulls'un iki numara tercihi Richard Hamilton olacak. Bir süredir konuya değinmek için işin resmileşmesini bekliyordum ancak sabah gelen bir okur sorusu ile vaktin geldiğini anladım:</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>"Selamlar,Hamilton un bulls a gelmesi konusunda düşüncenizi merak ediyorum.Bence sizinde belirttiğiniz konular ışığında kısa dönem için 2 numara açığını kapatabilecek bir transfer.Tabi büyük bir çoğunlukta Bulls un çok büyük hata yaptığını düşünüyor.Bakalım kim haklı çıkacak ?"</i></div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<i><br /></i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>Kaan Genç</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Açıkçası en başından beri Rip Hamilton'ın gelmesini istemiyordum. Halen de bir son dakika gelişmesi de olur da iptal olur mu diye bekliyorum. Ancak bunun basketbol içi nedenlerden ziyade daha farklı sebepleri var. Hamilton basketbol anlamında baktığım zaman ne takımı bir seviye üste çıkarabilecek bir eklenti, ne de takımı geriye götürecek bir düzen bozucu parça. İkisinin ortasında, hangi tarafa yakın olacağı ise kafasındakilere bağlı. Tabii ki konuyu sadece basketbol ekseninde değerlendirmek mümkün değil. İşin ekonomik tarafları da var, takım kimyası kısmı da.</div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hamilton şampiyon kadronun önemli skor parçasıydı ve Detroit'in o savunma temelli takımıyla şampiyon olabilmesinde Rip'in skor katkısının etkisi büyüktü. Bulls da o dönemki Pistons'a benzer yapıda bir takım görüntüsünde. Savunma temelli bir takım, skorer, güçlü bir PG liderliğinde, sert bir pota altı ile rakiplerini bunaltıyor. Oyuncular bireysel olarak belki elit sınıfta değiller (Rose hariç) ancak bir arada hepsinin değeri yükseliyor. Bu vizyondan bakınca Detroit takımının sahip olduğu skorer oyuncu Bulls'un eksikliği gibi duruyordu ve Rip'in gelişi ile bu eksik kapatılmış oluyor. Gerçekten de Rip geçen sezona kadar 17-20 sayı barajında gezinen, önemli bir orta mesafe şutörüydü. Ancak geçen sezon tüm Pistons takımı için olduğu gibi onun için de çok çalkantılı geçti ve -çaylak sezonu hariç- kariyerinin en kötü sezonunu geçirdi. </div>
</div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hamilton Şubat ayının 14'ünde 34 yaşına giriyor. Her ne kadar fitness düşkünü bir oyuncu olduğu bilinse de kabul etmek lazım ki prime dönemini geçti ve geçtiğimiz sezon yaşadığı düşüş sadece takım için huzursuzlukların sonucu değil. Önümüzde kısa ama çok yoğun bir lig takvimi var ve yaşlı oyuncular için bu tarz takvimleri oynamak daha zor. Çaylak sezonu ve geçtiğimiz sezon dışında genelde 30'lu dakika ortalamalarına sahip Hamilton'ın bu ortalamaları bulması hem bu açıdan hem de pozisyonunda Brewer ve Korver gibi iki oyuncu daha bulunmasından dolayı zor. Brewer çok iyi bir dış adam savunmacısı ve Thibs koçken bu enerji size rotasyonda iyi dakikalar kazandırır. Korver ise ligin en iyi 3 sayı atıcılarından birisi ve Bulls'un iki numarada özellikle maç sonlarında Rose'a alan açmaya, dolayısıyla iyi dış şutöre ihtiyacı var. Korver geçtiğimiz sezon maça başlayan değil ama maçı bitiren 5'in iki numarasıydı ve ne derler bilirsiniz: "Kiminle başladığın değil, kiminle bitirdiğin önemli".</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hamilton bir zamanlar ligin en iyi yüzdeyle 3 sayı atan oyuncusu olmuşsa da bir volume 3 sayı şutörü olmadığını unutmamak lazım. Üstelik son 3 sezonda 3 sayı ortalaması yüzde 35. Toplam 472 atışta 166 isabet bulmuş. Bu süreçte toplam oynadığı maç sayısı ise 168. Türkçesi Rip son 3 sezonda maç başında ortalama bir üçlük isabeti buluyor. Rose gibi delici bir guardınız için orta mesafeden ziyade 3 sayıdan yüzdeli atan bir iki numara daha değerlidir. Rose'un penetrelerinde ona yardıma gelen savunmaları cezalandırmak için 3 sayının gerisinde topun eline gelmesini isteyeceğiniz adam Rip Hamilton olmayacaktır. Yine de o ismin Brewer olmasından daha iyi bir seçenek olduğu bir gerçek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok iyi bir savunmacı olmasa da takım savunması konusunda iyi bir oyuncudur Hamilton. Ayrıca uzun boyu sayesinde sizelı iki numaraları da savunabilir. Bu yapısı ile Bulls ile uyuşuyor olsa işler hücum tarafına geldiğinde biraz değişiyor. Rip set boyunca bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla ardı ardına perdelerden çıkarak aldığı paslarla etkili olan bir oyuncu. Şimdi bir an gözlerinizi kapayın ve Rose'u yaklaşık 10 saniye boyunca Rip'in 3 screen'den birden çıkmaya çalışırken beklediğini hayal edin. Siz yapabildiyseniz ne ala ancak ben hayal dahi edemedim. Bulls'un hücum yapısı ve setleri böyle bir oyuna pek uygun değil. Hemen aklınıza Korver gelebilir, zira o da Hamilton gibi screenlerden çıkarak şut pozisyonu hazırlanan bir oyuncu. Ancak bu oyunların daha çok C.J. Watson oyundayken oynandığını, Rose sahadayken ise Korver'ın daha çok spot şutör gibi ona alan açtığını unutmamak lazım. Üstelik böyle bir oyun yapısına hazırlanmak için fazla da vakit yok. Hazırlık kampı zaten kısaydı ve bir kısmı da tükendi. Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan gece ilk hazırlık maçına çıkacak Bulls ve Rip takıma dahi katılmadı. Onu hücuma adapte edecek vakit pek yok ve maç yoğun takvimde de bu pek kolay gözükmüyor. Bulls'un iki numarada kendi şutunu yaratabilen, birebirde etkili bir oyuncuya daha çok ihtiyacı vardı. Rose'u öylece iki numaranın screenlerden çıkmasını bekleyerek top süren bir basketbol oynarken görmek pek mümkün olmayacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atlanmaması gereken en önemli konu ise Rip'i Bulls'a getiren süreç. Karşımızda kontratı devam ederken, satın alınarak serbest kalan bir oyuncu söz konusu. Her ne kadar arkadaşları arasında sevilen bir oyuncu olduğu söylense de Bulls'un mükemmel düzeydeki takım kimyası için tehlike oluşturabilecek bir potansiyeli barındırmadığını kimse söyleyemez. Rip bir zamanlar kahraman olarak görüldüğü takımdan şimdi gitmesiyle taraftarın mutlu olduğu bir isim haline geldi. Takımın sürekli kaybeden ve anlamsız takaslar yapan halinin bundaki etkisi göz ardı edilemez ancak Hamilton'ın da soyunma odasındaki harmoniye çabucak uyum sağlayacak ve bir parçası olacak yapıda bir oyuncu olmadığını da unutmamak lazım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tüm bunları alt alta koyduğunuzda Rip'in Bulls için "perfect fit" olmadığını söylemek zor değil. Ancak takıma katılmasının ve iki numara pozisyonunda Bogans'ın yerini almasının Bulls'un aleyhine olacağını söylemek de doğru değil. Bulls'un öncelikli tercihi olan oyuncuların öncelikli tercihi Bulls değil para olunca zaten kısıtılı olan free agent piyasasında Hamilton'ı seçmek çok fazla eleştirilecek bir hamle olmaz. Bulls'un Rip'e iki yıllık kontrat vermesinin temel sebebi Rip'in geçmiş yaşı kadar yeni CBA'in getirdiği bir çok asıl kısıtlamanın iki sene sonra devreye girecek olması. Bu açıdan bakıldığında da manevra kabiliyeti uzun vaadeli kısıtlanmamış oluyor. Ancak beklentileri büyüterek Rip'in uzun dakikalar sahada kalmasını, 15+ sayı ortalaması yakalamasını ve takıma seviye atlatmasını beklemek doğru değil. Takım için belki de en değerli olabilecek artısı sahip olduğu play-off tecrübesi. Özellikle Korver'ın gününde olmadığı maçlarda sazı eline alıp çok kısıtlanan iki numara üretimini yukarı çekebilirse ve play-off'larda tecrübesini sahaya yansıtabilirse takımı rahatlatabilir ancak Bulls'un NBA finallerinde yer alabilmesi için bu tek başına yeterli olmayacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim onun takıma katılmasını istemiyor olmamın sebebi ise Bulls'un ihtiyacı olan oyuncu profiline işin sadece savunma kısmı ile uyuyorken Bogans'ın yerini alacak olması. Ben takımın Bogans ile devam edip, geçen seneki düzeni içerisinde kalmasını ve şampiyonluk için daha önce yazdığım diğer alanlarda gelişim sağlayarak bu sezon bir kez daha denemesini tercih ederdim. Bir şekilde zaten kaybettiğimiz Thomas'tan sonra Bogans'ın da takımdan gitmesi, geçen sezon başarıda büyük payı olan takım kimyasına olumsuz etki yaratacak gibi geliyor bana. Dakikaları itibariyle aslında rotasyon parçası olmasına rağmen sırf ilk 5 başlıyor diye Bogans'ın günah keçisi olmasına zaten hep itiraz etmiştim. Yerine gedikleri çok daha iyi kapatacak bir isim gelmesini tercih ederdim, ediyorum.</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-53516629122784118792011-12-08T22:21:00.001+02:002011-12-08T23:37:30.776+02:00Chicago Bulls V2_1<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRKZ-AV_sble8jlSTPyb73GobZDT6IzabZUOrwUxVByx5hz9JrntS3Xsrr6301O5fICjiso30vCCnfnMQuiEcj3jija9sozQ4tF6M5GpQWE-zU7Cwu7KUkauY7RzK40V-QMUT_-2X0SNA/s1600/heat_vs_bulls.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRKZ-AV_sble8jlSTPyb73GobZDT6IzabZUOrwUxVByx5hz9JrntS3Xsrr6301O5fICjiso30vCCnfnMQuiEcj3jija9sozQ4tF6M5GpQWE-zU7Cwu7KUkauY7RzK40V-QMUT_-2X0SNA/s640/heat_vs_bulls.png" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen yıl play-off'larda Heat'e 4-1 kaybettiğinden bu yana sanırım herkes Bulls'un daha ileriye gidebilmesi için bir iki numaraya ihtiyacı olduğu konusunda hem fikir oldu. Bulls'un Rose'un hücum yükünü hafifletecek bir SG'ye ihtiyacı olduğu konusunda hem fikirim ancak bunun finallere giden yolda bir şart olduğu konusuna pek katılmıyorum. Bulls'un 2 numara eklemesinden daha çok geliştirmesi gereken ve üstesinden gelmesi şart bazı sıkıntıları var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşin ekonomik tarafına daha önce yeterince değinmiştim. Bu yazıda konuya tamamen basketbol penceresinden bakmaya çalışacağım ama başlangıçta şu noktayı vurgulamak şart: mevcut durumla alınabilecek iki numaraların hiç birisi Bulls için aranan adam değil. Bulls'un savunmada Brewer hücumda Korver olabilecek hatta Korver kadar iyi üç sayı atıp aynı zamanda potaya da gidebilecek bir oyuncuya ihtiyacı var ki, öyle bir adamı değil mid-level'la sign etmek, NBA'de bulmak zor. Haliyle makul beklenti nispeten iyi üç sayı atabilen, iyi savunmacı bir 2 numara takıma dahil etmekte. Ancak mid-level bir kontratla takıma gelecek oyunculardan hiç birisi bu tanıma tam anlamıyla oturmuyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki Bulls bu eksiğini gidermeden de Heat engelini aşamaz mı? Pekala aşabilir. Hatta geçen seneki kadrosunu bir iki ufak değişiklikle koruyarak (ki öyle olacak gibi görünüyor) Heat'i 7 maçlık bir seride geçebilir. Ancak ve ancak doğru basketbolu sahaya koyabilirse.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen sene seri başında herkes Heat'i açık ara favori görürken farklı düşünüyor, Heat'i Bulls'un önünde açık ara favori yapacak çok fazla avantajı olmadığını iddia ediyordum. Seri 4-1 tamamlandığında da fikrim çok değişmedi. Nitekim Bulls elendikten sonra yine bu blogda şunları yazmıştım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<i>"Miami serisi başladığında iki takım arasında Miami'yi açık ara favori gösterecek kadar fark olmadığını düşündüğümü yazmıştım. Her ne kadar seri 4-1 bitmiş ve bu düşünceler haklı çıkmış gibi görünse de o günkü düşüncelerimden hiç uzaklaşmış değilim. Seride Miami ve özellikle Lebron James play-off performanslarının üzerine çıkmayı başarırken, Bulls ve özellikle Rose tüm sezon oynadığı basketboldan uzak bir basketbol sergiledi. Pacers ve Hawks serilerinde de zaman zaman zorlandı takım ancak Miami serisinde olduğu kadar karakterinin dışında bir oyun pek az oynamıştı. Bunda Miami'nin ilk maçtan sonra yaptığı ayarlamalar kadar özellikle mental anlamda Rose'un düşüşünün de büyük etkisi var."</i></div>
<div style="text-align: justify;">
<i><br /></i></div>
<div style="text-align: justify;">
Evet henüz Dallas serisi oynanmamıştı ve Lebron için son çeyrek konulu espriler üretilmemişti. Lebron seri boyunca son çeyreklerde mükemmel performans ortaya koymuştu ancak seriyi kaybettiren asıl neden Bulls'un karakterinden uzak bir basketbol oynaması ve -hakemlerin de biraz ittirmesiyle- Heat'in bu şansı iyi kullanmasıydı. Genel resme baktığımızda geçen sezon oynanan 8 maçta iki takım da 4'er galibiyet alabildi. Bulls'un kazandığı 4 maçın 3'ü her ne kadar normal sezon maçı olsa da bu maçların da play-off atmosferinde geçtiğini göz ardı etmemek lazım. Bulls'a seriyi kaybettiren ve bu sezon Heat'i geçebilmek için üstesinden gelmesi gereken noktaları ise şöyle özetleyebiliriz:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Derrick Rose: </b>Geçtiğimiz sezon sona erdiğinde de, yeni sezona girerken de sorumluluğu üstüne alıp elenmemizin nedeni benim derken kendisine haksızlık yapsa da haksız sayılmazdı Rose. Bulls'un karakterinin dışına çıkmasında en büyük neden tamamen ona odaklanmış Heat savunmasına karşın Rose'un seri ilerledikçe git gide kötüye giden karar verme becerisiydi. Rose son çeyreklerde hücumları her zamanki üretkenliği ile kullanamadı ve bu tamamen James'in onu harika savunma becerisiyle açıklanmaya çalışıldı. Oysa Rose'un maç berabere iken son bölümde iki kez üst üste James'in üzerinden geriye çekilerek aynı orta mesafe şutunu atmasının hatalı tercihler olduğuna pek değinen olmadı. Gelen ikili sıkıştırmalar sonucu aceleyle attığı hatalı paslar Bulls potasına hızlı hücumlar olarak döndü, her zamanki deliciliğinden ve agresifliğinden uzaktı. Bulls'un hücumunun bu kadar merkezindeyken onun her zamanki performansında olması gerekiyordu ama Rose tüm sezonun en kötü basketbolunu Heat'e karşı oynadı. Son iki maçta ikili sıkıştırma olayı artık otomatiğe bağlanmıştı ve perde savunmacısı ile toplu adam savunmacısı arasında boşluklar oluşmaya başlamıştı, show up göstermelik hale gelmeye başlamıştı. Rose için bu kadar yükle bu seviyede bu yaşta oynamak kolay değil. Önemli bir tecrübe edindi ve Thibs ile birlikte geçirecekleri uzun saatlerde neleri daha iyi yapması gerektiğini öğrenecektir. Bulls'un Heat'i geçebilmesi için Rose'un her duruma hızlıca adapte olabilen ve güçlü yanlarını her şart altında sahaya yansıtabilen bir basketbol oynaması olmazsa olmaz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Carlos Boozer: </b>Biliyorum hepiniz onu çok seviyorsunuz, posteleri duvarlarınızı süslüyor. Artık Boozy'nin de bu sevginin karşılığını vermesi gerekiyor. Sakatlıkla girdiği sezonda sahaya döndükten sonra All-Star arasında kadar gayet nefis performans sergilemişti. Ancak Noah'ın dönüşü sonrası işleri biraz zorlaştı çünkü Kurt Thomas'ın orta mesafede gezinerek kendisine yarattığı boş alanı aramaya başladı. Noah ameliyatı sonrası orta mesafesine güveni kaybolmuş bir şekilde dönünce potaya daha yakın oynamak zorunda kaldı, bu da Boozer'ın işini biraz zorlaştırdı. Üstelik play-off'lara girereken topuğundan yaşadığı sakatlık ve Pacers serisiyle seyircinin ona hemen sırtına dönmesi gibi talihsizliklere bir de boşanması ve çocuklarından uzak kalması gibi bir takım kişisel nedenler de eklenince Boozer Bulls taraftarının aradığı günah keçisi haline geldi. Bu sezon yaz boyunca duydukları ile motive olmuş bir şekilde sağlıklı kalır ve Noah'la bir arada oynama konusunda mesafe kat ederse gerisi zaten kendiliğinden gelecektir. Evet C-Booz savunma yapmıyor ama zaten Bulls onun savunmasına değil hücumuna ihtiyaç duyuyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Joakim Noah: </b> Yo yo, hiç unutmuş değilim. Sakatlığı sonrası o da tam toparlamışken bir kez daha sakatlandı ve Heat serisinde arka planda kalan hayal kırıklığıydı. Jo özellikle seride hayati önem taşıyan ribaundlar konusunda ve her zaman çok iyi olduğu savunma tarafında büyük hayal kırıklığı yarattı bende. Tek sorun sakat olması da değildi, saha dışı bir takım olayları da etkili oldu. Söyleyecek fazla söze gerek yok, her zamanki performansında ve tamamen basketbola odaklanmış bir Noah, Heat'in sıkıntılı pota altını daha da sıkıntıya sokacak en büyük güç olacaktır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Pick and Roll: </b>Bu konuyu maçtan alınmış screeshot'larla uzun uzun yazacaktım ki, okuduğum bir yazı ve içinde yer alan videolar tam derdime derman oldu. <a href="http://offthedribble.blogs.nytimes.com/2011/12/05/a-new-challenge-for-rose-and-the-bulls/">Buradan okunabilecek</a> bu yazıda da görebileceğiniz gibi Bulls'un pick n roll oyununu doğru bir şekilde oynamaya ve doğru perdelemeler yaparak toplu adam savunmasının bu perdelere takılmasını sağlamaya konsantre olması gerekiyor. Bunu yapamadığında sonucun neler olduğunu da yazıda yer alan videolarda daha rahat görebilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ribaund ve İkinci Şans Sayıları: </b>Bulls'un aldığı 4 galibiyette de en büyük etken bunlardı. Bulls kötü hücumunu aldığı hücum ribaund'ları ve sonrasında bulduğu ikinci şans sayıları ile kompanse edince Heat'i geçmeyi başarmıştı. İkinci maçla birlikte Heat'in ribaund'lara çektiği ayara Thibs cevap veremeyince darbeyi yedi takım. Heat'in yapmayı planladığı hamlelerle gelecek sezon da Bulls'la baş edebilecek bir pota altına sahip olamayacağı aşikar. Bulls zaten ligin en iyi ribaund takımlarından biri ve uzunlara kısaların da yardım etmesi durumunda bu konuda daha da güçlü bir hale gelebiliyor takım. Thibs takımı ribaund konusunda daha iyi hazırlamalı ve özellikle gerektiğinde kısaların da azami yardımı göstermesini sağlamalı. Heat'in hızlı hücumlarından çekinerek hücum ribaundlarını kovalamamak geçen sezon yapılan en büyük hatalardan biri olmuştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Hakem Desteği: </b> Bu konuda özellikle Bulls yönetiminin biraz çalışması şart. Heat geçen sezonunun hikayesiydi ve bu sezon da çok farklı olmayacaktır. Bulls'un elindeki medya ve lobi gücünü biraz hakemlerden yana da kanalize etmesi gerekiyor. En azından United Center'daki maçlarda Lebron ve Wade'e her temasa faul çalan hakemler görmezsek seviniriz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni sezonun henüz neler getireceği belli değil ancak iki numara sıkıntısına gelene kadar Bulls'un halletmesi gereken daha önemli konular bunlar. Üstelik rakip Heat değil bir başka takım da olsa formül farklı değil. Bulls NBA finallerine yürümek için bu sıkıntıları aşmalı, hataları giderilmiş bir yeni bir sürümünü bu sezon sahaya sürmeli. Medya SG konusunda odaklanadursun, Thibs ve ekibi yaz boyunca bu konulara fazlasıyla kafa patlatmıştır zaten. Sahaya ne kadar yansıyacağını ise ancak yaşayarak görebileceğiz.</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-14431921445457662072011-11-29T19:16:00.001+02:002011-11-29T20:38:42.943+02:00Reinsdorf'un Parası Taraftarın Çenesini Yorar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHb-aeTK5xIW_1XzXkbAdoJuxdbHwb3Qq-5w5CXZOdBCR2sE3rEMxP-C5m82lRU6wqiJogeZHRHfE0ceCL-s1LqysaiRtJhbDl_kqj3rGsUl8nsgWFKjbRl3MetFWgGwBmKk-A8yCt61E/s400/Jerry+Reinsdorf.jpg" width="400" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
2009 yılının Temmuz ayında çok sık gerçekleşmeyen bir şey olmuş, Bulls başkanı Jerry Reinsdorf Chicago Tribune'den K.C. Johnson'a bir röportaj vermişti. O yaz Bulls uzun bir aradan sonra play-off'lara kalmayı başarmıştı ve kadrosunda yılın çaylağı ödülünü almış Derrick Rose'u bulunduruyordu. Jordan sonrası dönemde ilk defa takım umut verici bir haldeydi ama Reinsdorf halen lüks vergisi ödememek için yıldızların takımdan gitmesine izin vermekle, daha ucuz olduğu için Del Negro gibi bir ismi takımın başına getirmekle suçlanıyordu. Johnson bir çok Bulls taraftarının merak ettiği "Lüks vergisi" sorusunu sorduğunda ise Reinsdorf'un cevabı şu şeklide olmuştu: </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<i><div style="text-align: justify;">
<i>"Eğer akıllıca bir harcama olacaksa lüks vergisi ödemeyi sorun etmem. Lüks vergisi ödeyecekseniz, buna değen bir oyuncu için ödemeniz gerekir. Ne kadar tutacağını umursamam. Eğer bizi en tepeye, finallere götürecek bir oyuncu olursa, lüks vergisi ödeme konusunda tereddüt etmem. Henüz Gar'ın (Forman) ve John'un (Paxson) bana "Lüks vergisi öde, finallerdeyiz" diyen bir oyuncu getirdiğini görmedim." </i></div>
</i><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şayet konu beysbol olsaydı Reinsdorf'un bu sözlerinden sonra yaz döneminde Bulls'un kadroya mid-level ile bir SG katacağından emin olurdum. Ancak Reinsdorf için Chicago Bulls bir nevi üvey evlat durumundadır. Kendisinin daha önce bir White Sox şampiyonluğu için tüm Bulls şampiyonluklarını feda edebileceği yönünde açıklamaları da mevcuttur. (neyse ki White Sox, Bulls'unkileri feda etmeden şampiyon olmayı başardı) Şimdi soru, Reinsdorf'un bunca yıldan sonra gelebilecek bir Bulls şampiyonluğu için neleri feda etmeye hazır olduğu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni CBA bir kaç açıdan Bulls'un takımı geliştirme planlarına darbe vuruyor. "Designated player" ya da "muhtemel" bilinen adıyla Derrick Rose kuralı ile Bulls'un zaten dar olan manevra kabiliyeti biraz daha azalırken, Reinsdorf'un ödemek için zaten kılı kırık seçtiği lüks vergisi ise kademeli olarak feci el yakar hale geliyor. Yeni kurallar Bulls taraftarlarını pek mutlu etmemiş olabilir, ancak bir kaç açıdan Reinsdorf'u çok mutsuz ettiğini sanmam. Aksine yeni kuralların onu daha mutlu ettiğine eminim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle mevcut duruma kısaca bir bakalım. Bulls bu sezon şimdilik 11 oyuncu için yaklaşık 61 milyon dolar maaş ödeyecek. Lüks vergisi sınırının yaklaşık 70 milyon dolar olacağını öngörürsek Bulls için lüks vergisi ödemeden takıma yüksek profilli bir oyuncu eklemek mümkün değil. Üstelik gelecek sezon Rose yeni getirilen düzenleme ile yıllık 17,4 milyon dolardan başlayan bir kontrata sahip olacak ve Bulls, Boozer, Rose, Deng ve Noah dörtlüsüne toplamda 57 milyon dolara yakın bir para ödeyecek. Bu 7 garanti kontrat için toplam 70 milyon dolar para demek ki buna, bu sene eklenmesi istenen mid-level kontrat, C.J. Watson'ın, Ömer Aşık'ın ve Bogans'ın biten kontratları sonucu serbest kalması durumu da dahil. Kaba bir tabirle bu durum, Bulls'un tamamı lüks vergisine konu olacak 5 eklemeye ihtiyacı olacak demektir. Tabii senaryo bu kadar düz gitmeyecektir ancak Bulls'un maddi olarak ne durumda olduğunu görmek açısından bu tabloyu çizmek önemli.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İlk iki yıl eski CBA'de olduğu gibi kalacak olan lüks vergisi düzenlemesi üçüncü seneden itibaren kademeli haline geçecek ve lüks vergisi ödemek iyice el yakan bir hale gelecek. Geçtiğimiz sezon yaklaşık 80 milyon dolar kar eden Bulls için lüks vergisi ödemek çok problem olmamalı diye düşünebilirsiniz. Ancak geçtiğimiz sezon Dallas'ın şampiyon olabilmek için 20 milyon dolardan fazla lüks vergisi ödediğini ve yeni düzenleme geçerli olsaydı bu verginin 20 milyon dolardan 75 milyon dolara çıkacağını hesaba katarsanız, lüks vergisi ödeme konusunda hesabı bir kaç kez yapmanız gerektiğini fark edersiniz. İşte tam da bu durum Reinsdorf'u memnun ediyor olsa gerek. Zira bu düzenleme Bulls'un lüks vergisi ödeme planlarına ket vuruyorken, diğer takımların çılgınca lüks vergisi sınırının üzerine çıkmasını da engelliyor. Bulls'un şu anda doğudaki en büyük rakibi konumundaki Heat, şimdiden yeni düzenlemenin geleceği 2013-2014 sezonunda 6 oyuncu için 70 milyon dolarlık bir ödemeye sahip durumda. Benzer şekilde Lakers, Dallas, Magic ve diğer lüks vergisi ödeyen takımlar kontrat toplamlarını ciddi şekilde düşürmezlerse, neredeyse maaş ödemeleri kadar lüks vergisi ödemekle karşı karşıya kalacaklar. Yani Reinsdorf'un üzerinde artık ihtisas yaptığı takımı lüks vergisi sınırının altından tutma konusunda diğer takımların da azami çabayı göstermeleri, dolayısıyla kadro kalitelerinden ve derinliklerinden ödün vermeleri gerekiyor. Teoride olmasa da pratikte görünen o ki, lüks vergisinin 10 milyon doların üzerine çıkan maaş ödemeleri çok nadir görülebilecek. Bu Bulls'un diğer takımlarla rekabet etmek için para harcamak yerine, diğer takımların çok daha fazla para harcamamak adına takımın seviyesini aşağıya çekmesi ile şampiyonluk şansının artması anlamına geliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu perspektiften bakarak Bulls'un yazı bir mid-level aramakla değil veteran minumum kontratla takıma katabileceği bir SG bakarak geçireceğini tahmin etmek çok güç değil. Kaldı ki Bulls'un Ömer Aşık'ı veya Taj Gibson'ı takımda tutabilmek adına ileride manevra kabiliyetini iyice sınırlandıracak bir hamleden kaçınması olası. Her halükarda bu oyunculardan birini takımda tutamayacağı aşikar olan Chicago'nun, iyi bir fırsat gelirse birisini bu sezon içerisinde takas etmesi de gündemde olabilir. Böyle bir durum söz konusu olursa Gibson'ın takas edilmeye daha büyük aday olduğunu söyleyebilirim zira Ömer NBA'de dahi çok az bulunur bir değer. Bu konulara lig başladıktan sonra daha çok değiniriz, şimdilik yaz dönemi ile kısıtlı kalmakta fayda var.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Amnesty ile serbest kalacak oyuncular için getirilecek yeni düzenleme oyuncuların tamamen serbest kalmadan önce cap sınırının altındaki takımlara oyuncu için bir çeşit ihale yapmasına imkan veriyor. Cap'in ilk iki sene en az %85'ini harcamak zorunda olacak takımlar ve cap sınırının bir hayli altında olan bazı takımların bu kontratlara ilgi göstermesi bekleniyor. Bu durum sadece amnesty ile değil diğer serbest kalmış oyuncuların da bu takımlarca ekstra rağbet göreceği anlamına geliyor. Zaten dar olan FA piyasasında talebin de artacak olması Bulls'un kadrosuna kaliteli bir SG katmasını zorlaştırıyor. Reinsdorf'un açıklamalarına atfen: "Lüks vergisini öde, finallerdeyiz" diyecek bir oyuncuyu bulmak Bulls için epey zor görünüyor. (Tabii başka bir açıdan bakıp lüks vergisini Rose için ödeyeceğini ve onun da bunu sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirsiniz ancak Reinsdorf'un olaylara söz konusu sadece White Sox olduğu zaman o açılardan baktığını unutmayınız)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tüm bu tabloya baktığımızda Bulls'un off season döneminde takımı bir üst seviyeye çıkartacak bir isim eklemesinin çok zor olduğunu görüyoruz. Takımın zaten kısa ve kısıtlı olan off season'da acele verilmiş kararla takımın geleceğini sıkıntıya sokacak bir hamle yapmasını beklememek lazım. Kişisel görüşüm Bulls için Brewer ve Korver ikilisinin yanlarına bir (iki) oyuncu daha alarak daha kaliteli bir SG ile takas edilmesi ihtimali dahi mid-level ile bir SG eklenmesi ihtimalinden daha fazla. Ayrıca Bulls gerçekten lüks vergisi ödemeye niyetliyse de mevcut tabloda bunun için iki yıl beklemeyi tercih etmesi çok daha mantıklı bir tercih olacaktır. Geçen iki senede genç oyuncular hem daha çok tecrübe kazanmış olacaklar, hem de iki yıl sonraki düzenleme ile lüks vergisi ödeyen takım sayısı, dolayısıyla da takımların kadro kaliteleri ve derinlikleri göreceli olarak azalacak. Üstelik Bulls'un bu süreçte kadro yapısına çok uygun bir SG bulması da muhtemel zira bu yaz adı geçen isimlerden neredeyse hiç biri Bulls'un yaralarına tamamen çare olabilecek yapıda oyuncular değil.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Peki Bulls önemli bir ekleme olmadan şampiyon olmak için neyi farklı yapmalı, Heat'i geçmek için hangi yönlerde gelişim göstermeli, bu soruların yanıtı bir sonraki yazının konusu.</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-32515798555016049112011-11-27T12:05:00.001+02:002011-11-27T13:16:57.060+02:00Yeni CBA ve Getirdikleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="390" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUzZhsL6n9kd9sff0ip9IVNS48gRD7Uq2qxlXBp_6fcz8VL7h2HGwL4nsRgi_4PCwRB49NjJlY2iDBPDu2OVhDuPfBQuc1Io2g3WbI6wQEqtW30PySdUsQpDNhAUO5zp-fUBn5gn-YjTo/s640/evans_fisher_hunter_stern.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Uzun ve hepimizi için yorucu, zaman zaman heyecanlandıran, zaman zamansa hayal kırıklığına uğratan bir süreçten sonra sonunda lokavt sona erdi. Artık yeni gündemimiz hazırlık kamplarına ve transfer piyasasına kadar yeni CBA ve hayatımıza getirecekleri.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öncelikle kısaca bundan sonraki sürece değinelim. Şu anda öncelikli ve önemli konular üzerinde anlaşıldı ve B listesi adı verilen ve çözülmeyen bekleyen bir kaç problem daha var: Doping testleri, draft edilme yaş sınırı gibi. Bunlar çözülmesi çok sıkıntılı olmayan süreçler ve bu konularda da anlaşılacaktır. Fakat bir toplu sözleşme imzalanabilmesi için oyuncuların dağıttıkları birliği yeniden toparlamaları gerekiyor. Bu işlemden sonra her iki taraf da yeni CBA'i oylayacak ve sözleşme yazıya dökülüp, imzalanacak. Oylama süreciyle birlikte takımların resmi olmayan antrenmanlara başlaması bekleniyor. 9 Aralık'a kadar tüm bu prosedürlerin tamamlanması bekleniyor ve 9 Aralık'la birlikte resmi olarak hazırlık kampı ve oyuncu transferleri de başlayacak. Sezon ise noel gecesi oynanacak maçlarla başlayacak ve 66 maç üzerinden uygulanacak bir takvim söz konusu olacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gelelim yeni CBA'in getirdiği temel bazı değişikliklere:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>• BRI Bölüşümü</b>: Lokavtın belki de en temel sebeplerinden biri basketbolla ilgili gelirlerin paylaşılması konusuydu. Son anlaşmaya göre gelir %50-%50 bölüşülecek. İstisnai olarak şayet bu gelir beklenenden fazla olursa oyuncular fazla olan kısmın %60.5'ini alacak. Aynı şekilde gelirler beklenenden az olursa oyuncuların payından %60.5 kesinti yapılacak. Fakat hiç bir halde oyuncu payı total gelirin %51'den fazla, %49'undan az olmayacak. İlk yıl için oyuncuların payı %51.15 olarak belirlendi. Oyuncular ayrıca bu sezon maaşlarının 82'de 66'lık bölümünü alacaklar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Mid-Level Exception: </b>Yeni düzenlemeye göre mid-level kontratı takımın maaş durumuna göre farklılık gösterecek. Takım şayet lüks vergisi ödemiyorsa, ilk iki yıl için 5 milyon dolar değerinde ve maksimum 4 yıllık kontrat önerebilecek ve bu hak her sene kullanılabilecek. 5 milyon dolarlık değer iki yıldan sonra her yıl için %3'lük bir artış gösterecek. Takım eğer lüks vergisi ödüyorsa bu durumda önerebileceği mid-level kontratı 3 milyon dolarla sınırlı olacak ve en fazla 3 yıllık imzalanabilecek. 3 milyon dolar ilk yıl için geçerli ve bu miktar her yıl %3 artacak. Bu hak yine her sene kullanılabiliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeni gelen bir düzenleme ise salary cap'te boşluğu olan takımlar için. Mid-level exception cap'in üzerindeki takımlar için dizayn edildiğinden daha önce cap'in sınırına yakın olan takımlar için bir haksızlık söz konusu oluyordu. Bu takımlar için yeni gelen düzenleme ise şöyle: Takım sahip olduğu bu boşluğu doldurduktan sonra, toplam ilk yıl maaşı en fazla 2.5 milyon dolar olan ve süresi 2 yıl olan serbest oyuncu ile imzalayabilecek. Örneğin cap'in 4 milyon dolar altında olan bir takım aynı yaz dönemi içerisinde hem 4 milyon dolarlık bir serbest oyuncu alabilecek, hem de ilk yıl maaşı 2.5 milyon dolar olan bir oyuncu ile imzalayabilecek. Eski düzenlemeye göre cap'in altında kalan takımların mid-level imzalama hakkı yoktu ve bu takım eski düzenleme ile sadece 4 milyon dolarlık boşluğunu kullanabilecekti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Salary Cap:</b> Salary cap hesabında bir değişiklik yok. İlk iki yıl için 2010-2011 sezonundan daha az olmayacak şekilde belirlendi ki bu da yaklaşık 58 milyon dolar olacağı anlamına geliyor. Takımlar ilk iki yıl salary cap'in en az %85'ini kullanmak zorunda. Bu oran üçüncü yıldan itibaren %90'a çıkacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Lüks Vergisi: </b>Temel değişikliklere konu olan bir diğer düzenleme de lüks vergisi ile ilgili. İlk iki yıl 2005'teki uygulama aynen devam edecek. Diğer bir çok konuda olduğu gibi bunda da takımlara iki yıllık işleri toparlama imkanı verilmiş. İki yıldan sonra ise kademeli bir lüks vergisi söz konusu. Eski CBA'de yer alan her 1 dolar için 1 dolarlık lüks vergisi iki yıllık geçiş sürecinden sonra şu şekilde olacak: </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lüks vergisi sınırını:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>0-5 milyon dolar</b> geçen takımlar <b>her</b> <b>1 dolar için 1.50 dolar</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>5-10 milyon dolar </b>geçen takımlar<b> her 1 dolar için 1.75 dolar</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>10-15 milyon dolar </b>geçen takımlar<b> her 1 dolar için 2.50 dolar</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>15-20 milyon dolar </b>geçen takımlar<b> her 1 dolar için 3.25 dolar</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
lüks vergisi ödeyecek. 20 milyon doların üzerindeki her 5 milyon dolarda bir, vergi 0.50 dolar artacak. 2011-2012 sezonundan sonra 5 sezonun herhangi 4'ünde lüks vergisi ödeyen takımlar için lüks vergisi tutarı üzerine 1 dolar daha eklenecek. Örneğin Lakers 5 sezonda 4 kez lüks vergisi ödeyecek olursa bir sonraki sezon lüks vergisi sınırını 10 milyon dolar geçmesi durumunda her 1 dolar için 2.50 dolar yerine 3.50 dolar lüks vergisi ödeyecek. Toplanan lüks vergilerinin %50'si vergi ödemeyen takımlara dağıtılacak. Ayrıca mid-level kullanan bir takım lüks vergisi ödemeyen takımların kullanabildiği mid-level'ı kullandığı sezonda, ya da serbest bir oyuncuyu sign and trade yoluyla alırsa lüks vergisi sınırını 4 milyon dolardan fazla geçemeyecek. Bunun pratik olarak neler getireceğini <a href="http://nba-point-forward.si.com/2011/11/26/the-mid-level-and-bird-rights/">buradaki yazıdan</a> okuyabilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Maksimum</b> <b>Kontrat Süresi ve Yıllık Artış Oranları: </b>Bird haklarına sahip oyuncular 5, diğer oyuncular ise en fazla 4 yıllık kontrat yapabilecekler. Çaylak kontratından çıkan oyuncular için süre 4 yıl ile sınırlı. Bunun tek istisnası "designated player" kontratı ki buna birazdan değineceğiz. Maksimum 4 yıllık veteran uzatmaları söz konusu olacak (son yılında imzalamışsa, 3 yeni senelik kontrat). Eğer extension and trade (uzat ve takas et) yoluyla yapılıyorsa uzatma toplam 3 yıl uzatılabilecek (kontratının son senesinde yapılmışsa uzatma 2 yeni senelik olabilecek kontrat). Yıllık artış oranları ise Bird haklarına sahip oyuncular için %7.5 diğer oyuncular için ise %4.5 olacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Maksimum Kontrat Bedeli ve Designated Player Exception: </b>Maksimum kontrat bedelleri 2005 CBA'deki ile aynı şekilde hesaplanacak fakat bir istisna var ve özellikle Bulls'u yakından ilgilendiren bir istisna bu. Ligdeki 5. yılına giren bir oyuncu için (çaylak kontratı biten bir oyuncu için yani) kendi takımı ile sözleşme imzalarken eğer oyuncu şu şartlardan birini taşıyorsa, salary cap'in %30'u kadar maksimum kontrat önerme hakkı tanınıyor; Oyuncu en az bir kez MVP seçilmişse veya All-Star ilk 5'ine en az iki kez seçilmişse (oylarla seçilmesi gerekiyor) veya NBA'in en iyi beş, en iyi ikinci beş ve en iyi üçüncü beş takımlarına en az iki kez girebilmişse. Bu profile uyan bir oyuncu hatırlayabildiniz mi? Tabii ki Derrick Rose. Bu sezon kontratının son senesinde olan Rose, bu yeni düzenleme ile 58 milyon dolarlık salary cap'in yüzde 30'u kadar yani yaklaşık 17.4 milyon dolarlık bir kontrat alabilecek. Eski düzenleme ile alabileceği maksimum değer 14 milyon dolar civarındaydı. Ayrıca bu oyuncular için maksimum kontrat süresi 5 yıl olacak. Süperstar çaylakları takımlarında daha rahat tutabilmek için getirilen bu haktan ilk faydalanacak oyuncu Rose olduğu için, Bird haklarında olduğu gibi bu hak da Rose hakkı olarak anılabilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Serbest Oyuncular: </b>İlk iki yıldan sonra lüks vergisinin 4 milyon dolardan fazla üzerinde olan takımlar sign and trade ile oyuncu alamayacaklar. Sign and trade yoluyla alınabilen oyuncuların kontratları en fazla 4 senelik olacak ve yıllık artış oranı %4.5 ile sınırlı kalacak. Sınırlı serbest oyuncular için kendi takımlarının mevcut teklifi karşılayabilmek için hakkı olan süre 7 günden 3 güne düşürüldü. Ayrıca çaylak oyuncular için qualifying offer'da da düzenlemeler söz konusu. Bir oyuncu ilk turda seçilmişse ve oynadığı her sezon ortalama 41 maç ilk beş başlamışsa ya da 2000 dakikadan fazla süre oynamışsa 9. sıra seçiminin sahip olduğu qualifying offer'a sahip olacak. Benzer şekilde aynı kriterleri taşıyan herhangi bir ikinci tur seçimi ise 21. sıra seçiminin sahip olduğu hakka sahip olacak. Draftta ilk 14 sıra içinde seçilmiş oyunculardan bu kriterleri sağlayamayanlar ise 15. sıra seçiminin sahip olduğu qualifying offer hakkına sahip olabilecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Takas Düzenlemeleri: </b>Daha önce de belirttiğim gibi extension and trade (uzat ve takas et) için bir kısıtlama söz konusu. Bu tarz kontratlar son senesi dahil en fazla 3 sene uzatılabiliyor ve maksimum artış oranı %4.5 ile sınırlı. Şayet bu sınırdan fazla bir değerde kontrat uzatılırsa takım o oyuncuyu 6 ay boyunca takas edemeyecek. Şayet takım bir oyuncuyu takas yoluyla elde etmişse, 6 ay boyunca o oyuncu ile burada bahsedilen sınırlardan daha yüksek oranda bir sözleşme uzatamayacak. Ayrıca takaslarda kullanılabilecek nakit para sınırı da takım başına yıllık 3 milyon dolar olarak belirlendi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
• <b>Amnesty: </b>Geldik lokavtın en civcivli tartışma konularından birine. Amnesty hakkı ile takımlar <b>CBA'in geçerli olduğu herhangi bir sene </b>sadece<b> </b>bir oyuncuyu serbest bırakabilecekler ve bu oyuncunun maaş bedeli salary cap'e dahil edilmeyecek. Bu kuralın Bulls açısından en güzel yanı hakkın herhangi bir sezon kullanılabilecek olması. Böylece Bulls (bu sezon hiç bir şekilde değil ama) ilerleyen sezonlarda Boozer için bu hakkını saklı tutarak önemli bir manevra kabiliyeti elde etmiş oldu. Serbest kalan oyuncular için standart süreçten farklı bir uygulama olacak ve oyuncu eğer salary cap'in altında kalan bir başka takımla anlaşırsa bu takım oyuncunun kontratının sadece bir bölümünü üstüne alacak. Oyuncunun kontratının geriye kalan kısmı ise eski takımı tarafından ödenmeye devam edecek.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Genel hatları ile yeni CBA'in getirdiği yenilikler bunlar. Asıl ayrıntılar ve uygulamaya yönelik detaylar ancak yazılı bir sözleşme imzalandığı zaman ortaya çıkacaktır. Yeni CBA 10 yıl için geçerli olacak ve her iki tarafa da 6 yıl sonra sözleşmeyi fesih opsiyonu tanınıyor. Dileğimiz bu opsiyonunun bu sezon olduğundan farklı olarak kullanılmaması ve en az 10 yıl bu işlerle uğraşmak zorunda kalmamamız.</div>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-41412122355169278862011-09-28T20:18:00.000+03:002011-09-28T20:18:26.245+03:00Kısa Sezon Bulls'u Nasıl Etkiler?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyGUwb3jnq4eXxvHJtD0UxbPAjXAR3OKmJPfejef63rRRxPvvTGHQAINtDtI6AWOPbtGsVqqSC5FAd60eySaT0oiY8-qDcSr8UHsELd124ApCVKtkixgkXAVgaKy7EuTX1t4zDvuubBB0/s640/Taj_Gibson.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
NBA Lokavt'ında taraflar sıklıkla bir araya geliyor olsalar da henüz anlaşmaya yakın olduklarına dair bir belirti yok. Zaman hızla akarken geçtiğimiz hafta beklendiği üzere hazırlık kampı ve hazırlık maçlarının bir bölümü resmi olarak iptal edildi. Tüm sezonun iptal olması şu anki resimde uzak bir ihtimal, ancak 1999 lokavtında olduğu gibi kısa bir sezon olasılığı git gide artıyor. Peki kısa sezon Bulls'un avantajına mı olur, yoksa dezavantajlar mı yaşatır, bunlara biraz değinelim.<br />
<br />
Öncelikle ilk akla gelen veteran takımların kısalan lig takviminden faydalanacağı olacaktır. 82 maç yerine 50 ya da 60 maç oynamak ilk bakışta bir avantaj gibi görünebilir. Ancak bu durum 82 maçlık takvim içerisinde 50-60 maç oynansaydı geçerli olabilirdi. Oysa lokavtın sebep olduğu kısalan takvim içerisinde bu maçları oynamak kümülatif sayıyı azaltsa da dar zamanda sık maç oynama açısından veteran takımlara avantaj değil aksine büyük dezavantaj yaratacaktır. Öyle ki 1999 lokavtına benzer bir takvim söz konusu olursa normal NBA takviminden daha sık aralıklarla maç yapmak zorunda kalacaktır takımlar. Daha fazla back to back ve daha maç yoğun takvim, yenilenmek için daha fazla vakte ihtiyacı olan veteran takımları zorlarken genç takımları ise öne çıkaracaktır. Bulls bu açıdan bakıldığında ligin şanslı takımları arasında. Çoğunluğu genç oyunculardan kurulu takım geçtiğimiz sezonda olduğu gibi kenar rotasyonunu da etkin kullanabilirse play-off'lara bir çok takımdan çok daha diri girecektir.<br />
<br />
Daralan takvimin sonuçlarından bir diğeri ise bir hayli kısıtlanacak hazırlık dönemi olacaktır. Bu tüm takımları zor durumda bırakacak olsa da en çok yeniden yapılanma yoluna giden, koç değişikliği yaşayan takımları vuracaktır. Bulls bu takımlardan biri değil. Özellikle iyice kısalacak free agent pazarında zaten kısıtlı imkanları olan takımın major bir hamle yapamayacağını göz önüne alırsak geçen sezonki takımın büyük oranda korunacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik kısa hazırlık dönemi takımların hücum ritimlerini ve akıcıklıklarını sağlamaları açısından da dezavantaj yaratır. Bulls hücumunu geliştirmesi gerektiği için bu takımın aleyhine gibi görünebilir ancak daha kolay oturacak savunma düzeyi yine üst düzey olacaktır, bu da hücum akışkanlıklarını sağlamakta zorluk çeken rakiplere karşı önemli bir avantaj demek. Rakipler hücumlarını keskinleştirmekte sıkıntı yaşarken Bulls savunma tonunu erkenden üstlerde vererek bir kaç adım öne geçebilir.<br />
<br />
Chicago şehri için kısa sezonun belki de en çok can yakacak kısmı ise free agent pazarının oldukça kısa sürecek olması. Bulls'un SG eksikliğini giderebilmesi için opsiyonları çok kısıtlı. Özellikle sıkılaşacak kurallardan sonra Bulls'un Rose'un kontratını yenileyebilmek için istediği manevra alanına sahip olabilmek adına kısa zamanda önemli bir adım atması mümkün değil. Bu da takımın geçen sezondan daha fazla hücuma, daha fazla yeteneğe ve daha fazla şut kabiliyetine sahip olamayacağı anlamına geliyor. Her ne kadar taraftar çok istiyor olsa da Boozer'ın normal bir free agent takviminde dahi takas edileceğini sanmıyorum. Kısa takvimde ise bu hiç olası değil. Dolayısıyla Bulls, Heat'i geçebilmek adına özellikle Boozer'ın sağlıklı ve yüzde yüzüyle sahada olmasına muhtaç durumda bir sezona daha hazırlıklı olmalı.<br />
<br />
Kısa sezonun Bulls'u yaralayacağı başka bir kısım ise "tamamen duygusal". Bulls geçtiğimiz sezonda 21.791 kişilik ortalamasıyla en çok biletli seyirciye sahip takım oldu. Kulüp ürünlerinde de, diğer ekonomik gelirlerde de üst sıralarda. Kısa sezon, kısa takvim, kısa alışveriş demek, azalan gelirler demek. Tüm NBA lokavttan daha şimdiden büyük ekonomik zarar gördü, ancak özellikle büyük pazar takımlarının zarardan da aslan payını alıyor olduğunu unutmamak lazım. O büyük pazar takımlarından biri olan Bulls, onca başarısız sezondan sonra tam da önemli bir rüzgarı arkasına aldığı bir dönemde böyle bir duraklamadan yara alacaktır. Her ne kadar beklenen CBA'ler bu durumu çok daha fazla etkileyecek olsa da bu yazıyı CBA ihtimallerini göz ardı ederek yazdığımı belirtmek lazım.<br />
<br />
Ligin vaktinde başlayabilmesi için henüz deadline'ı aşmış değiliz ancak çok yaklaştığımız bir gerçek. Bugün bir anlaşma olsa dahi özellikle hazırlık döneminin kısalmasının garanti olduğunu göz önüne alırsak, bu tezlerin bir kısmının 82 maçlık bir takvim söz konusu olsa bile gerçekleşme ihtimali var. Tabii tek dileğim avantajları ve dezavantajları bir yana, en kısa zamanda anlaşmanın sağlanması ve en azından maçların vaktinde başlaması. Çünkü NBA basketbolunu çok özledim, çok özledik.<br />
<br />
Sonuna kadar sabredenler için D-Rose'un son reklamı da hediye olsun.<br />
<br /></div>
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="http://www.youtube.com/embed/x3JQbx5VJQ4" width="640"></iframe>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-86029812512473000962011-09-11T19:16:00.000+03:002011-09-11T19:17:43.736+03:00Veda Ettik...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6W8CCMEZhMvVp4PAgZ3ruEw-I48xAFmA9RRSm7rGeLGEPQHjku1t5YtsuFIfGJLpf4Dnk-TYwj4Ygtde_prHudmaBD2L3PVPzqwnM2HrphX2p3nFE-y045dPdNKIU0xM48pG11A-qoMg/s640/turkiye_s%25C4%25B1rbistan.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
Kötü oynadığımız maçı bir şekilde son topa kadar getirmeyi başardık. Ancak yine son topu kötü kullandık ve böylelikle turnuva boyunca oynadığımız 8 maçın 5'ini kaybederek, 2011 Eurobasket'e veda ettik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Teodosic'in domine ettiği ilk yarıda, Enes ve Emir'in oyuna girmesi ile aldığımız kenar katkısı sayesinde maçtan tamamen kopmadan soyunma odasına gitmeyi başardık. 8 sayı geride çıktığımız üçüncü çeyrekte Ömer Onan'dan da 9 sayılık katkı aldık ve Enes'in de iki tarafta gösterdiği gayret ve enerji ile maça ortak olduk. Sırbistan'ın dar rotasyonu oyunun her iki tarafında da enerjilerinin düşmesine neden oldu ancak serbest atışlarda felaket kötü bir performans sergilediğimiz maçta bir türlü öne geçmeyi başaramadık. Üçlüklerde 17'de 3 isabet bulmamız bir turnuva klasiği olarak yine karşımızdaydı. Maçın başındaki ribaund farkı Sırbistan lehineydi fakat özellikle üçüncü çeyrekte Ömer Aşık ve Enes'in pota altında birlikte oynadığı dakikalarda bu farkı kapattık. Aldığımız hücum ribaundlarının yanında daha yüzdeli hücum ederek Sırbistan'ın savunma ribaundlarını da kısıtlamış olduk. Orhun Ene'nin özellikle Enes'i 4 numarada savunmakta çok problem yaşayan Sırbistan'a karşı bu ikiliyi daha uzun süre sahada tutması gerekiyordu. İkinci yarıda kısalarımız Sırbistan'ı top kayıplarına zorlayarak biraz momentum bulmamızı sağladılar fakat serbest atış çizgisinden almamız gereken üretimi bir türlü alamadık ve maç son topa kaldı. Turnuva boyunca genel resim bu topta da değişmedi. Çok sıradan bir dip çizgi setinden sonra Ender topu Ersan'a verdi. Ersan içeri yüklenmek için yeterli zamanı olmasına rağmen topu alır almaz geri çekilerek şutunu kullandı ve girmeyen topla maçı kaybetmiş olduk.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hedo'nun 34 dakikada sadece 8 sayı üretebildiği maçta Ersan da 10 sayıda kaldı. Çok iyi performans göstermesine karşın Enes, sadece 17 dakika süre aldığı maçta 11 sayı 5 ribaund üretti. Uzun savunmasında sıkıntılı Sırbistan karşısında en az 25-30 dakika süre alması gerekirdi. Bu maçla bir kez daha emin oldum ki turnuvanın topsuz oyunu en kötü takımlarından biriyiz. Gerek kenar oyunlarında, gerekse topun oyunda olduğu anlarda topsuz oyuncularımız çok hareketsiz. Ömer Onan dışında topsuz oyunda rakibi koşturan, yoran, faul aldırabilen oyuncumuz yoktu. O hareketsizlik ve isteksizlik kendini en çok kenar ve dip çizgi oyunlarında gösterdi. Emir bir kez 5 saniye hatasına düştü, en az 4-5 topu da bu hataya düşmemek adına yanlış oyuncuya attık. Son topta da benzer sıkıntı nedeniyle Ender topu Ersan'a atmak zorunda kaldı. Oysa çok daha iyi bir oyunla, çok daha iyi bir son top kullanabilirdik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Artık turnuva bizim için sona erdi. Turnuva genelini, koçu ve oyuncuları değerlendireceğim yazılar olacak. Bu turnuvada potansiyelimizin altında kaldığımız bir gerçek fakat sonucun çok da büyük sürpriz ya da hayal kırıklığı yarattığını söylemem. Çeyrek finalden ötesini bu milli takım için zor görüyordum. Oraya bile varamadık. Artık yeniden yapılanma zamanı. Tahmin ediyorum ki Hedo, Ömer Onan, Kerem Tunçeri, Kerem Gönlüm artık milli forma altında göremeyeceğimiz oyuncular olacaktır. Yeniden şekillenecek kadroyla birlikte Orhun Ene isminin de yeniden değerlendirilmesi şart. Kötü turnuva performansımızda onun yanlış seçimlerinin de etkisi büyüktü. Ayrıca teknik açıdan turnuvaya takımı iyi hazırlayamadığını düşünüyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gelecek için çok ümitsizliğe kapılmaya gerek yok. Elimizde Enes gibi dünya çapında büyük bir yetenek, Ömer Aşık gibi çok değerli bir uzun, Emir gibi geleceği parlak bir skorer, Ersan gibi (kötü bir turnuva geçirse de) çok değerli bir 4 numara var. Bu takıma katılacak potansiyeller var. Sakatlığı nedeniyle performans göstermemiş Sinan Güler ve turnuvaya hiç gelmeyen Semih Erden var. Önemli olan bu turnuvada düştüğümüz hataları tekrarlamamak ve milli takımda yeni bir sayfa açmaktır. O sayfaların nasıl açılmasını gerektiğini önümüzdeki günlerde bol bol konuşuyor olacağız.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3195880678778100086.post-13517668875988296882011-09-09T21:17:00.000+03:002011-09-09T21:17:09.000+03:00Hak etmedik... Hak etmiyoruz...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<img border="0" height="398" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieoxMimuDWSfM9jT1QH_S9mJDk2bPDKyGodYSAVbUtjvkIs3a7BBBfPKoeyJSPvs_ad4npcuzSZ9N-cE2vdZTnoCctmyIyrmMW0IoESqLMF-4A-JQCg9Odsp3RChUkjVPIOCAxYjtmn8s/s640/nowitzki_hedo.jpg" width="640" /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
İnançsızlık... Organizasyonsuzluk... Formsuz oyun kurucular... Kısır setler... Hiç biri yerlerde sürünen hücumlarımızı anlatmaya yetmiyor. Bu maçı kazanmaya yakın taraftık. Daha kaliteli ve daha derin kadromuza rağmen Almanlara ilk çeyrek dışında diş geçiremedik. Ne kazanmayı hak ettik, ne de çeyrek finali hak edecek bir basketbol oynuyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Turnuva boyunca çok düşük yüzdeli attığımız üçlüklerin yanına bir de serbest atış çizgisinden 22'de 10 atınca zaten sıkıntılı hücumlarımız iyice krize girdi. Son bölümde Ömer Aşık'ın hücum ribaundlarını toplayıp pota altında bitirdiği toplar olmasa maç farklı da bitebilirdi. Kenardan ya da dip çizgiden top çıkardığımız oyunları bir kez daha çok etkisiz kullandık. Ömer Aşık'ın 3 saniye hücum süresi kalmışken dipten çıkan topta üç sayı çizgisinde topu alması, bir kez düştüğümüz 5 saniye acemiliğine ikinci kez düşmekten kaçıştan başka bir şey değildi. Bu seviyede basketbol için bunlar kabul edilemeyecek kadar basit hatalar ve bu hatalar milli takımımıza hiç yakışmıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Orhun Ene'nin maç içi tercihlerinde ciddi hatalar olduğuna inanıyorum. Özellikle oyuna gerek oyuncu değişiklikleriyle, gerekse molalarla müdahale etmekte çok geç kalıyor. Aksayan 5'leri değiştirmekten kaçınırken, ritm bulmuş oyuncuları bir anda kenara alabiliyor. Kendi basketbol felsefesinde elbette bu tercihlerini dayandırdığı doğruları vardır ancak sonuç olarak baktığımızda o doğruların sahaya yanlışlar olarak yansıdığı yadsınamaz bir gerçek. Ribaundlarda 43-34'lük üstünlük kurduğumuz bir maçı kaybetmiş olmamız salt olarak kötü hücumumuzla açıklanamaz. Savunmada bölüm bölüm iyi seriler çıkarsak da 2010 seviyesinin çok altlarında olduğumuzu kabul etmeliyiz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tepede uzunları kullanarak yaptığımız perdelemeler artık istediğimiz sonuçları hiç vermiyor. Hücumlarımız çok kolay savunulabilir hale geldi ve bu noktadan sonra oyuncularımızın yaratıcılığına kalmış durumdayız. Enes'in pota altı üretimi hariç bu alanda istikrarlı bir üretimden uzağız. Hedo eski atletizminden ve şut ritminden uzak, Ersan da hücumda ordan oraya perde yapan bir role bürününce sayı bulmakta iyice zorlanır hale geldik. Nowitzki'ye aşırı konsantre olmuş savunmamız Schewthelm'in 3 üçlüğüne engel olmayınca bir kez daha son bölümde maç çevirmeyi başaramadık. Kritik hücumda artık işi birebir savunmalara bırakmamız gerekirken ikili sıkıştırma sonucu çevirilen top sol dipten bir üçlük olarak daha potamızda bitti ve iyi savunma yapması ile övündüğümüz takımımıza bu sayıları yemek hiç yakışmadı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Maça dair iki olumlu isim vardı bizim adımıza. Biri pota altında tüm pislikleri temizleyen ve son bölümde bizi oyunda tutan Ömer Aşık, diğeri ise genç yıldızımız Enes Kanter. Özellikle Enes'in pota altında hem Nowitzki'yi hem de Kaman'ı çaresiz bırakan hücumları sadece 19 yaşında bir genç oyuncu için büyük bir güzellik. Enes'in pivot ayağı üzerinde dönerek sabırla yaptığı hücumlar, güçlü fiziği ile birleşince onu çok durdurulmaz yapıyor. Orhun Ene'nin çok etkili olduğu anda onu sahadan alması gecenin yanlış kararlardan biriydi bana göre. İkinci yarıda ona gelen ikili sıkıştırma da bizim için bir şans olabilirdi fakat onu sahada az tuttuk. Ersan'ın sürelerinden çalmaması için Orhun Ene onu 5 numara olarak da oynatıyor fakat 4 numaralar karşısında çok daha etkili olan Enes 5 numarada hem daha çok yoruluyor, hem de istediği hücumları gerçekleştiremiyor. Son olarak Ömer Aşık'ın sezonun ikinci orta mesafe şutunda isabet bulmuş olması da gözlerden kaçmamalı :)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sadece maçtan maça değil maç içerisinde dahi çok dalgalanan bir oyun oynuyoruz. Fakat genel resme baktığımızda çeyrek finali hak edecek bir basketbol oynamıyor olduğumuz da bir gerçek. İlk gruptan mucizeden hallice çıkışımız bir kez daha tekrarlanır mı bilemiyorum. Ancak çok daha fazla kırılmış güvenimiz ve iyiden iyiye kaybolan takım havamızla bundan fazlasını beklemek hayalcilik olacaktır. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/13123978287286201727noreply@blogger.com3