Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

29 Nisan 2012 Pazar

En Üzücü Galibiyet


O talihsiz an yaşandığı sırada not defterimi açıp, henüz aklımda tazeyken maç yazısı için notlar almaya hazırlanıyordum. Yere düştüğünde ve kalkamadığını gördüğümde ciddi bir şey olduğu hemen anladım. Sakatlanmasına rağmen bitirdiği maçları, sakatlığıyla oynadığı maçları bilen biri olarak hemen kalkamayışı, acı içerisinde yerde öylece kıvranması durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyordu. Korktuğumuz başımıza geldi ve Derrick Rose ön çapraz bağlarını zedeleyerek sahayı Bulls'un sağlık ekibinin kollarında terk etti. Bir kaç saat sonra da, sezonu kapattığına dair resmi açıklama geldi.

Her şey bir yana, Rose gibi bir sporcunun başına böylesine talihsiz bir sakatlığın gelmesi çok ama çok üzücü. Onun oyuna olan sevgisini ve basketbola olan tutkusunu düşününce en az 6 ay sahalardan uzak kalacak olması, üstelik şampiyonluğun en büyük favorilerinden biriyken, hayallerine ulaşmaya bu kadar yakınken, insanın içini acıtıyor. Rose sadece iyi bir basketbol oyuncusu değil, aynı zamanda muhteşem bir karaktere sahip, alçak gönüllü, şehrine ve takımına sadık örnek bir sporcu. Onun kaybı sadece Bulls'un ya da Chicago'nun ve hatta NBA'in değil , basketbol sporunun bir kaybıdır. Şu an kendimi onun yerine koymaya çalışıyorum ve ne kadar üzgün olduğunu tahmin edebiliyorum. Delicesine tutkunu olduğu spordan bu kadar uzak kalmak, takımını şampiyonluk yolunda öksüz bırakmak herkesten çok onu üzmüştür.

Henüz bağlarının ne kadar kötü durumda olduğuna dair bir bilgimiz yok. İlerleyen günlerde ameliyat olacak ve durumuna göre uzunca bir süre basketboldan uzak kalacak. Bu sürenin 6 ile 9 ay arasında olması bekleniyor. Sadece play-off'ları değil, bir parçası olmayı çok istediği ABD ulusal takımı ile olimpiyatları da oynayamayacak. Gelecek sezon ortalarına doğru dönebilecek tekrar. Ve yaşadığı sakatlık bir sporcu için en kötü, en talihsiz sakatlıklardan bir tanesi. Üstelik Rose gibi atletizmi ve patlayıcılığı oyununun önemli bir parçası olan bir basketbolcu için, bu sakatlık onun bir daha asla eskisi gibi olmasını dahi engelleyebilir. Evet kariyeri bitmedi, halen üst düzeyde basketbol oynayabilir. Ancak bildiğimiz Derrick Rose'u bir daha izleyemeyebiliriz. Bir çok sporcu bu sakatlıktan geri döndü, üst düzeyde sporunu sürdürdü. Rose da bunun için yapılması ne gerekiyorsa fazlasıyla yapacaktır. Ancak sakatlığının getireceği fiziksel ve psikolojik kısıtlamalar, onun eski düzeyinde ve stilinde performans göstermesini engelleyecektir. Bu açıdan baktığımızda durum çok daha üzücü, çok daha talihsiz bir hal alıyor. Geçmişte bir çok kez tecrübe ettiğimiz gibi Rose da, sakatlanmasaydı ne düzeye gelirdi diyeceğimiz oyunculardan bir tanesi olma ihtimali ile karşı karşıya.

Onu yakından tanıyan herkes bunun ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyordur. Oynadığı oyuna büyük saygı katan, kendi şehri ve takımı için bir basketbolcudan fazlasını ifade eden bir isim Rose. Onu özel kılan sadece basketbol yetenekleri değil. Her daim kendisini geliştirme isteği, sadakati, alçak gönüllülüğü, düzgün karakteri, basketbola duyduğu aşk ve mücadeleci yapısı. Ligde rakiplerinin dahi saygısını kazanabilmiş ender isimlerden biri. İnsan sormadan edemiyor; Neden? Neden Rose? 

Ne yazık ki sakatlıklar da bu oyunun bir parçası ve hiç kimse bundan muaf değil. Rose güçlü karakteri ve mücadeleci ruhu ile bu sakatlıktan daha da güçlü ayrılacaktır. Belki oyununun atletizminden ödün verecek ancak bu onu oyununun başka yönlerini güçlendirmeye itecektir. Halen durumunun ne kadar kötü olduğunu bilemiyoruz. Muhtemelen ameliyatı sırasında bağlarının ne durumda olduğu görülene kadar da bilemeyeceğiz. Ancak uzun bir iyileşme ve rehabilitasyon dönemi olacağından şüphe yok. Bu süreç sporcunun zihinsel olarak güçlü olmasını gerektiren bir süreç ve Rose o zihinsel güce sahip. Sakatlığının zihninden yaratacağı engelleri aşmak da yine onun elinde. 

Şimdi herkesin aklındaki soru; "Rose olmadan Bulls nereye kadar gidebilir?". Bulls iyi bir takım. Gerçekten bir takım. Rose olmadan da iyi maçlar çıkardı. Oynamadığı 27 normal sezon maçında 18 galibiyet 9 yenilgi aldı. Bu süreçte Heat, Boston, Hawks ve 76'ers gibi mevcut ve olası play-off rakiplerine karşı oynadığı maçları kazandı. Ancak şunu kabul etmek gerekir ki, Rose olmadan Bulls'un play-off macerası çok ama çok büyük yara aldı. 76'ers karşısında herkes turun 4 ya da 5 maçta biteceğini öngörüyordu. Bulls seriyi bu kadar hızlı olmasa dahi halen geçebilecek güçte. Bir sonraki turda Boston ya da Hawks'la, uzun ve başabaş bir seri de oynayabilir. Ancak Rose'un eksikliğinde konferans finallerine varmaktan ötesi sadece bir hayal olur. Takımın Rose'un yokluğunda daha da kenetleneceğini ve bu durumu mücadeleci ruhun ateşine odun olarak  kullanacağına şüphem yok. Ancak play-off'lar söz konusu olduğunda durum farklı. Normal sezon ne kadar takım olduğunuzla, play-off'lar ise takımınızın ne kadar yetenekli olduğu ile belirlenir. Takımının yetenek havuzunun en büyük parçasını kaybetmişken, oyun sonlarında size hücum üretmesini isteyebileceğiniz bir oyuncunuz yokken, çok uzaklara gitmeniz mümkün değil. Artık kimse Bulls'tan büyük beklentiler içerisinde olmayacak ve bundan sonraki her maça "underdog" sıfatı ile çıkacaklar. Bulls'un takım yapısına bu durumun daha uygun olduğundan şüphe yok. Ancak motivasyonunuz ne kadar yüksek olursa olsun, bir noktadan sonra Rose'un yokluğu Bulls için öldürücü hale gelecektir. Ve ne yazık ki sezonun bu aşamasında, bunu engelleyebilmek için yapılacak hiç bir şey yok.

Dün akşamın bir başka tartışma konusu ise maçın o bölümünde Rose'u sahada tuttuğu için koç Tom Thibodeau'ydu. Ben bu konuda Thibs'i asla suçlayamam. Fark 20'lerden 12'ye kadar düşmüştü ve play-off'larda rakibinize özgüven vermeden kazanmak önemli. Üstelik Rose'un oynamaya ihtiyacı vardı. Maç sonlarında oynamaya ve maçları bitirmeye. Çünkü Bulls ilerleyen turlarda buna çok ihtiyaç duyacaktı. Sakatlık her an olabilir, her zaman yaşanabilir. Koça en iyi oyuncusunu rakip takım farkı kapatıyorken sahada tuttuğu için kızamazsınız. Şimdi geriye dönüp baktığımızda keşke Rose sakatlanmasaydı da maçı, hatta turu kaybetseydik diyoruz. Ben de diyorum. Ancak sakatlanacağını bilmeseydik ve Rose oyuna dönmeden Bulls maçı kaybetseydi, hangimiz maçı kaybetmek önemli değil neyse ki Rose sakatlanmadı diyebilecektik. Şimdi geriye dönüp Thibs'e seçme şansını verseler, o hangisini seçer sizce? Rose'un bağlarını koparmasını mı, yoksa maçı kaybetmeyi mi?

Ne zamanı geri döndürmek elimizde, ne de yaşananları değiştirebilmek. Yapılması gereken ise mevcut durumu en kısa zamanda kabullenip yol haritanızı buna göre çizmek ve her koşuldan daha güçlü çıkmak için mücadele etmek. Friederich Nietzsche'nin dediği gibi: "Beni öldürmeyen her şey, beni güçlendirir."

28 Nisan 2012 Cumartesi

Bulls & 76'ers Serisine Bakış



Bundan yaklaşık bir hafta önce Heat yenilgisi sonrası Bulls’un durumu çok da iyi gözükmüyordu. Doğu birinciliğini ve dolayısıyla olası bir konferans finali eşleşmesinde ev sahibi avantajını Heat’e kaptırma, ilk turda Woodson sonrası bambaşka bir takım haline gelen Knicks ile eşleşme ve tüm sezon büyük problem haline gelen sakatlıkların kalan maçlarda takımı tekrar vurma  ihtimali vardı. Bunların hiç birisi gerçekleşmedi ve Bulls hem doğuyu, hem de tüm ligi lider bitirirerek tüm olası eşleşmelerde ev sahibi avantajına sahip oldu. İlk turda Knicks’e oranla çok daha iyi bir tercih olan 76’ers ile eşleşti ve play-off’lara girerken şu saat itibariyle takımda sakat oyuncu bulunmuyor. En azından oynamasına mani olacak kadar sakat demek daha doğru olur.

Takımda play-off’lar öncesi en büyük soru işareti şüphesiz geçen sezonun MVP’si Derrick Rose’un durumu. Rose son sakatlığından döndükten sonra daha önce yaptığının aksine bu kez çok daha dikkatli davrandı. Kendisini çok fazla zorlamadan, çok daha fazla top dağıtarak, yeniden sakatlanma riskini azaltmaya çalıştı. Zaman zaman kendisini denediğinde sıkıntı yaşamadığını gördük ve antrenmanlardan gelen bilgiler de gayet iyi hissettiği yönünde. 76’ers onun için bir geçiş serisi olacak. Ne son 3 maçtaki kadar pasif ve sakin olmasını bekleyin, ne de geçen seneki play-off’lardaki kadar agresif ve saldırgan. Bu seriyi ritmini tekrar bulmak için iyi değerlendirmeli Rose.  Sakatlıktan döndükten sonra iyi bir ritm yakalayan Hamilton’ın da süreleri en azından ilk turda Bulls çok zorda kalmadıkça sezonun son bölümünde olduğundan fazla farklı olmayacaktır. Bulls her iki oyuncusunu tekrar sakatlanmadan, fazla zorlamadan ancak ritm bulacak şekilde gittikçe yükselen bir grafikte oynatmalı. Tabii bu ayarlama için, 76’ers’ın Bulls’u ne kadar zorladığı belirleyici olacaktır.

Sezon içerisinde oynanan 3 maçın ilkini 76’ers diğer ikisini ise Bulls kazandı. Philadelphia’da oynanan ilk maçta Luol Deng ve Rip Hamilton’ın oynamadığını da belirtmek lazım. Bulls bu maçta top kayıplarını bir türlü kısıtlayamamış (toplam 17 top kaybı) ve 76’ers’a açık alanda kolay sayılar bulma imkanı vermişti (hızlı hücum sayıları 21-4 76’ers lehine). Phily sürekli potaya giderek boyalı alan sayılarda 46-28’lik üstünlük kurarak maçı 16 sayılık farkla 98-82 kazanmıştı. Yine Phily’de oynanan ikinci maçta ise Rose sahneye çıktı ve 35 sayı 8 asistlik performansı ile Bulls’un maçı 96-91 kazanmasını sağladı. Bu maçta 76’ers sadece 5 top kaybı yapmasına rağmen Bulls hızlı hücum sayılarında sadece 6 sayı geride kaldı ve boyalı alan sayılarında ise 44-36’lık üstünlük kurmayı başardı. United Center’da oynanan son maça Rose’dan mahrum çıkan Bulls bu maçta rakibine ribaundlarda büyük üstünlük kurarak (53-39) boyalı alandan sadece 22 sayı ve hızlı hücumlardan 5 sayı bulmasına rağmen maçı 89-80 kazanmayı başardı. Yarı sahada hücum etmekte çok zorlanan 76’ers Holiday’in 30 sayısına rağmen hücumda ikinci bir skorer çıkarmayı başaramamıştı. Bulls’da ise Rose yerine ilk 5 başlayan Watson 20 sayı bulurken, toplamda 5 oyuncusu çift haneli skor bulmayı başarmıştı. Hücum ribaundlarındaki 17-9’luk Bulls lehine gerçekleşen fark, maçın kazanılmasındaki önemli etkenlerden biri oldu.

Her iki takıma baktığımız zaman ortak yönleri çok olan takımlar. İki takımda iyi savunma takımı ve hücumda ise sıkıntılar yaşayabilen yapıdalar. Her iki takımın da çok iyi koçları var ve kenar oyuncularından önemli katkılar alabiliyorlar. Fakat iki takımı karşılaştırdığımda Bulls, 76’ers’a oranla daha iyi savunma yapan ve Rose sağlıklı olduğunda daha iyi hücum eden bir takım. Bulls’un 76’ers’a oranla en büyük farkı ise uzun rotasyonundaki zenginliği. Bulls bu zenginliği ribaund farkı olarak sahaya yansıttığı sürece nispeten sıkıntılı hücumunu ikinci şans sayıları ile daha da rahatlatacaktır. Bu durumun gerçekleştiği maçları Phily’nin kazanması çok zor. Phily’nin en büyük avantajı az top kaybı yapan bir takım olmaları. Bu sayede Bulls’un hızlı hücumlardan kolay sayılar bulmasını engelleyebiliyorlar ve maçları savunma ağırlıklı maçlara dönüştürebiliyorlar. Bulls’un top kaybını sınırlayamadığı maçlarda ise atletik kanat oyuncuları sayesinde bulacakları hızlı hücumlarla sezonun ilk maçında olduğu gibi Bulls’u sıkıntıya sokabilirler. Bu nedenle Bulls’un top kayıplarını kısıtlaması şart. Play-off’larda daha çok yarı saha basketbolu oynandığı ve 76’ers’ın yarı saha hücumunda ciddi sıkıntıları olduğunu göz önüne aldığımızda top kayıplarını kısıtlamanın ve ribaundlarda üstülük kurmanın Bulls açısından serinin anahtarları olduğunu söyleyebiliriz.

Her ne kadar play-off’larda daralan rotasyonlarla kenar katkıları sınırlansa da tüm play-off serüveni boyunca Bulls’un en fazla kenar katkısı alacağı seri, bu seri olacaktır. Bulls’da Rose’un ve diğer oyuncularının sakatlığında gelişen tek olumlu özellik kenar oyuncularının özgüvenlerinin daha da yükselmesi oldu. Önemli maçlarda önemli görevler üstlenmek zorunda kalan kenar oyuncuları çok değerli bir özgüven kazandılar . Özellikle C.J. Watson geçtiğimiz sezon çok iyi bir normal sezon geçirmesine rağmen play-off’larda ciddi bir düşüş yaşamıştı. Bu sezon böyle bir düşüş yaşamayacağını umuyorum. 76’ers da kenardan önemli katkılar alan bir takım. Lou Williams kenardan gelmesine rağmen takımın en önemli skoreri. T-Young ise 4 numara pozisyonunda eşleşme sıkıntıları yaratan bir oyuncu. Doug Collins onu kenardan getirip takımları savunmada eşleşme sıkıntısına sokmayı ve ondan büyük bir enerji almayı başarıyor. Evan Turner’ın ilk 5’e yerleşmesi sonrası kenardan gelmeye başlayan Jodie Meeks de önemli bir şutör. Ancak tüm bu yapının genel resimde bakıldığında Phily’e yaşattığı en büyük sorun düzenli bir skorerlerinin bulunmaması. Normal sezon söz konusu olduğunda bu durum bir avantaj dahi haline gelebiliyor ancak play-off’larda oyunun sıkıştığı anlarda bir şeyler üretmesini isteyeceğiniz düzenli bir skoreririnizin olması şart. Phily’nin geçtiğimiz sezon da bu sezon da en büyük sorunu bu ve bu play-off’lar içerisinde çözüm bulunacak bir sorun değil. Rose’un yokluğunda aynı durum Bulls için de geçerli olabilirdi anca Rose’un sağlıklı olduğunu göz önüne alırsak Bulls’un özellikle maç sonlarında büyük bir avantaja sahip olduğunu söyleyebiliriz. Maç sonlarında her iki takım da savunmada vidaları sonuna kadar sıktığında Phily’nin hücumları ciddi bir sıkıntıya girecektir ve bu dönemde Bulls’un Rose’un yaratıcılığına çok ihtiyacı var. Bu bölüm onun gerçekte ne kadar sağlıklığı olduğunu göreceğimiz bölüm olacaktır.

Ligin en iyi iki dış savunmacısı Deng ve Iguodala’yı karşı karşıya getirecek bu maçlarda bu iki gücün birbirlerini nötrlemesi muhtemel. Her iki oyuncunun da büyük maç oynaması zor gözüküyor. Bulls’un bu seri boyunca  Boozer’dan  ve Hamilton-Korver ikilisinden düzenli skor katkısı alması şart. Hamilton da Korver da iyi formdalar ve Rose’a skor katkısı yaptıkları sürece Bulls’un işi kolaylaşacaktır. Boozer ise bu sezon oynanan Phily maçlarında çok büyük bir faktör olmayı başaramadı ancak stabil oyununu tüm sezon sürdürdü. Onu hücumda çok rahatsız edecek uzunları yok Phily’nin ve 10-15 bandında sayı üretimine devam etmesi gerekiyor. Savunmada Phily’nin uzun sorununu göz önüne aldığımızda Noah’ın Elton Brand’in üzerinde kalması daha muhtemel. Young sahada olmadığı müddetçe Boozer’ın savunma kısmındaki dezavantajı da çok büyük sorun olmayacaktır. Young’ın sahada olduğu sürelerde ise Gibson’ın sahada olmasını bekleyebiliriz. Ömer’le birlikte geçen sezon Heat serisinde kenardan tek ayakta kalan oyunculardan olan Gibson hem savunmada hem de ribaundlarda vereceği katkıyla fark yaratan bir faktör olmayı başarabilir. Ömer açısından baktığımızda ise Phily’nin uzun rotasyonunda sıkıntı yaşaması nedeniyle çok uzun süreler alacağını sanmıyorum. Ancak oyunda kaldığı sürece özellikle Phily forvetlerinin boyalı alandan Bulls potasına saldırmalarını engelleyecektir. Bulls, 76’ers’ı jump shot takımına dönüştürdüğü her maçı fazla zorlanmadan kazanabilir ve bu görevi en iyi yerine getirebilecek oyuncuların başında geliyor Ömer.

Son zamanlarda 76’ers oyuncularının ilk turda Heat yerine Bulls’u tercih ettiklerine dair açıklamaları oldu. Geçtiğimiz sezon ilk turda Heat’e 4-1 elendikten sonra bu sezon da oynadıkları 3 maçı da kaybettiler. Rose’un durumunu da göz önüne aldığımızda hiç kimse onları bu isteklerinden dolayı suçlayamaz. Bulls’un da benzer şekilde her ne kadar bu yönde bir açıklaması olmasa da ilk turda Knicks yerine Phily’i tercih ettiğini tahmin edebiliyoruz. Sezonun son bölümünde yaşadıkları düşüşü ve genel takım yapısını göz önüne aldığımızda 76’ers’ın bu seride Bulls’dan bir maçtan fazlasını almasının zor olduğunu düşünüyorum. Genel itibariyle savunmanın ağırlıkta olduğu, düşük skorlu maçlar olmasını bekliyorum ve tahminim Bulls 5 maçta bu seriyi geçer.