Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Dramatik Son


Play-off'larda yaşanan onca şeyden sonra serinin 6. maçı, Bulls'un play-off macerası ve 2011-2012 sezonu kendisine yakışır bir şekilde, dramatik bir sonla nihayete erdi. Liderliğin 13 kez el değiştirdiği, 9 kez berabere duruma gelen maçı 76'ers, Andre Iguodala'nın iki serbest atışı sayıya çevirmesi sonrası kazanarak, konferans yarı finallerine yükselmeyi başardı.

Bu maçı değerlendirmek için sonundan başlamak lazım. Bitime 25,8 saniye kala 78-75 Bulls üstünlüğü vardı ve top Phily'deydi. Bulls kritik hücumda Watson'la Ömer'in ikili oyunu sonrası Ömer'in bulduğu smaçla 2 sayıyı bulmuş ve son bölüm için büyük avantajı eline geçirmişti. Phily mola dönüşü Young ile 2 sayı buldu. Bu noktada bitime 12 saniye vardı ve her iki takımın da mola hakkı kalmamıştı. Bulls topu hızla dipten Watson'a çıkardı. Watson'ın tek yapması gereken eritebildiği kadar süreyi eritip, kendisine faul yapılmasını sağlamaktı. Fakat Watson topu hızla karşı sahaya geçirdi ve pota altında boş gördüğü Ömer'e pası çıkararak maçı adeta altın tepside Phily'e sundu. Hawes -bana göre flagrant- bir faulle Ömer'i çizgiye gönderdi ve o ana kadar 4/5 serbest atış atan Ömer her iki serbest atışı kaçırdı. Ribaundu alan Iguodala hızla topu potaya sürdü ve Ömer'in müdahalesine hakemlerin faul vermesi sonucu iki serbest atışı da sayıya çevirerek 76'ers'ı öne geçirmeyi başardı. Watson'ın son anda orta sahadan gönderdiği şut da girmeyince maçı ve seriyi 76'ers kazandı.

Watson'ın yaptığı büyük karar hatasını zaten konuşmaya gerek yok. Son derece kötü bir karar ve acemice bir hata. Bu Bulls'a sadece maçı kazanmaya mal olmadı, belki de seriye mal oldu. 3-1 geri düştükten sonra 7. maç için seriyi United Center'a taşımanın getireceği özgüvenle, deplasmanda zaten sıkıntı yaşayan Phily'i geçebilirdi takım. Bazı aklı başında olmayan kesim serbest atışları kaçırdığı için, maçtan sonra soyunma odasında göz yaşlarına boğulan Ömer'e yenilgiyi mal etse de, boyalı alan savunmasıyla takımı oyunda tutan, hücumda da oldukça etkili olan Aşık maç boyunca takımın en yüksek enerjiyle mücadele eten oyuncularından biriydi. Serbest atışlar için ne kadar çok çalıştığını sürekli duyuyoruz, okuyoruz. Çalışmalarda, maç öncesi ısınmalarda rahatlıkla sokabildiği serbest atışları maç içinde belki biraz yorgunluktan, çoğunlukla da mental faktörlerden dolayı yüksek yüzdeyle sokamıyor. Ancak her ne olursa olsun, ne Watson, ne Ömer, ne de bir başkası tek başına bir maçın yenilgisinden sorumlu tutulamaz, tutulmamalı.

Bulls müthiş ribaund farkına (56-33) rağmen ilk yarıda hücum ritmini bir türlü bulmayı başaramadı. Phily ilk yarı boyunca sürekli çizgiye gelirken Bulls bir kaç basket faul ve defansif üç saniyeden gelen atış dışında çizgiye gelememiş durumdaydı. Boozer'ın sadece 3 sayıda (1/11) kaldığı maçta Thibs aradığı 5'i üçüncü çeyreğin ortasında buldu. Watson, Hamilton, Deng, Gibson ve Ömer'li 5'le ikinci yarıda üst üste iki önemli seri yakalayan Bulls farkı kapattı ve maçı kontrolüne aldı. İlk yarıda 48 sayı (24-24) atan Phily'i ikinci yarıda 31 sayıda (15-16) tutmayı başaran Bulls üçüncü çeyrekte 23 sayı üretebilirken son çeyrekte üretim 16 sayıda sınırlı kalınca maçı koparamadı. Bulls'u maçın içinde tutan faktörlerden biri de hücum ribaundu farkıydı. Phily maçın bitimine 10 dakika kalana kadar sadece 1 hücum ribaundu alabilmişti. ( Maç sonunda 5) Bulls ise 15 hücum ribaundu ile bitirdi maçı ve bu ribaundlardan 29 ikinci şans sayısı çıkardı. (Phily 5 sayı) Bulls bir kez daha kötü hücumunu ikinci şans sayıları ile kompanse ediyordu ve üçüncü çeyrek sonu ile dördüncü çeyrek başı arasında yaptığı savunma ile skor avantajını da ele geçirmişti. Son bölümde bir kez daha bir kaç hatalı hakem kararı Watson'ın büyük hatası ile birleşince, sonu gelmedi. 

Artık geriye dönüp bakmanın pek faydası yok. Bulls tüm eksiklerine rağmen 76'ers'ı geçebilecek bir takımdı ama başaramadılar. Takımın içinde bulunduğu psikolojik etkenleri görmezden gelmek mümkün değil. Şampiyonluk hedefi ile yola çıkan bir takımın bu kadar kısa bir süre içerisinde çok önemli iki oyuncusu kaybedip, 8. sıra takımıyla tur geçmeye oynamaya adapte olması kolay bir iş değil. İkinci maçta bitime 5 dakika kala boşalan United Center da bu hayal kırıklığının bir yansımasıydı. Çok kısa bir süre içerisinde çok büyük hedefleri olan bir şehri, bir anda çok daha aşağıda kalan bir mücadeleye inandırmak oldukça zorlu bir işti. Şimdi herkesin aklındaki soru, bundan sonra ne olacak? Bu sorunun cevabını bir sonraki yazımda aramaya çalışacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder