Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

30 Ağustos 2011 Salı

12 Dev Adam v.2011



Basketbol Milli Takımı'mız bazı yönleriyle her sene yeni versiyonu çıkan bilgisayar programlarına benziyor. Bir versiyonda çok büyük sıkıntılar yaşatan eksikler giderilmiş oluyor, fakat bu kez memnun olduğuz bir özellik nedensizce çıkartılıyor. Bazı seneler versiyonu hiç tat vermiyorken bazı seneler insana "İşte Bu!" dedirtiyor. 12 Dev Adam'ın 2011 versiyonunda, çok memnun kaldığımız bir önceki versiyonun hangi özellikleri korunmuş olacak, ne yenilikler gelecek? Cevabını aradığımız sorular bunlar.

2010 Dünya Şampiyona'sında elde ettiğimiz ikincilik sonrası özellikle bizim için beklentiler bir hayli yüksek. Kötü bir hazırlık dönemi geçirdik fakat en büyük tesellimiz geçen sene de kötü bir hazırlık dönemi geçirmiş olmamız. Bir şekilde milli takımın grubun nispeten kolay sayılabilecek maçlarını da hazırlık kampının uzantısı şeklinde değerlendireceğini umuyoruz. Geçen seneki şampiyonadan bu şampiyonayı ayıran çok büyük bir fark var; Bu şampiyona Türkiye'de oynanmıyor.

Milli takım olarak en büyük iki başarımız olan iki finali de Türkiye'de düzenlenen şampiyonalarda oynadık. Bu bir tesadüf değil. Yapı olarak duygusal insanlarız ve seyirci etkisi diğer bir çok milleti etkilediğinden daha fazla etkiliyor bizleri. Dünya şampiyonası boyunca milli takımın savunma temelli bir oyun yapısında olması bu etkiyi maksimuma çıkardı. Çünkü tüm skiller, driller, setler, taktikler bir yana, savunma herşeyden fazla bir enerji işi. Kısaların müthiş baskı yaptığı 2-1-2 alan savunmamızın sırtına binip finale kadar yürüdük. O savunma baskısında, enerjisinde seyircinin ve duyguların payı çok büyüktü. Bu turnuvada en büyük eksikliğimiz bu enerji olacaktır.

Hazırlık maçları boyunca geçmiş yıllardan kalma büyük bir hastalığımız olan hücumda hareketsizlik ve bire bir oyunlar tekrar hortlamış gibiydi. Özellikle yardım savunması konusunda çok ciddi S.O.S verdiğimiz bu maçlarda savunmayı iyi yaptığımız dönemlerde dahi kolay sayılar bulamıyor oluşumuz da endişelenilmesi gereken başka bir nokta. Hücum tercihlerimiz ağırlıklı olarak pick n roll oyunları üzerine kurulu ve elimizde Ömer Aşık gibi müthiş bir perdeci varken bu çok eleştirilebilir bir durum değil. Fakat işler istediğimiz gibi gitmediğinde hücumu bir anda isolation oyunlarına çevirmekten başka bir çaremizin kalmıyor olması bizi sıkıntıya düşürebilir. Benzer şekilde Enes'i bu oyunlarda yeterince efektif kullanamadık. Enes'in Ömer kadar net perdelemeler yapamıyor olması kadar, perde sonrası devrilmekle, orta mesafe şutu atmak arasında kararsız kalıyor olması da bu durumda etken oldu. Ömer'in ve Semih'in tek tercihinin içeri devrilmek olması onları otomatikleştirdiği gibi oyun kurucularımızda da benzer bir otomasyon yaratmış durumda ve bu durum pick n pop oyunundan hiç verim alamıyor olmamıza neden oluyor. Uzun yıllar sırtı dönük oyunu olmayan uzunlarla oynamanın dezavantajlarını yaşadık. Bu konuda Enes bize biraz nefes aldırabilirdi ama o da maç eksikliğini ve heyecanını turnuva ilerledikçe üzerinden atmalı.

Hücumdan devam edecek olursak bizim için en önemli iki isim Hedo ve Ersan. Tüm kadroyu teker teker değerlendireceğim yazıda daha ayrıntılı olarak değineceğim fakat kısaca bahsetmek gerekirse her ikisinin de durumu şu aralar hiç umut verici değil. Özellikle Ersan hazırlık kampı boyunca çok düşük yüzdeli şut attı. İsteği, arzusu ve enerjisi istenilen seviyenin çok uzağındaydı. Hedo her zaman gerçek performanslarını resmi maçlara saklar ama onun da eski atletizminde olmadığını belirtmek lazım. Sıkışan hücumlarımızda kilidi açmak onun görevi olacak. Sahada lider konumunda da olan Hedo için bu son milli macera olabilir. Özellikle alınacak başarız bir neticeden sonra milli takımı bıraktığını açıklaması çok olası.

İşin savunma kısmı ise bizim için belirleyici olacak taraf. 2010'da savunmadan beslenen ve savunma ile başlayan hücumlarla, defolarımızı kapatmayı başarmıştık. Benzer bir performansa Litvanya'da da ihtiyacımız olacak. Hazırlık maçlarında çok ciddi S.O.S verdiğimiz bir diğer konu adam adama savunma olmuştu. Başarılı adam adama savunma yapabilmenin anahtarı yardım savunmasını ve savunma rotasyonunu şiir gibi uygulayabilmekten geçiyor. Biz özellikle yeni oyuncuların sahada olduğu dakikalarda bu konuda sınıfta kaldık. Bu eksikliğin ne kadarının kondüsyona bağlı olduğunu turnuva başladıktan sonra daha rahat göreceğiz. Bu konuda özellikle veteran oyunculara büyük görev düşüyor. Onların maçın başında tuttaracağı savunma sertliği ve arzu tonu, diğer genç yedeklere ilham verecektir. Teknik kadro ve oyuncular hazırlık döneminde takımın savunma yönünde iyi olduğuna dair açıklamalar yapmış olsalarda ben savunma seviyemizin 2010 seviyesinden çok uzakta olduğunu gördüm. Turnuvanın daha uzun süreceğini de göz önüne alırsak özellikle kolay geçmesini beklediğimiz maçlarda savunmada dinlenme psikolojisine girmek büyük tehlike olabilir. Portekiz maçından itibaren turnuvanın sonuna kadar 40 dakika aynı savunma enerjisini ve arzusunu göstermek bizim için olmazsa olmaz unsur. Aksi takdirde turnuva sonunda bir kez daha hücumlarımızın durağanlığını, eksik oyuncular olsaydıları konuşuyor oluruz.

Tüm bu etkenler bizi turnuvanın en bilinmez takımı yapıyor. Kadro kalitesi olarak finale gidebilecek bir takımız. Ancak özellikle büyük başarıların geldiği turnuvaların ardından gelen turnuvalarda aldığımız başarısız sonuçları da göz önüne alırsak bu turnuvada da hayal kırıklığı yaşamamız olası. Grubumuz da, çapraz grubumuz da şampiyona tarihine geçecek kadar zorlu. İspanya, Litvanya gibi turnuvanın favorisi iki takımın yanında grubumuzda canımızı sıkmaya aday Büyük Britanya da bulunuyor. Müthiş seyirci desteği arkasında olacak olan Litvanya'yı, turnuvanın açık ara en güçlü kadrosuna sahip İspanya'yı geçmek için eksta performanslara ihtiyacımız olacak. Çapraz grupla ise işimiz daha da zorlaşacak. 2001 ve 2010'da seyirci desteği ile, 2006'da ise beklentisizliğin getirdiği rahatlıkla gelen başarılar analiz edildiğinde 2011 için umudumuz kırılıyor. Ancak özellikle ilk iki maç bizim için resmi hazırlık maçları modunda geçer ve Litvanya maçında istediğimiz basketbolu oynayabilirsek, o zaman turnuvanın geleceğine daha umutla bakabiliriz. Aksi takdirde çeyrek finalden ötesi 12 Dev Adam için çok zor görünüyor.

Bir sonraki yazıda kadrodaki tüm oyuncuları tek tek değerlendiriyor olacağım. Böylelikle takımın daha net bir röntgenini çekmek mümkün olacaktır.

2 yorum:

  1. eskiden hidayet ve memo arasındaki rekabet takıma zarar veriyor derdik. bir şekil memo aradan çekildi, hidayet takımın abisi, kaptanı oldu. o noktada milli takım bitti bana kalırsa. hidayet iyi bir takım oyuncusu ama hiçbir takımı sırtlayıp götürebilecek biri değil. nitekim sırtlayıp götürdüğü bir maçı da hatırlamıyorum. biz hidayet'i bir gasol, bir nowitzki gibi konumlandırıyoruz ama o sıkışık anlarda savunmaların ona odaklandığı anlarda yaratma becerisine sahip bir oyuncu değil. son toplarda eli titremiyor olabilir ama maçı son topa götürme konusunda beceriksiz. ha takımda o işi yapabilecek başka kim var o da ayrı konu. almanya, ispanya gibi salt tek kişinin üzerine kurulan bir takım değiliz ama öyleymiş gibi yapıyoruz. daha savunma ve yardımlaşma temelli, dengeli bir sistemimiz olsa, hidayet zor anların tek opsiyonu olarak çıkmasa daha iyi olacağını düşünüyorum.

    her şeyden önce türk basketbolunun yıldız bir oyun kurucuya ihtiyacı var. kerem tunçeri'nin özellikle kayığı terk etmek üzere olduğunu düşünürsek boşluğunu kimin dolduracağı meçhul. pota altına yıllardır azman pivotlar yetiştirebiliyoruz ama saha görüşü olan, basketbol zekası ve yeteneği yüksek, liderlik edebilecek bir oyun kurucu yetişmiyor.

    YanıtlaSil
  2. Hedo konusunda bir kismina katılıyorum, bir kısmına katılmıyorum. Oyun kurucu konusunda ise şiddetle katılıyorum. Bugun kadroyu ele alacagim yazıda ayrıntısına inecegim bu konuların.

    YanıtlaSil