Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

28 Şubat 2011 Pazartesi

United Center Ömer İçin Ayağa Kalktı





Çok değil bundan yaklaşık 30 maç önce United Center iki serbest atışı da kaçıran Avrupalı uzunu yuhalamışlardı. O dönemler Boozer sakatlığı nedeni ile forma giyemezken Kurt Thomas gibi veteran bir uzun hiç kullanılmazken, hücumda neredeyse hiç bir etkisi olmayan bu Avrupalı uzun taraftarların pek de sempatisini kazanamamıştı. O zamandan bu yana Ömer hücumda hala etkin bir oyuncu değil, ancak hiç sayı atamadığı bir maçta kenara gelirken tüm salon tarafından ayakta alkışlanacağı saygıyı tırnaklarıyla kazanmayı başarmış durumda.

Joakim Noah'ın sakatlığı sonrası Kurt Thomas gösterdiği performans ile Koç Thibodeau'nun büyük beğenisini kazandı. Ömer'in süreleri Noah'ın sakatlığına rağmen kısıtlı kaldı. Kurt Thomas yılların getirdiği tecrübe ile savunmanın merkezinde önemli bir rol üstlenirken Ömer'e göre çok daha fazla hücum vaadediyordu. Genç oyuncular ile oynamayı sevmeyen Thibs için Ömer yerine Thomas'ın sahada kalması daha rahatlatıcıydı. Noah'ın sakatlığı öncesinde rotasyonda dahi olmayan Thomas kendini bir anda ilk 5'te bulmasına rağmen yılların verdiği tecrübe ile bu görevin üstesinden geldi. Noah'ın sakatlığına rağmen takım bocalamadı ve başarısını devam ettirdi. Ömer zaman zaman kenardan gelip savunmada iyi işler çıkarsa da ne dakikalarında bir değişiklik oldu, ne de rotasyonda. Hatta rotasyonda bazı maçlar oldukça gerilere düşmeye başlamıştı.

Joakim Noah sakatlıktan All-Star arası geri dönerken Kurt Thomas'ın artık dinlenmeye çekileceği, Ömer'in ise yedek Center görevine devam edeceği yönündeydi. Kurt Thomas'ın yaşlı bacaklarının dinlenmeye ihtiyacı vardı ve play-off'lara tecrübesinden faydalanabilmek için dinlenmesi gerekiyordu. All-Star arası ilk maçta Toronto deplasmanında Noah ilk 5'teki yerine dönerken, Thomas yedek center pozisyonunda yine sahadaydı. Ömer ise sadece 24 saniye süre alabildi maçta. Bulls yüksek tempoda geçen maçı kaybetti. Maç sonunda koç Thibodeau'ya Ömer'in rotasyonunun dışında kalması soruldu, koç Kurt Thomas'ın Noah'ın yokluğunda gösterdiği performans ile yerini hak ettiğini söyledi, biraz da match-up nedeni ile diyerek soruyu geçiştirdi. Nitekim Andrea Bargniani gibi şut mesafesi çok uzun olan bir oyuncuyu tutmak Ömer için sorun olabilirdi. Ancak maç boyunca Bulls'un çok kötü savunma yapması ve Toronto gibi bir takıma karşı Miami maçı öncesi maçın kaybedilmesi eleştirilerin gelmesine neden oldu. Koç Thibodeau bir çok maç oyunda kaldığı sürelerde Bulls savunmasını toparlayan, rakip oyuncuları pota altından uzaklaştıran Ömer'i neredeyse hiç oynatmadığı için eleştirildi. Adı takas dedikodularına da karışan Ömer'in takas olma ihtimalinin arttığı dahi söylendi.

Oysa Ömer gibi çok değerli bir parçayı sıradan 2 numaralar için takas edilmeyeceği ortadaydı. Konu takas değil, coaching'di. Bulls önemli bir Miami maçı oynamak için United Center'a geri döndüğünde Miami gibi pota altında sıkıntı yaşan bir takıma karşı uzun seçimi büyük merak konusu olmuştu. Koç Thibodeau seçimi ilk 5'te doğal olarak Noah'tan, yedek için ise Ömer'den yana kullandı. Kurt Thomas'ın hiç oyuna girmediği maçta Ömer, Noah'ın erken faul problemine girmesi sayesinde ve savunmada, özellikle reboundlarda gösterdiği katkı ile 20:44'lük süre alarak Brewer ile birlikte Bulls kenarından gelip oyunda en uzun süre kalan oyuncu olmayı başardı. Ömer 20 dakika içerisinde hiç şut kullanmamasına rağmen 11 rebound aldı, 1 de blok yaptı. Ancak hepsinden önemlisi onun oyuna girişi ile birlikte maç boyunca bir türlü ritm bulamayan Bulls savunması toparlandı. Miami oyuncularının güle oynaya içeri drive ettiği hücumlar son buldu. Blok yapamasa dahi bir çok pozisyonda rakiplerin şutlarını bozdu. Sahada kaldığı süre boyuncu Bulls +17 sayı averajı bulmayı başardı. Bu rakam yalnızca 4 sayı farkla biten bir maç için savunmada yarattığı etkiyi göstermesi açısından çok önemli. Nitekim Bulls taraftarları Ömer'in getirdiği enerjiden ve yaptığı katkıdan dolayı kenara gelirken onu ayakta alkışladı. Yaklaşık iki ay önce iki serbest atışı ard arda kaçırdığı için yuhalanan Ömer, aynı salonda bu kez ayakta alkışlandı.

Ömer'in hücumu yetersiz, bu konuda herkes hem fikir. Sezon ilerledikçe maçların artan düzeyleri nedeni ile hücumda eline gelen topların sayısı git gide daha da azalıyor. Uygun pozisyonlarda topla buluştuğunda smaçla topu potaya gönderebiliyor ancak ne şutu (tüm sezon tek bir şut attığını hatırlıyorum) ne de güvenilir bir post-up oyunu henüz yok. Bazen rahatlıkla alması gereken pasları tutmakta da zorlanıyor. Ancak tüm bunlar Ömer'in basketbola çok geç yaşta başlaması nedeni ile gelen dezavantajları ve hiç birisi de üstesinden gelinemeyecek eksiklikler değil. Herşeyden önce Ömer NBA'de dahi çok zor bulunan bir değere, boya sahip. Uzun kolları sayesinde rebound'ları topluyor, blok yapıyor, rakiplerin şutlarını zorlaştırıyor. Yardım savunması konusunda ise takımın en iyi uzunu. Hücumda üretken bir dörtlü ile sahada kaldığı sürelerde çok ciddi +/- rakamları yakalamayı başarıyor. Çok iyi bir öğrenci olduğu sürekli belirtiliyor. Ama onu diğer uzunlardan ayıran en önemli iki özelliği ise hareketliliği ve oyun içerisinde çalışkanlığı. Savunmada işini asla savsaklamıyor, hücumda eline top dahi değmeyen onca pozisyona rağmen oyuna küsmeden kendisinden yapılması istenilenleri yapmaya devam ediyor. Savunmada-hücumda rebound için pozisyon almayı asla aksatmıyor. Zaman zaman çaylak olduğu için kolay fauller alsa da hiç bir oyuncu karşısında savunmada aciz duruma düşmüyor, her zaman rakipleri için işleri zorlaştırıyor.

Chicago Bulls Ömer için, Ömer de Bulls için büyük bir şans. Türk insanları olarak duygusal insanlarız ve bu sporcularımız için de geçerli. Ömer artık taraftarın sevgisi ve saygısını da kazanmayı başararak motivasyon konusunda daha rahat edecektir. Zaman zaman hak ettiği dakikaları bulamasa da, hücumda istediği topları alamasa da savunmada ve rebound'larda gösterdiği enerji ve katkıyı göstermeye devam etmesi çok önemli. Yaz aylarında yapacağı ekstra çalışmalarla ekleyeceği hücum opsiyonları ile Ömer sadece Bulls için değil, NBA genelinde çok değerli bir uzun haline gelecektir. Milli takımımız için de çok nadir bulunan iyi bir 5 numaraya sahip olmak büyük ayrıcalık olacaktır.

25 Şubat 2011 Cuma

1 Soru 1 Cevap


"Takas döneminin sonuna geldik veBulls james johson ı göndermesinin haricinde bir takasa imza atamadı.İlk sorum Bulls un geleceği hakkında.Rose,Boozer,Deng,Noah biraz Korver ve Taj haricind eskor katkısı alınmıyor ve bence bench yetersiz kalıyor,tabi şampiyonluk düşünülürse.Bu bağlmda seneye şampiyonluk kovlanır ve ona göre takıma katılacaklar bekleye bilirmiyiz.Aynı zamanda önümüzdeki 1-2 sene içinde sizce süper star Bulls akatıla bilirmi.BU bağlmda Bullsun gelecek planları hakkında bir analiz yaprmısınız.Şampiyonluk tekrar yaşanımı.Son olarak önceki sorularıma bağlantılı olarak Bulls un yönetimine ne kadar güvenile bilir.son yıllarda Nba nın takaslardaki en başarısız takımlarından biri çoğu kişiye göre.John Paxson sıklıkla korkaklıkla suçlanıyor.Geçmişte Kevin Garnet,Kobe,Pau Gasol gibi yıldızlar için sonradan bedavaya giden oyuncuları feda edemedi.Sonrası içinde bir süp erstar katılımı zor gözüküyor.Tabi hakkını yemiyelim bu seneki başarının arkasındada John Paxson var.Değerli yorumlarınızı bekliyorum.Saygılar."


Kaan Genç


James Johnson deplasman turuna çıkılırken D-Lig'e gönderildiğinde bunun bir takas öncesi Johnson'ı pazara çıkarma hamlesi olabileceğini düşünmüştük. Yine de bunun küçük bir takas olması muhtemeldi. Nitekim J.J. kendisi için çok da iyi bir seçim olan Toronto'ya 1. tur draft hakkı (Raptors'ın Bosh'u gönderirken Heat'den aldığı) karşılığında gitti. Hatta dün gece ilk 5 başladı, oldukça da aktif bir oyun sergiledi. J.J. başka bir hikaye ama onun gidişi ile Salary Cap'te biraz daha boşluk oluştu. Böylelikle Bulls'un son zamanlarda gündeme gelen bir buy-out hamlesi daha ağır basıyor artık. Zaten takas için değerli olan Ömer, Gibson gibi oyuncuları Bulls bırakmak istemiyor. Anthony Parker'ın adı buy-out için son zamanlarda öne çıkmaya başladı ve bildiğim kadarı ile Mart ayına kadar da vakit var bunun için. Ancak 2 numara için bir ihtiyaç olduğu ortadaysa da sezonun şu aşamasında vasat bir oyuncuyu kadroya eklemek çok da büyük bir fark yaratmayacaktır. Noah'ın da dönmesi ile birlikte Rose-Boozer-Deng-Noah dörtlüsünün yanında oynayacak 2 numara hücumda zaten son iki tercihten biri olacaktır. Bu bölgede nokta şutörü daha faydalı olur ki Bogans'ın ilk 5 başlamasının nedeni biraz da bu. Kaldı ki Bulls'un bu sezon kaybettiği maçlarda sıkıntısı hücum değil savunma oldu. Bulls ne zaman karşı takımın yüksek tempo basketboluna uymaya çalışırsa maçları kaybetti. Ancak savunmanın iyi olduğu maçlarda (ki sezon genelinde çoğu maçın böyle olması başarının arkasında yatan neden) Bulls hücumları da savunma sayesinde işledi. New York maçları, Golden State maçı, dün gece oynanan Toronto maçı... Bu maçlar hep rakibin yüksek temposunu savunması ile yavaşlatamayan Bulls'un kaybettiği maçlar ve hepsinde de Bulls hücumda rahat sayı bulup yüksek skorlar üretti. Yani vasatın üstünde bir 2 numara gelse dahi bir anda takımın bir üst seviyeye çıkması söz konusu değil. Bulls için doğru hamle bu yaz, çok daha kaliteli oyuncular uygun olduğu zaman gelecektir. Bulls'un bu sezon şampiyonluk hedefi değil. Bunun sebebini birazdan açıklayacağım. Bu sezon gidebildiği yere kadar gidip, yaza yapılacak hamleler ve yeni düzenlemelerle gelecek yeni kurallarla Bulls şampiyonluk için yarışmayı tercih edecektir.

Takıma süper star katmaya gelince.. 2010 yazı uzun zamandır bir çok takım için hedefti. Ancak bir çok yıldız Bulls'a gelmek istemedi. Lebron James olsanız Heat'e gitmeyi mi tercih ederdiniz, yoksa Bulls'a mı? Şu anda Lebron ile brlikte Bulls'un hangi seviyeye gelebileceğini bir düşünün. MVP adayı Rose 1, başka bir MVP adayı Lebron 3, Noah ise 5 numarada. Müthiş bir iç-dış dengesi ve üstelik genç kadro. Uzun yıllar sürecek bir hanedanlık olabilirdi, Heat'e göre çok daha dengeli bir kadro ile birlikte üstelik. Ama Lebron bunu istemedi. Chicago'lu olan Wade de öyle. Bunun çok farklı sebepleri var ancak en büyük sebep Jordan etkisinin hala Bulls'u etkisi altında tutması. Lebron gibi Jordan'la karşılaştırılırken onun heykelinin dikili olduğu salonda oynamak büyük baskı olacaktı. Yani varmak istediğim nokta şu ki, oyuncular Bulls'a gelmek istemiyorlar. En azından bu sezona kadar böyle oldu. Bunda Bulls'un uzun zamandır kazanan bir takım olmamasının da etkisi büyük. Geçmişti takas opsiyonları olmuştu ancak dönemin şartları içerisinde bu kararları da acımazsızca eleştirmemek lazım. Kobe takası gündemdeyken Deng çok daha fazla gelecek vaadeden bir oyuncuydu ve Bulls takımı yaslandığı üç oyuncuyu birden kaybedecekti. Kobe şu anda bulunduğu konumda değildi vs. vs. Yani şartlar o zaman farklıydı ve şimdi geriye bakıp bunun hata olduğunu söylemek kolay. Öte yandan Rose'un kontratının uzatılması durumunu göz önüne alırsak ve yeni CBA ile salary cap'in aşağı çekileceği söz konusu iken Bulls'un takas dışında süper star eklemesi söz konusu değil. Kaldı ki Rose, Noah, Boozer hatta Deng ile birlikte Bulls'un zaten elinde 2 All-Star, 2 de All-Star gibi oyuncusu mevcut. Son zamanlarda süper starların aynı takımlarda toplanması çok moda oldu ama bir yandan da bu çok eleştiriliyor ve yeni düzenlemelerde bunun önüne geçilmeye çalışılacağı söyleniyor. Dolayısıyla artık Bulls için süperstar arayışında olmak söz konusu değil. Takımın var olan starlarının etrafını iyi rol oyuncuları ile donatmak söz konusu.

John Paxson basketbol operasyonu başkanı, genel menajer ise Gar Forman. Kobe takasından yukarda bahsetmiştim, Gasol takasında ise Bulls o dönem Gasol'u zaten istemedi. Sebebi de Gasol o dönem takıma gelseydi en iyi oyuncu olacaktı ancak onun o dönem böyle bir rolü kaldıramayacağını düşündüğü için Bulls yönetimi bu takası yapmadı. Burada bir başarısızlık yok çünkü Gasol, Lakers için değerli bir parça olsa dahi o dönem gelmesi halinde Bulls'u sürükleyecek bir oyuncu değildi, hala da değil. İkinci oyuncu olarak dahi sertliği tartışma konusu olan bir adamı takımın go-to-guy'ı yapmamak bence çok yerine bir karar. Bulls lüks vergisi sınırının altında ve lüks vergisi ödemediği gibi ödeyen takımlardan alan tarafta. Takımın sahibi Reinsdorf takımın finallere çıkacağına inanmadıkça lüks vergisi ödemek istemediğini açıkladı daha önce. Yani Bulls bu sezon konferans finali oynar ve yapılacak eklemeler ile finale çıkacak düzeye gelecek olursa ekstra maliyetlere Reinsdorf katlanacaktır. Ancak bu sezona kadar play-off ilk turu hariç doğru düzgün başarısı olmayan bir takımda lüks vergisi ödememek istemesi de gayet normal. Şunu da unutmamak lazım ki Rose'u draft eden de bu yönetimdi. Hinrich olmasına rağmen oyun kurucu seçme kararını veren John Paxson'dı. Noah'ı seçen de. Deng'i takımda tutan da. Koç olarak Thibodeau'yu takımın başına getiren de öyle. Yani bu sezon 54.5 m $ maaş ödemesi ile bu takımı bize izleten de bu yönetim. Geçmişte hatalar oldu ancak hep olur. Bu işte sürekli doğru kararları veremezsiniz. Lakers ve Celtics'in durumu farklı, nedenine ise biraz önce Bulls'un bu sezon şampiyonluk hedefinin olmamasını açıklarken açıklayacağım.

Şimdi gelelim şampiyonluk, rekabet ve Lakers, Celtics konusuna. NBA'de bu sezon salary-cap yaklaşık 58 milyon dolar. Lüks vergisi sınırı ise 70 milyon dolar civarında. NFL  ve NHL 'in aksine NBA'de salary-cap soft cap denilen bir sınır. Yani çeşitli exception'larla bu sınırı geçebiliyorsunuz. 70 milyon doların üstüne çıktığınız her 1 dolar için 1 dolar lüks vergisi ödüyorsunuz ve bu para da bu vergiyi ödemeyen diğer takımlara dağıtılıyor. NHL ve NFL'de ise hard cap dedikleri katı sınırlar var. Çok çok istisnai ufak esnetmeler dışında limitlerin üzerine çıkamıyorsunuz. 

Bu yaz yeni CBA (Toplu Pazarlık Sözleşmesi) imzalanacak. Yani David Stern ve takım sahipleri ile oyuncu birliği arasında ligin sözleşmelerini düzenleyen bir toplu sözleşme yapılacak. Bu anlaşma imzalanamazsa seneye 1998-1999 sezonunda olduğu gibi Lock-out olabilir. Takım sahipleri ve David Stern yeni CBA'de hard cap gelmesini istiyorlar. Sebebi de artık bazı takımların daha fazla para harcayarak dengeleri değiştirmeye başlaması ve NBA'de şampiyonluk mücadelesi veren takım sayısının bu maliyetleri karşılamayı göze alan takımlar nedeni ile oldukça azalması. Sayılarla anlatmak gerekirse; şu anda en kaliteli kadroya sahip olduğunu düşündüğüm Lakers'ın maaş ödeme toplamı 91.5 m $. Lüks vergisi sınırının 21-22 milyon dolar üzerinde. Celtics'in ise 84 m $ civarında. Dallas 87m $ civarında, San Antonio 69 m  $ dolaylarında ve Heat'in 65 m dolar civarında. Bulls'un 55 m dolardan daha az maaş ödediğini göz önüne alırsanız aşağı yukarı manzara daha rahat ortaya çıkar. Tabii Rose'un kontratının henüz yenilenmediği için gerçek rakamın 60 m doların üzerinde olması gerektiğini de göz önüne almak lazım ancak Lakers'in, Dallas'ın, Celtics'in bu rakamları ödediği bir yerde de mücadele etmek zorlaşmaya başlıyor. Eğer yazın yeni CBA'de hard-cap gelir, salary-cap aşağı çekilirse bu takımların çoğunun başı dertte olacaktır. Rol oyuncuları min. kontratlara doldurmak zorunda kalabilirler. Özellikle Heat'in 3 dev kontratı gelecek sezon toplamda 47.5 m dolar yer tutuyor. Bu sezon bu sistemin son senesi olursa, gelecek sezon biraz daha dengelenecek kadrolarla Bulls'un mücadele gücü yükselecektir. Şayet sistemde değişiklik olmazsa dahi Reinsdorf artık lüks vergisi ödemenin zamanı geldiğine kanaat getirecektir ve takımı bir üst seviyeye taşıyacaktır. Tabii sonunda sahada oynayan kontratlar değil oyunculardır, her an herşey de olabilir. Ancak özellikle Lakers, Celtics, Dallas gibi takımların büyük maliyetlere katlanarak çok daha üstün kadrolar kurmuş oldukları da bir gerçek. Şampiyonluk için adı geçen takımların çoğu lüks vergisi sınırının üstünde. Bu yaz bu sistem değişirse, ki bence değişmeli, yeni düzenlemeler ile Bulls avantajlı bir konuma geçebilir. Aksi durumda Reinsdorf''un elini cebine atmasını beklemekten başka çaremiz yok.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Kısa Kısa


All-Star haftasonunun bize göre Cuma gecesi oynanan Çaylaklar - İkinci Yıl Oyuncuları maçı için (Sophomore terimi için doğru düzgün bir çeviri olmaması da büyük problem) Taj Gibson Sophomore takımına seçilme başarısı gösterdi. İkinci senesi ile birlikte büyük gelişme kaydeden ve oyununu oldukça olgun bir seviyeye taşımaya başaran Gibson, İndiana maçının son çeyreğinde bileğini burkmuştu. X-Ray sonuçlarında herhangi bir problem gözükmemesine rağmen Taj ayağının üzerine ağrılık bindirmekte zorlandığı söylemişti. Yine de antremanlara çıkan Gibson'ın bu gece oynanacak Clippers maçında sahada olması bekleniyor. Umarım All-Star haftasonunda -Derrick Rose ile birlikte- olmak ona ekstra motivasyon sağlayacak ve gelişimine devam etmesine yardım edecektir.


Bulls koçu Tom Thibodeau Ocak ayında Doğu'da ayın koçu seçildi. Bulls'un 12-4'lük seri elde ettiği Ocak ayında Bulls özellikle Doğu'da güçlü takımlara karşı önemli galibiyetler almayı başardı. Konferansındaki takımlara karşı 11 maçın tamamını kazanan Chicago, NBA'de konferans takımlarına karşı maç kaybetmeyen tek takım durumunda. Öte yandan koç Thibs'in All-Star Doğu takımının koçu olma ihtimali kalmadı. Konferansında en iyi dereceye sahip takımın koçu Konferans All-Star takımının koçu olarak seçiliyor. Batı'da Spurs koçu Popovic koç olarak belirlense de Doğu'da koçun kim olacağı 6 Şubat'a kadar oynanacak maçlardan sonra belli olacak. Boston ve Miami'nin ardından üçüncü sırada bulunan Bulls'un, Boston'la 3.5 maçlık galibiyet farkını kapatma şansı kalmadığı için Bulls koçu Thibs'in de All-Star koçu olma ihtimali kalmamış oldu.

Bu gece oynanacak L.A. Clippers maçı ile Bulls'un 5 maçlık batı deplasman turu başlıyor. Diğer maçlar ise 5 Şubat Warriors, 7 Şubat Portland, 9 Şubat Utah ve 12 Şubat Hornets deplasmanları. Bulls 11 Mart'a kadar oynayacağı 16 maçın 12'sini deplasmanda oynayacak. Zorlu bir takvimi olan takımda Noah'ın ise durumu iyiye gidiyor. Fransız pivotun All-Star arasından sonra takıma dönmesi beklenirken tam olarak ne zaman sahada olacağı henüz net değil. 

Son olarak 2009 draftında ilk tur 16. sıradan seçilen James Johnson bu sezon rotasyona girmekte sıkıntı yaşıyordu. Bulls batı deplasman turu bitene kadar Johnson'ı Iowa Energy takımına, D-League'e gönderme kararı aldı. 15 Şubat'da United Center'da oynanacak Bobcats maçı ile takımı dönmesi beklenen J.J. hakkında All-Star arası öncesi olası bir takas için vitrine çıkarıldığı dedikoduları da konuşulmaya başlandı. İlk maçında 28 sayı atmayı başaran Johnson'ın yetenekleri konusunda kimsenin şüphesi yok ancak mental anlamda eksikleri bulunuyor ve D-League'de aldığı dakikalarla ihtiyacı olan oyun tecrübesi eksiğini biraz da olsa giderebilir.