Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

30 Nisan 2011 Cumartesi

Eski Dost Yeni Düşman


Bakmayın Noah ve Horford'ın birbirine sarıldıklarına. Florida'dan takım arkadaşı olsalar da özellikle Horford için Noah'a karşı oynamak ayrı bir motivasyon kaynağı oldu hep. Bu seri boyunca da resim farklı olmayacaktır.

Hawks garip bir takım. Zaten ne kadar yetenekli olduklarını biliyorduk. Özellikle Türkiye'de Kaan Kural'ın anlamsız nefreti nedeni bir ara Wolves, Kings ayarında bir takım muamelesi görseler de, Orlando'yu bu kadar kolay geçeceklerine kimse ihtimal vermiyordu. Play-off'ların onlar için bir araya gelmek için bir motivasyon kaynağı olabileceğini düşünüyordum. Ancak Hawks'ın seri boyunca bir maç hariç, bu kadar süre bir arada kalabileceğini düşünmemiştim.

Orlando'yu yenmenin formülünü aslında bir çok takım biliyor. Howard'a gelecek yardımları cezalandırmanın üzerine kurulu bir sistem var. Howard'ı savunmada birebir bırakabilirseniz, Orlando'yu yenebiliyorsunuz. Sorun bunu yapabilecek uzun rotasyonuna sahip olabilmek. Tüm NBA'de sayılı bir kaç takım bu lükse sahip. Bulls onlardan bir tanesi ve sezon içerisinde bu formülle Howard'lı Magic'i yenmeyi de başardı. Hawks da o takımlardan bir tanesi olduğunu gösterdi. Bulls maçlarında Howard birebir savunulduğunda ilk maçta 40 sayı atmasına rağmen maçı Bulls kazanmıştı. Diğer maçta Ömer'in de katkısıyla oralara bile ulaşamadı Howard ve Bulls bir kez daha kazandı. Hawks da seri boyunca verimli bir şekilde kullanmayı başardı bu savunmayı. Zaten hücum konusunda bir sıkıntısı olan takım değil Atlanta. Kenardan gelen Crawford bile 30 sayı atsa şaşırmazsınız. Onların sorunu kafada, bir arada olmak, bir arada oynamak ve basketbola odaklanmak konusunda. İlk maçı kazanmak onlara konsantre olmak için çok büyük bir motivasyon sağladı ve o rüzgarla seriyi noktaladılar. Howard yüzünden hepsi sadece şut atan adamlara dönüşen Magic'li oyuncuları suçlamak istemem, ancak Hedo bu seviyede oynarken Magic'in bir yere varamayacağı da ortadaydı.

Zorlu bir Pacers serisinden gelen Bulls için bir kez daha işlerin kolay olacağına dair yorumlar okuyorum. Daha önce de Bulls için hiç bir şeyin kolay kazanılmadığını ve kazanılmayacağını yazmıştım. Hawks karşısında da durum farklı olmayacaktır. Özellikle en büyük sorun Bulls'un maçlara yavaş başlaması. Hawks öne geçtiği zaman güven kazanıp, oynamaktan keyif alan bir takım ve bu durumda onları yenmek zorlaşıyor. Ancak aksine geri düştüklerinde ise çabuk demoralize oluyorlar ve maçı bırakıyorlar. Magic serisinde de tablo aynıydı. Bulls'un yapması gereken son Pacers maçında olduğu gibi maça agresif ve yüksek enerji ile başlamak ve Hawks'ın güvenini erkenden kırmak olmalı. Şayet bunu başarabilirse takım o zaman seri gerçekten kolay geçilir. Ancak bu gerçekleşmez ve Bulls adet haline geldiği gibi maçlara yine yavaş başlarsa, o zaman Hawks ile uzun bir seri oynamaya hazırlıklı olmalılar.

Horford'ın ekstra motive olacağına şüphem yok. Ancak sağlıklı olabilirse Bulls'un başını en çok ağrıtacak adam eski dost Kirk Hinrich. Yıllarca Bulls forması altında görmeye alıştığımız Kaptan Kirk sezon ortasında Atlanta'ya gelerek onların çok ihtiyaç duyduğu basketbol zekasını ve gerçek bir oyun kurucu eksikliğini giderdi. Üstelik Hinrich oldukça iyi bir dış savunmacıdır ve seri boyunca yakından tanıdığı Rose'u savunmasıyla  çok rahatsız edecektir. Ayrıca Hawks sezon içerisinde kazandığı maçta kullandığı alan savunmasına bu seride de muhtemelen sıkça başvuracaktır. Birebir savunma anlamında sıkıntılı olan Hawks, Bulls'un zaman zaman hücum etmekte sıkıntı yaşadığı alan savunmasını iyi uygulayabilirse Rose'un etkinliğini bir hayli düşürebilir.

Magic karşısında uzun beşi tercih etseler de Horford'ın tekrar 5 numaraya ve Josh Smith'in de 4 numaraya yerleşeceğini düşünüyorum. Hareketli ve dış şutu olan 4 numaralar Bulls savunmasının dengesini bozuyor. Smith de Bulls'a sıkıntı yaratabilir. Boozer ribaund etkinliğinin azalmaması için dışarılara çok çıkmak istemiyor. Çıktığında ise yardım savunmasında neredeyse sıfır olduğu için savunma etkinliğini çok düşürüyor. Ayrıca Hansbrough'nun aksine Josh Smith penetre ile Boozer'ı kolaylıkla geçip pozisyonları bitirebilir. Boozer, mutlaka hücumda eski etkinliğine dönerek bu eşleşmeden Hawks'ı vazgeçirmek zorunda.

Sık sık isolation hücumları oynayan Hawks'ın Magic karşısında olduğu kadar Bulls karşısında hücumda etkin olması mümkün değil. Bulls, isolation hücumlarını hızlı yardımla adam çoğaltarak savunabilen bir takım. Seri boyunca akıllı hücum edip, eşleşme avantajlarını kullanmak zorundalar. Özellikle geriye düştükleri maçlarda geri gelmeleri çok olası değil. Bulls son çeyreklerde savunma vidalarını ölesiye sıktığında Pacers gibi Hawks'ın da hücumlarında tıkanıklık yaşayacağını düşünüyorum. Hücum performansları diğer herşeyde olduğu gibi mental olarak ne durumda olduklarına da çok bağlı. Güvenleri yüksekken gerçekten çok yüzdeli atıyorlar ve şut seçimlerinin ne kadar kötü olduğunun bir önemi kalmıyor. Güvenleri kırıldığında ise kötü şut seçimleri hızlı hücumlarla potalarına dönüyor ve fark açıldıkça açılıyor.

Bulls için Noah'ın eski performansına seri sonunda dönmüş olması çok önemli. Horford'la çok fiziksel bir mücadeleye girecek Noah Pacers'lı uzunlar gibi Hawks'lıların da kafasına girmek zorunda. Bulls 5. maçın başındaki enerjiyi tüm seri boyunca maç başlarında sahada gösterirse işi kolaylaşır. Saha avantajının da büyük bir avantaj haline geleceğini söylemek lazım bu seride. Ancak ne olursa olsun 4 maçta bitecek bir seri olacağını düşünmüyorum. Bir kez daha, Bulls için hiç bir şey kolay kazanılmayacak.

17 Nisan 2011 Pazar

Play-Off'lara Hoşgeldiniz!



Sadece doğunun değil tüm NBA'in en iyi derecesine sahip Bulls karşısında, play-off'lara en kötü derece ile giren Pacers... Herkes çok kolay olacağını düşündü ama burası NBA. Üstelik tüm sezon boyunca Bulls için hiç bir şey kolay kazanılmadı.

Bitime 48 saniye kala Korver'ın Pacers'ın böğrüne sapladığı hançere kadar Bulls bir kez bile öne geçmeyi başaramadığı bir maçı kazandı. Bu kadar zor olmaması gerektiği bir gerçek, ancak hangi takıma sempati besliyor olursanız olun, dün akşam oynanan maçtan zevk almamak mümkün değildi. Play-Off'ların geldiğini hatırlamak için daha iyi bir başlangıç düşünemiyorum bile.

Pacers kısıtlı bir takım, ancak onları bu seviyede tutan en önemli şey enerjileri. Frank Vogel'ın elinde süpürülseler dahi kimse için sorun olmayacak bir takım var. Bulls sezon boyunca her maçı üst düzey mücadele, savunma ve enerji ile oynayarak başarılı oldu ve rakip Pacers gibi kolay lokma olacağı düşünülen bir takım olsa dahi bu durum farklı olmayacaktı. Ancak gerek bir kaç spesifik tercih, gerek Pacers'lı oyuncuların baskıdan uzak rahat oyunları ve erken buldukları güven, gerekse Bulls'un bir kaç sıkıntısından biri olan yavaş başlangıç Pacers'ın öne geçmesini sağladı. Normal sezonda bir çok maçta geriye düşüp, büyük farkları kapamayı başarmıştı Bulls. Play-Off'larda da durum değişmedi.

Seriyi değerlendirirken Hansbrough'un Bulls'u sıkıntıya sokabileceğini ve Thibodeau'nun buna özel önlem almayı düşündüğünü yazmıştım. Thibs Collison'ın tepede oynadığı pick&roll'larda Rose'un perdenin altından geçmesini isteyerek Hansbrough'nun savunmacısının üstünde kalmasını sağlamak istedi. Collison perdenin altında kalan Rose'dan uzakta attığı şutları sokmayı başarınca bu önlem çok fazla işe yaramadı. Pacers ayrıca hücumda oldukça sabırlı kalarak top sürmeyi kesmeden arka arkaya perdelemelerle Bulls savunmasının dengesini bozmayı da başardı. Hibbert maçın henüz başında içeri penetre eden oyuncunun arkasında giden savunmanın bıraktığı boş alanlarda hemen pozisyon alarak hücum ribaundlarını aldı ve tiplerle pozisyonları bitirmeyi başardı. Bulls ise hücumda Boozer'ı uzun Pacers pota altında yeterince verimli kullanamayınca Pacers hücum basketboluna yetişmekte zorlandı. Ancak Pacers ne zaman farkı açmaya başlasa Rose hemen turboları açtı ve Bulls'u maçın sonuna kadar oyunda tutmayı başardı.

İkinci çeyrekte C.J. Watson, Ronnie Brewer, Luol Deng, Taj Gibson ve Ömer Aşık'lı savunma 5'i ile başladı Bulls. Bu beşli tüm NBA'in en iyi savunma yapan beşlisi. Ancak bu oyuncular sahadayken hücum olarak çok kısıtlanıyor Bulls. Bu süreçte savunma kaynakları sayılar dışında sadece C.J. Watson'ın birebirde yarattığı sayılara kalıyor iş. Watson ise her zaman rahat soktuğu şutları kaçırınca potaya bakmamaya başladı ve Bulls hücumları büyük bir çıkmaza girdi. Thibs durumun hemen farkına vardı ve bu beşlinin sahada uzun süre kalmasını engelledi. Savunma anlamında iyi işler çıkarsalar da özellikle Rose'un tek başına Bulls hücumlarını ayakta tuttuğu bir günde hücum anlamında yetersiz kalmaları nedeni ile bir kaç dakika daha erken geldi yedekler kenara. Luol Deng ilk yarı boyunca Granger'ı savunmada çok iyi kilitlese de hücumda etkili olamayınca devreye Bulls 55-51 geride girdi.

Derrick Rose ilk yarı boyunca  Bulls'u tek başına ayakta tutan isim oldu hücumda. Pacers ikinci yarıda onu biraz daha yavaşlatarak maçı kazanmak istedi ve üzerine biraz daha uzun ve fizikli bir oyuncu olan Paul George'u vermeye başladı. Ancak Rose için onu kimin tuttuğunun pek önemi olmadı. Maç boyunca  en ufak boşlukları dahi değerlendiren Rose oldukça agresif bir oyun çıkararak hem Pacers uzunlarını faul problemine soktu, hem de çizgiden bulduğu sayılarla Bulls'u oyunun içinde tutmayı başardı. Rose maç boyunca 21 kez geldiği çizgiden 19 isabet bulurken, Pacers'lı oyuncuların sert faullerinde dahi geri adım atmayarak çok önemli bir karakter göstermiş oldu. Onu pota altından yıldırıp uzaklaştırmak Play-Off serüveni boyunca tüm takımların stratejisi olacak ancak bu Rose için yeni bir şey değil ve buna çok hazır. Üstelik takımda o sertliğe karşılık göstermekten çekinmeyecek Bogans ve Kurt Thomas gibi oyuncuların bulunması, normalde oldukça sessiz bir oyuncu olan Luol Deng'in dahi liderinin arkasında olduğunu göstermek için tepki göstermesi Bulls'un bu stratejilere karşılık vereceğinin de önemli bir göstergesi.

İkinci yarı ile birlikte Bulls savunmada daha sıkı olmasının gerektiğinin farkında başladı maça ve stratejiler değişti. Rose perdelerin altından geçmek yerine kısa süreli show-up'a dönünce Bulls, Hansbrough en iyi yaptığı iş olan orta mesafe şutlarını bir bir sokmaya başladı. Boozer maç boyunca faul problemine girip süresi kısıtlansa da Hansbrough'nun etkili olduğu dakikalarda onu savunmak için sahadaydı. Hem boy, hem de kol uzunluğu olarak iki adım gerisinden şutuna yetişmesi mümkün olmadığı Hansbrough'yu tutmak Boozer gibi savunmada çok sıkı olmayan bir oyuncu için zor. Zira Boozer şutunu engellemek için çok yakın alıp, ribaund pozisyonunu vermek ve kolay geçilmek istemiyor. Pota altında Noah-Thomas savunma anlamında Bulls için daha iyi bir eşleşme ancak bu kez de Boozer'ın pota altı üretiminden mahrum kalıyor takım. Her ne kadar gününde olmadığı için verimsiz bir maç çıkarsa da Boozer'ın üretimi Bulls hücumlarının rahatlaması açısından çok önemli ve çok elzem. Üstelik Boozer içeride üretken oldukça Rose'un üstünden yük aldığı gibi onun penetre kanallarını da üzerine yaklaşan savunmalarla daha da açıyor. İlk yarıda oldukça suskun olan Granger ikinci yarıda Deng'in elinin üzerinden attığı şutlarla ve hızlı gelinen hücumları bitirdiği pozisyonlarla Pacers'ı maçta önde tutmaya devam ederken, Bulls tarafında ise Deng hücumda biraz daha canlandı. Geride olmanın etkisiyle Korver'ın uzun süreli perde oyunları sonrasında topla buluştuğu oyunları oynayamayan Bulls bir kez daha imdat camını kırdı ve Derrick Rose maçı tamamen kontrolüne aldı.

Yukarıdaki videoda büyük kısmını gördüğümüz son bölümde Bulls savunmada seviyeyi en yukarıya çıkarırken hücumda ise Rose'un tek kişilik gösterisi sahne aldı. Maçta Bulls'un son 12 sayının 5'inde Rose asist yaparken, 7'sini ise kendi attı. 16'ya 1'lik seri ile maçı kapatan Bulls'un savunmada işini kolaylaştıran ise Granger'ı isolation hücumu ile birebir bırakarak akıcı hücumlarını bir anda durağanlaştıran Pacers oldu. Arka arkaya perdelerle savunma dengesini bozan Pacers son bölümde bundan vazgeçti ve Bulls'un adeta ekmeğine yağ sürerek zorlama atışlar kullanmaya, yerleşmiş ve dengeli Bulls savunmasına karşı hücum etmeye başladı. Hücumda Rose ile groki olmuş bir boksöre yumruklar savuran rakibi gibi Bulls bir bir sayıları bulurken Pacers'ın verecek cevabı olmaması onların için çok büyük bir sürprizin, çok büyük bir hayal kırıklığına dönüşmesine neden oldu. Son 48 saniyeye kadar hiç öne geçemeyen Bulls, Korver'ın üçlüğü ile tabutun çivisini çakarken, son bölümde umutsuzca sayı arayan Pacers'a son darbe Noah'tan ard arda iki blokla geldi.

Pacers için kazanmaya en yakın oldukları maç bu maç olabilir. Bulls gerekli uyarıları alarak konsantrasyonunu ve savunma enerjisini daha yukarı çekmeli. Özellikle maçın başında yüksek enerji ile rakibini hemen oyundan düşürmeli. Aksi takdirde kaybedecek hiç bir şeyi olmayan bu genç ve enerjik takıma kazanacakları güvenini veriyorsunuz ve o güveni kırmak işleri çok zorlaştırıyor. Seri ilerledikçe Bulls'un çok daha iyi basketbol oynayacağını ve özellikle Rose dışında diğer oyuncuların da devreye gireceğini düşünüyorum. Derrick Rose tek başına bir şov sergileyerek bu maçı kazandırdı ancak Bulls'un onun enerjisine play-off'lar boyunca çok ihtiyacı var ve o enerjiyi daha ekonomik kullanmak zorunda. Boozer'dan, Watson'dan ve diğer yan parçalardan daha fazla hücum katkısı alarak, daha iyi hazırlanmış savunma ile kazanmak bu kadar zor olmayacaktır. Ancak normal sezondaki gibi, play-off'lar boyunca da Bulls için hiç bir şey kolay kazanılmayacak. Rakip kim olursa olsun.

12 Nisan 2011 Salı

Doğu Play-Off İlk Tur Değerlendirmeleri


Dün gece oynanan maçlarla birlikte Doğu Konferansında Play-Off resmi netleşti. İlk tur için Bulls-Pacers eşleşmesini biraz daha geniş, diğerlerini ise kısa kısa olmak üzere bir değerlendirelim istedim.

Chicago Bulls (1) - Indiana Pacers (8): Doğu'yu lider tamamlayacak olan Bulls ilk turda Pacers ile karşılaşacak. Bu sezon oynanan 4 maçın ilk 3'ünü Bulls kazanırken tüm maçlarda kontrolü de elinde tuttu. 3. maç sonunda Bulls 110-89 galip gelirken Pacers koç değişikliğine gitti ve takımın başına Frank Vogel'i getirdi. Pacers Vogel ile birlikte daha farklı bir basketbol oynamaya başladı ve Vogel yönetiminde çıktıkları 37 maçta 20 galibiyet aldılar. Bu maçlardan biri de iki takım arasında oynanan son maçtı. Yüksek tempoda geçen maçı Pacers uzatmada kazanırken, Rose 42 sayıyla kariyer rekorunu bir kez daha yenilemişti. O maçta Boozer'ın sakatlığı nedeni ile oynamadığını da hatırlatmakta fayda var.

Üst üste 6 maçlık bir yenilgi serisinden sonra oynadığı 16 maçın 10'ununu kazanmayı başaran Pacers, her ne kadar Vogel ile birlikte farklı bir kimlik kazansa da Bulls'a rakip olabilecek bir takım değil. Öncelikle Darren Collison, Rose savunmasında çok yetersiz kalıyor. Her ne kadar çabuk bir guard olsa da fizik olarak Rose'u savunmak için yetersiz. Son maçta 42 sayı atarken Rose çoğu içeri penetresinde Collison hiç orda değilmiş gibi içeri rahat süzülmüş, bir çok pozisyonda basket faul ile bitirmişti. Pacers'ın Rose için mutlaka özel anlam alacağını tahmin etmek güç değil, ancak yarı sahada trap, ikili sıkıştırma, screen'lerin altından geçme, üstünden geçme, pick n roll'da adam değiştirme vs. bu numaraların hepsini gördü Rose sezon boyunca ve hiç biri Rose'u tamamen saf dışı bırakmaya yetmedi. Üstelik Pacers Rose için özel önlem alacaktır, şüphe yok. Ancak Thibs gibi bir taktik uzmanı bir süredir sadece Pacers için çalışıyor. Vogel şapkasından çok büyük bir tavşan çıkarmadıkça, Rose'un bu seride etkisiz kalacağını ummak hayalcilik olacaktır.

Bulls açısından Pacers'ın en can sıkan kısmı Tyler Hansbrough. Kaybedilen son maçta 29 sayı 12 ribaund ile oynadı. Orta mesafe şutları ile Noah'ın oldukça canını sıkmıştı. Sezon boyunca dış şut kullanan 4 numaralar zaten çok canını sıktı Bulls'un. Hansbrough da onlardan biri. Enerjisi, mücadeleciliği zaten bilinen özellikleri ancak bu konuda Bulls pota altında sıkıntı yaşatmıyor. Onun verdiği sıkıntı orta mesafe şutları. Noah çoğunlukla ribaund etkinliğini azalmasın diye çok dışarı çıkarak savunma yapmak istemiyor. Hansbrough iyi attığı gününde canını yakabilir Bulls'un. Ancak Thibs'in bir süredir bunu sürekli kasetlerde izlediği ve özel bir önlem almayı planladığını biliyoruz. Noah'la Pazartesi günü yapılan antrenmanda özel olarak ilgilenen Thibs, onun eski enerjisini ve zamanlamasını bulmasının takım için ne kadar önemli olduğunun farkında. Noah iyi zamanlarında hem orta mesafe şutunu rahatsız edebilecek, hem de ribaundlarda her zamanki etkinliğini gösterebilecek bir oyuncu, ancak bir süredir sakatlığının ve ritm bulamamasının bir sonucu olarak eski etkinliğinin çok uzağında olduğu da bir gerçek. Bulls'un son maçlarda yaşadığı enerji düşüklüğü ve ribaund etkinliğindeki azalmada, Noah'ın düşüşünün payı çok büyük. O neden Thibodeau'nun Noah'la özel olarak ilgileniyor olması umarım play-off'larda etkisini gösterir. Pota altında sıkıntı yaratabilecek bir diğer oyuncu ise Roy Hibbert. 7 2'lik Hibbert, Pacers hücumları için önemli bir isim ancak onun sorunu da fiziksel mücadeleye çok gelemiyor olması. Pota altından uzaklaştıkça etkisini neredeyse tamamen yitiren Hibbert için baş ağrısı olabilecek isimler ise Kurt Thomas ve Ömer Aşık. Thomas zaten fiziksel mücadele ve sertlik konusunda benzersiz, ancak Ömer de Thomas kadar olmasa da uzun boyu, uzun kolları ve mücadeleden kaçmayan yapısı ile Hibbert'i pota altından caydıracak bir etken olabilir. Benzer şekilde Pacers da Boozer'ı pota altından uzaklaştırmak isteyecektir ancak Boozer'ın Hibbert'tan farklı olarak iyi bir orta mesafe şutunun olduğunu unutmamak lazım.

Tüm bu faktörlerden daha belirleyici eşleşme ise Granger-Luol Deng eşleşmesi. Danny Granger Pacers'ın en iyi oyuncusu. Maç başabaş giderken takımın go-to-guy'ı haline geliyor ve kritik hücumlarda top onun elinde oluyor. Luol Deng'in Bulls için neler ifade ettiğini söylemeye ise gerek bile yok. Bu eşleşmede Pacers'ın, en önemli hücum silahının ligin en iyi 3 numara savunucularından biri tarafından savunulacak olması nedeni ile oldukça canı sıkılacaktır. Üstelik Granger hücum etkinliği düşerken işin savunma yönünde de çok başarılı bir oyuncu değil ve Deng'in hücum katkısı yaptığı maçları Bulls çok daha rahat kazanıyor. Pacers maçlarında bu sezon yaklaşık 20 sayı ortalaması olan Deng benzer katkıyı play-off'larda da vermeyi başarırsa Bulls için işler çok daha kolaylaşacaktır. Granger, Vogel kısa 5 tercih ettiği zaman 4 numaraya kayabiliyor, ancak benzer durum  son zamanlarda pek kullanmasa da Thibs için de geçerli. Boozer'ın yokluğunda özellikle maç içerisinde 4 numara da oynamak zorunda kalan Deng, her iki pozisyonun savunma gerekliliklerini bilen bir isim. Takımınızın en iyi dış savunmacısının rakip takımın en önemli hücum oyuncusunu tutacak olması, maç öncesi içinize oldukça su serpen bir durum olmalı.

Son olarak oyun felsefelerine baktığımız zaman Bulls sezon boyunca play-off tipinde bir oyun oynarken Pacers'ın daha tempolu bir basketbolla başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Play-off'larda tempo doğal olarak düşer ancak Pacers'ın tempoyu yüksek tutmak için elinden geleni yapacağından da emin olabiliriz. Bulls savunmasının bir kere yerleştikten sonra herkes için geçmesi çok zor bir duvar haline geldiğini bilen Vogel, takımının daha etkin olduğu yüksek tempo için bastıracaktır ancak Bulls'un oyunu yavaşlatmak konusunda Pacers tarafından çok zora sokulacağını zannetmiyorum. Herşeyden önce Thibodeau play-off atmosferini çok iyi bilen, çok taktisyen bir koç. Oldukça hatrı sayılır bir süredir Pacers üzerinde çalışıyor. Bulls kazanması gereken maçlarını çoğunu kazandı bu sezon, çünkü Thibs ne zaman özel bir şeyle gelse bu taktikler galibiyetlere dönüştü. Play-off'larda 7 maçlık bir seride koçluk çok daha ön plana çıkacaktır ve bu alanda da Bulls'un önemli bir avantajı olduğunu kabul etmek gerek.

5 maçtan daha fazla uzamayacağına emin olduğum bu seriyi Bulls'un 4-1 ile geçeceğini tahmin ediyorum.

Miami Heat (2) - Philadelphia 76'ers (7): Sezonun süpriz takımı 76'ers son dönemde aldığı yenilgiler ve Knicks'in artan performansı ile altıncı sıradaki yerini New York'a kaptırdı ve kendileri için çok daha uygun bir rakip olan Celtics yerine ilk turda Heat'e rakip oldu. Miami için sezon oldukça çalkantılı, inişli çıkışlı geçti. Onların beklentilerin altında kaldığı en önemli konu önemli takımlara karşı maç kazanma konusunda sıkıntıları ancak bununla beraber diğer maçları kazanırken ise genelde pek zorlanmadılar. 76'ers beklentileri aşarak Doug Collins'in muhteşem koçluğu ile her ne kadar korkutucu bir takım haline gelse de son dönemde yaşadıkları düşüş, ilk turda dişli bir rakip olup olmayacakları hakkında akıllarda soru işaretleri bıraktı. Miami ise 5 maçlık yenilgi serisi sonrası oldukça iyi bir formda. Boston'ı Miami'de adeta küçük düşürerek yenerken play-off'lar öncesi istedikleri havayı ve özgüveni yakalamış görünüyorlar.

İki takımı karşılıklı eşleştirdiğiniz zaman 76'ers'ın Boston yerine Miami ile eşleşmiş olmaktan dolayı oldukça üzgün olduklarına emin olabilirsiniz. Miami'nin bir çok zaafı olduğu ve çok güçlü yanları olduğu ortada. Sorun şu ki Philly ne Miami'nin zaaflarından faydalanabilecek oyuncu ve yapıya sahip, ne de Miami'nin güçlü yanlarını güçsüz kılabilecek. Sonuç olarak Miami Heat'ın 4 maçta 76'ers'ı süpüreceğini tahmin ediyorum.

Boston Celtics (3) - New York Knicks (7): Knicks için Heat'in çok daha iyi rakip olduğunu düşünüyordum ancak Boston'ın tepe taklak düşüşü ile birlikte kafamdaki soru işaretleri arttı. Boston'ın tabii ki play-off'larda bu kadar kötü oynamayacağına eminim, ancak bir süredir yaptıkları gibi performanslarını bir kademe değil iki üç kademe düşürdüler ve buradan tekrar eski seviyede basketbol oynayabileceklerinden çok emin değilim. Knicks takas sonrası derinlik kaybetse çok önemli iki skoreri play-off'larda silahlıklarında bulunduruyorlar. Üstelik onlardan bir tanesi olan Carmelo Anthony, yakın geçen maçların sonunda takımınızda olmasını isteyebileceğiniz en önemli skorerlerden biri. Boston'da Shaq'in play-off'larda döneceği söyleniyor. Ne kadar sağlıklı olur, ne kadar sahada kalır bilemiyorum ancak Shaq düzenli dakikalar alabilirse Knicks, pota altında sıkıntılı bir süreç yaşayabilir. Kolay sayı bulmak adına genelde hızlı hücumlar seven Boston'ın Knicks karşısında tempoyu mümkün olduğunca yavaşlatmak isteyecek olması onları biraz kısıtlayacaktır. Ancak Boston'da Perkins takasından sonra oluşan duygusal travmanın play-off'lara taşınıp taşınmayacağı asıl belirleyici unsur olacaktır. Rondo kadar Ray Allen'ın da ciddi bir düşüşte olduğunu göz önüne alırsak Boston'ın çılgınca gelen New York hücumlarına karşılık vermesi için her iki ismin beraber toparlanmasının şart olduğunu söyleyebiliriz.

Her iki takım için de serinin kaderinin maç temposunda saklı olduğunu düşünüyorum. New York hücumda oldukça hızlı top kullanan bir takım, bu da iyi savunmacı takımların işini zorlaştırıyor. Savunma oturmadan, eşleşmeler tam oluşamadan gelişen hücumları durdurmak yaşlı bir takım için sıkıntılı olacaktır. Bununla birlikte Knicks savunmasının normal sezon boyunca yokları oynadığını göz önüne alırsak Boston'ın sayı bulma konusundaki sıkıntısı sabırlı hücumlarla, potaya giden oyuncularla son bulabilir. Bu da seri ilerledikçe Boston'ın özgüven ve hava yakalaması anlamına gelecektir. 6 veya 7 maçtan önce bitmeyecek bu seride son gülenin Boston olacağını tahmin ediyorum.

Orlando Magic (4) -  Atlanta Hawks (5): Atlanta sezon başından bu yana bir çok problemle uğraşmak zorunda kaldı. Kadro olarak aslında oldukça iyi oyunculara sahipler ancak takım kimyası yerlerde. Birbirlerine güvenmiyorlar ve takım havası neredeyse hiç yok. Bir çok oyuncu sezon bir an önce bitsin diye dua ediyordur. Gece gece bir kaç özel durumla ekstra konsantre oynadıkları maçları kazandılar. Hinrich'in gelmesi ile oyun kurucu ve oyun zekası açıklarını kapadıklarını düşünüyorum. Orlando'nun oynayacağı basketbol, motivasyonu zaten belli. Belirleyici olan Atlanta'nın isteği, arzusu ve oynama hırsı olacaktır.

Normal sezonda zor zamanlar geçirmiş olsalar da play-off'lar Hawks'lılar için tekrar bir araya gelmek adına bir sebep olabilir. Şayet bu gerçekleşmez ve kafalarına göre oynadıkları oyunu oynamayı sürdürürlerse Orlando seriyi süpürür. Atlanta bir şekilde kafa olarak seride kalmayı başarırsa Orlando'dan en az 2 maç alır.

2 Nisan 2011 Cumartesi

Sezon Ödülleri


MVP: Derrick Rose Henüz daha sezonu ortalamışken Derrick Rose'un ligin ilk yarsının MVP'si olduğunu yazmıştım bu sitede. O zamanlar bunu dillendiren pek yoktu fakat sezon sonuna doğru yaklaştıkça Rose tüm lige bu ödülü ne kadar hak ettiğini defalarca gösterdi. Rose ligde sayı ve asistlerde ilk 10 içerisindeki tek oyuncu olma unvanını sürdürüyor. Bulls büyük bir ihtimalle doğuda ligi lider tamamlayacak ve hatta San Antonio'nun baş aşağı gittiği şu günlerde sezon sonunda tüm ligin tepesinde olma ihtimali dahi var. Rose 25 sayı 7.9 asist 4.2 ribaund ortalamalarıyla Bulls'un bu başarısında büyük katkı sahibi. Hem Boozer'ın hem Noah'ın sezon boyunca yaşadığı sakatlıklara rağmen Chicago şehrine ihtiyacı olan lider eksikliğini gidermekle kalmadı, takımı adeta sırtına yükleyip doğunun ve belki tüm ligin tepesine taşımayı başardı.

YILIN KOÇU: Tom Thibodeau Evet burası bir Bulls blogu ama ödülleri Bulls için değil tüm lig için değerlendirdiğimi hatırlatmam gerek. Rose'un muhteşem gelişimi ve MVP kalibresindeki sezonunu göz ardı etmek mümkün değil ancak Bulls'un herkesi şaşırtarak doğunun zirvesinde olmasının arkasındaki en büyük başarı ona ait. Onun yılın koçu olması gerektiğini bir süre önce Ekşi Sözlük'teki bir entryimde yazdığım için burada tekrar değerlendirmek istemiyorum. Okumayanlar entryi buradan okuyabilirler. Yılın koçu için önemli bir aday olan Gregg Popovich son mağlubiyet serisi sonrası şansını tüketirken Phil Jackson Lakers'ı ligin lideri yapsa dahi ödülü Thibodeau'nun önünde alabileceğini sanmıyorum. Lakers'ın Bulls'a oranla çok daha kaliteli bir kadroya sahip olması ve Jackson için başarının artık normal karşılanmaya başlaması en büyük handikapları. 76'ers ile muhteşem bir sezon geçiren Doug Collins, Thibs'in arkasından gelen en büyük aday. Oldukça kısıtlı bir kadroya çok iyi basketbol oynatmayı başaran Collins, Philly'i ligin dibinden çıkarıp play-off takımı haline getirmeyi başardı. Bulls ligi 3-4 seviyesinde bitirseydi Collins ödülü kazanmayı neredeyse garantileyebilirdi ancak şu anda Thibs'i çok daha büyük aday olarak görüyorum.

YILIN SAVUNMACISI: Dwight Howard MVP ödülü için başka önemli bir aday Howard ancak takımının ligdeki derecesi muhtemelen ona ödüle mal olacak. Ancak yılın savunmacısı ödülü bu sezon bir kez daha ona teselli olarak verilecektir. Savunma çok fazla istatistiklerle ölçülemediği için bu ödül çok tartışma konusu oluyor. Ancak şunu söylemeliyim ki oy kullanma hakkım olsaydı oyumu Andre Iguodala için kullanırdım. NBA'in bu sezon itibari ile açık ara en iyi dış savunmacısı Iguodala. Philly savunmasının da adeta merkezinde. Ancak ödülü kazanmasını beklediğim isim bu sezon da Howard.

6. ADAM: Lamar Odom Jamal Crawford sezon başında istediği kontratı alamayıp oyuna küsünce bu sezon 6. adam performansının uzağında kaldı. Jason Terry kenardan gelerek süper bir sezon geçirdi ve ödüle de büyük aday ancak onun önünde gördüğüm bir isim var ki; o da Lamar Odom. Bynum'un dönüşü sonrası Lakers'da kenardan gelerek büyük etki yapan Odom NBA'in başka 10-15 takımında takımın en büyük yıldızı olabilecek kapasitede bir oyuncu olmasına rağmen Lakers'ın kadro kalitesi nedeni ile kenardan gelmek zorunda kalıyor. Buna rağmen istatistikleri bir çok 5 oyuncusunu kıskandıracak düzeyde: 14.4 sayı, 8.7 ribaund, 3 asist. Çok yönlü oyunu ile neredeyse üç pozisyonu oynayabilen Odom en iyi altıncı adam ödülünü efektif oyunu ile almayı hak etti.

MİP: Kevin Love Kazanan bir takımda bu istatistiklerle MVP dahi olabilirdi. Geçirdiği muhteşem sezon en çok gelişme kaydeden oyuncu ödülü ile taçlandırılacaktır. Geçen sezona oranla karşılaştırmalı olarak istatistikleri (parantez içindekiler geçen seneki ortalaması) herşeyi anlatmaya yetiyor: 20.2 sayı (14), 15.2 ribaund (11), 2.5 asist (2.3), 3s% 41 (33), SA% 85 (81). Bulduğu isabetlerdeki inanılmaz yükselişi de incelemenizi öneririm. Love'ın muhteşem sezonu ve gelişimi onu en büyük aday yapıyor. D-Rose, MVP yarışında adı geçmeseydi muhtemelen en büyük rakibi olurdu. Tersten düşünürsek Love böyle bir sezon geçirmeseydi Rose MVP ve MİP ödüllerini aynı sezon içerisinde alabilirdi. Gelişme demişken geçen yaz ABD takımı ile dünya şampiyonası oynayan genç oyuncuların bu sezon çok ciddi gelişim göstermiş olmasına da dikkat çekmekte fayda var.

YILIN ÇAYLAĞI: Blake Griffin En kolay seçim. Oylamada bir oy dahi kaçıracağını sanmıyorum. Her gece yaptığı spektaküler hareketlerden daha önemlisi koca bir sezonu takımı kenarda izleyerek geçirmek zorunda kaldıktan sonra ilk sezonunda 22.14 sayı, 12.1 ribaund, 3.7 asist ortalamaları çok etkileyici. Oyunun savunma yönünde kendini geliştirmeyi başarır ve özellikle post-up oyununda bir kaç basamak daha yukarı çıkabilirse NBA'in en büyük yıldızlarından biri olabilir. Tabii sağlıklı kalması şartıyla.