Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

31 Ağustos 2011 Çarşamba

12 Dev Adam, 12 Ayrı Resim

Dün milli takımın genel görüntüsünü değerlendirmiştim. Bugün ise tek tek oyunculara daha yakından bakalım.

Hidayet Türkoğlu: Toronto'da geçirdiği felaket sezonun ardından 2010 Dünya Şampiyonası'nda takımımızın final yolculuğunda baş aktörlerindendi. Yeni sezonda Suns'a takas oldu ve Steve Nash ile birlikte oynama fırastı buldu. Fakat Alvin Gentry'nin onu 4 numara oynatmak istemesi özellikle Hedo'nun savunma konusunda ciddi sıkıntı yaşamasına neden oldu. Nash'in topu domine ettiği oyun sisteminde git gide nokta şutörü olmaya doğru gitti. Yaşadığı sakatlıkların da etkisiyle önce ilk 5'teki yerini kaybetti sonra da dakikaları ciddi derecede azaldı. NBA kariyerinde tam en dibe düşmüşken imdadına eski yuvası Orlando yetişti ve takasla Hedo'yu tekrar çok değerli olduğu sisteme döndürdü. Bir kaç maçlık balayından sonra Orlando'nun istenilen seviyeye gelememesi ile birlikte tekrar eleştirilerin hedefi oldu. Özellikle play-off'larda Atlanta'ya elenen takımda başta Hedo olmak üzere bir çok oyuncu Howard'a yeterince destek veremediği gerekçesi ile başarısızlığın sorumlusu olarak gösterildi.

Suns günlerinde Nash'tan edindiği sağlıklı beslenme alışkanlığını Orlando'ya takas edilince Phoenix'te bıraktığını sanıyorum Hedo'nun. Şu anki görüntüsü Suns günlerinden 5-10 kilo fazlası olduğunu gösteriyor. Olimpiyat vizesi alınamadığı takdirde bu Hedo için son milli takım macerası olabilir. Neredeyse her yazını milli takımla geçiren Hedo'nun, ilerleyen yaşını da göz önüne alırsak yazları dinlenmek en büyük hakkı. Aslında o milli takımda uzun yıllar süren yıldız savaşlarında kazanan isim. 2005 Avrupa Şampiyonası'nda yaşanan kabus performanstan sonra 2006 Dünya Şampiyonası'na giden ve dünya 6.sı olan genç ekibe tekrar katılıp onlara liderlik etmesi istendi. Kadronun beklentisizliğin getirdiği rahatlıkla ve son yıllarda milli takımda çok az görülen paylaşma ve arkadaşlık duygusuyla elde ettiği başarıda eksikliği en çok hissedilen, oyunun sıkıştığı anlarda sorumluluğu alabilecek ve kendi şutunu yaratabilecek bir saha içi lideriydi. Hedo 2005 krizinde tasfiye edilen ego'lardan takıma geri dönmeyi en çok hak eden oyuncuydu. Tüm takımın yerlerde süründüğü 2005 hariç çoğu şampiyonada takım dökülürken dahi ayakta kalabilen tek isim oldu. Nitekim onun takıma geri dönüşü ile birlikte önce 2009 Avrupa Şampiyonası'nda elde ettiğimiz önemli galibiyetler sonrasında da 2010 Finali geldi. Hedo'nun son misyonu ise milli takıma olimpiyat vizesi aldırarak milli kariyerini olimpiyatlar ile sonlandırmak.

Hedo'yu bizim için çok değerli kılan takıma yaptığı liderlikten çok sıkıntı çektiğimiz hücumlarımızı rahatlatabilecek bir oyuncu olması. Her ne kadar eski atletizminde olmasa da Hedo hala kendi şutunu yaratabilecek, el üzerinden şutlar atabilecek bir isim. Çok iyi bir pick n roll oyuncusu. İyi bir uzun mesafe şutörü. İhtiyaç duyulduğunda topu getirebilecek, point forward olarak özellikle Kerem'in sahada olmadığı dakikalarda çok eksikliğini duyduğumuz oyun zekası ve organizasyonu milli takım adına sahaya yansıtabilecek bir oyuncu. Tecrübe ile birlikte egosunu da ciddi derecede törpüledi.

Hedo ile ilgili sorun şu ki, o bir takım için ideal  lider tipi değil. Lider olmak için fazla duygusal yapıya sahip. İşler iyi gittiğinde çok sorun yok fakat işler kötü gittiğinde diğer arkadaşlarını ayağa kaldırabilecek yapıda bir oyuncu değil. Kötü zamanlarda içine kapanan bir yapısı var. Bu takım olarak bizim yapımızla çok aynı ve lider oyuncunun takım yapısı ile bu kadar aynı olmasının getirdiği dezavajları hep yaşadık. İyiyken çok iyi, kötüyken ise çok kötü olmamızda bu durumun çok etkisi var. Bu konuda Ömer Onan, Kerem Tunçeri de Hedo'dan çok farklı değiller.

Kabul etmemiz gereken gerçek ise onun iyi durumda olmasına, şutuna güveninin tam olmasına çok ihtiyacımız var. Ersan'la birlikte en istikrarlı skorerimiz yine Hedo olacaktır. Bir çok hücum, set istenildiği gibi gitmediğinde top yine onun elinde olacaktır. İstediği gibi başlayamadığı 2010 Dünya Şampiyonası'nda en ihtiyaç duyduğumuz anda ritmini bulmuştu ve o büyük başarıda çok etkili oldu. Benzer bir görevi bu şampiyonada da ondan bekliyoruz.

Ersan İlyasova: Sessiz, sedasız fakat oldukça başarılı bir şekilde geçirdiği sezonu, talihsiz bir sakatlıkla sekteye uğradı. Geçirdiği beyin sarsıntısı sonrası uzun süre forma giyemedi. Sezon sonlarına doğru döndü fakat eski Ersan'ı sahada göremedik. Yokluğunda değişen takım yapısı ve rotasyonun da etkisiyle fazla süre alamadan milli takıma geldi. Çok kötü bir hazırlık dönemi performansı sergiledi. En az Hedo kadar Ersan'ın da hücum performansına çok ihtiyacımız var. Soğukkanlı yapısı, eşleşme problemi yaratan hücum tarzı ve pota altından ekmeğini taştan çıkaran enerjisi ile Ersan bizim takımımız için eşsiz bir değer. Özellikle istikrarlı üretimi ikamesi en zor silahı. Portekiz ve Britanya maçları ile birlikte şut ritmini bulması ve kendine gelmesi şart. Aksi takdirde bu turnuva bizim için çok daha kısa sürebilir.

Ömer Aşık: Çok önemli bir çaylak sezonu geçirdi. Boozer'ın sakatlığı ile sezon başında kısıtlı süre alması beklenirken rotasyonun parçası oldu. All-Star arasına kadar Noah'ın da ameliyat olması ile sürelerini korudu. All-Star arasından sonra Noah'ın takıma dönmesi ile kısa bir süre dakikalarında ciddi azalma olsa da Kurt Thomas'ın tamamen rotasyon dışında kalması ve Noah'ın bir türlü istenilen ritmi bulamamasıyla birlikte tekrar rotasyonun parçası olmayı başardı. NBA'in en iyi savunmacı uzunlarından biri olduğunu tekrar tekrar ispatladı ve Bulls'un çok değerli bir parçası haline gelmeyi başardı. Çok çalışıyor ve ne kadar gelişim gösterdiğini bu şampiyonada cümle aleme gösterecektir. Ron Adams ile yaptığı uzun süreli çalışmaların karşılığını bu şampiyonada daha rahat alacaktır. Heat serisinde geçirdiği talihsiz sakatlık olmasaydı çok daha güçlü bir şekilde gelecekti milli takıma. Özellikle iyice toparlanmış olan kondüsyonu sakatlığı sonrası yine düşmüş görünüyor. Yardım savunması, screen'leri, hareketli devrilmeleri ile milli takımın en büyük pota altı değeri. Çok iyi bir turnuva geçireceğine eminim.

Kerem Tunçeri: Real Madrid kariyeri ile birlikte Kerem çok büyük gelişim gösterdi. Basketbol yetenekleri her zaman üst düzeydi fakat oyun kuruculuğun altını doldurmaya gerçek anlamda bu dönemden sonra başladı. Şu an milli takım için en önemli değerlerden biri. Saha içi organizasyonu sağlayan gizli lider. Onun sahada olmadığı dakikalarda son sürat yoldan çıkabiliyoruz. Öyle bir dağılıyoruz ki tanınmaz bir hale geliyoruz. Hazırlık kampı boyunca özellikle çok dağınık oynuyor olmamızda onun olmasını istediğimiz Kerem olamamasının etkisi çok büyüktü. Yaşadığı sakatlığın etkisinden tamamen kurtulmuş olmasını diliyorum. Kerem sağlıklı olmadıkça, 2005'ten çok farklı bir görüntü oluşmayacaktır.

Ömer Onan: Çok iyi bir dış savunmacı olmakla yetinmedi, önemli bir dış skorer de oldu. Kariyerinin son dönemlerinde bu kadar büyük gelişim göstermesi çok takdir gerektiriyor. Onun ekstra skor katkısına özellikle kritik maçlarda ihtiyacımız var. 2-1-2 alan savunması sırasında kısalara yaptığımız o müthiş baskıda da rolü büyük. Fenerbahçe Ülker ile iyi bir sezon geçirdi ve hazırlık kampında da iyi durumda göründü. Tek başına maç kazandıracak bir oyuncu değil ama galibiyette kilit rol oynayacak bir oyuncu haline geldi. Önemli sürelerde, önemli görevler onu bekliyor olacaktır.

Enes Kanter: Çok büyük bir yetenek. Muhteşem bir potansiyel. Bu turnuva onun için çok büyük bir şans. Hazırlık döneminde gittikçe iyiye gitti. İlk maçlardaki sudan çıkmış balık görüntüsünden sıyrılması önemliydi. Bu takıma yeni katıldığını ve takımdaki herşeyin onun için yeni olduğunu da unutmamak lazım. Ben Enes'in iyi bir turnuva geçireceğini düşünüyorum. Ersan gibi o da ekmeğini pota altından çıkarabilir. Müthiş ribaund sezgileri ile hücum ribaundlarında bize çok değerli katkılar yapacaktır. Savunmada daha soğukkanlı kalmalı ve yardım savunması konusunda da alacağı çok yol var. Fakat özellikle Semih Erden'in yoklduğunda, Enes'in pota altı üretimi, turnuva boyunca 8-10 sayılık 4-5 ribaundluk katkı yapması bizim için çok değerli olacaktır.

Emir Preldzic: İbrahim Kutluay milli takımı bıraktığından beri 2 numaradan ciddi bir skor katkısı alamıyor oluşumuz onu devşirmeye kadar giden bir arayışa itti bizi. Emir yetenekli bir oyuncu ve kendi şutunu yaratabilen nadir oyunculardan biri takımda. Ne kadar faydalı olabileceği ise ne kadar kontrol altında tutulabileceğine bağlı. Zaman zaman kahraman olmak adına çok fazlasını yapmaya çalışması takıma zarar verebilir. Özellikle takıma katılmasından bazı oyuncuların rahatsızlık duyduğu dedikodularının da kulağımıza geldiği şu günlerde soyunma odası ahengi için bir tehdit oluşturuyor Emir. Ancak kenar oyuncularımızın sahada olduğu anlarda onun hücum gücüne çok ihtiyacımız olacağı yadsınamaz bir gerçek. İyi bir turnuva geçirmesi bizim hangi noktaya gideceğimizi göstermesi açısından belirleyici faktörlerden biri olacaktır.

Sinan Güler: Ameliyatı sonrası eski formunu bulması ne kadar sürer bilemiyorum. Onun kenardan getirdiği enerji 2010'da bize çok büyük katkı yapmıştı. Bu turnuvada daha da çok ihtiyacımız olacaktır. Hem savunma yönünde, hem de hücum tarafında partinin ortasında içilen enerji içeceği etkisi yapıyor Sinan. Uzun mesafe şutlarını biraz daha istikrara soksa çok daha değerli bir parça haline gelebilir.

Ender Arslan: İki ucu keskin bıçak. Kontrolsüz bir enerji Ender. Bu bazen takımın ihtiyaç duyduğu adrenalin enjeksiyonu da olabiliyor. Treni raydan çıkaran etken de. Oyun kurucu olarak asla örnek gösterilecek bir isim değil. Yine sık sık Emir'i ve Hedo'yu, Kerem'in olmadığı anlarda top getirirken görebiliriz. Süre alamadığı için ayrıldığı Efes'ten geldiği Galatasaray'da istediği süreleri bulabilmesi için bu turnuva performansı kendisi için çok önemli.

Cenk Akyol: Hazırlık döneminin süpriziydi. Yıllardır patlaması bekleniyor. Bir turnuva daha bekler miyiz, yoksa bu turnuva o turnuva olabilir mi? Eğer bu turnuva o turnuva değilse, o formayı giymeye can atan gençler varken Cenk'in milli takım formasını giydiği son turnuva bu olsun.

Oğuz Savaş: Sağlıklı bir Semih kadroda olsaydı süreleri ciddi derece azalacaktı. Takımın uzun süredir bir parçası olması Enes'in sürelerinden biraz çalmasını sağlayacaktır. Ömer'in erken faul problemine girdiği maçlarda kritik görevler alacaktır. Ne kadar altından kalkabileceğinin cevabı ise kendinde saklı.

İzzet Türkyılmaz: Semih'in son dakikada kadrodan çıkarılması ile Doğuş yerine kadroda kalması yönünde tercihini kullandı Orhun Ene. Banvit'ten kendi oyuncusu olmasının da etkisi var tabii bu tercihte. Uzunlar faul problemine girmediği müddetçe önemli maçlarda süre alacağını sanmıyorum. Yerine Furkan Aldemir'in kadroda olması gerektiğini düşünenler çok. İzzet bir şekilde kritik bir maçta görev almak zorunda kalır ve iyi performans sergileyemezse o sesler Orhun Ene'yi çok sertçe eleştirecektir. Dileğim ise böyle bir durumun turnuva boyunca gerçekleşmemesi fakat uzayan turnuva ve sakatlıkları da göz önüne alınca her kadronun bin kere düşünülerek doldurulması gerektiğini unutmamak gerekir.

1 yorum:

  1. güzel kritik olmuş. yiğiter uluğ'un "bu takım kimin takımı?" başlıklı yazısı da okunası.

    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1061688&Date=30.08.2011&CategoryID=84

    YanıtlaSil