Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

9 Eylül 2011 Cuma

Hak etmedik... Hak etmiyoruz...


İnançsızlık... Organizasyonsuzluk... Formsuz oyun kurucular... Kısır setler... Hiç biri yerlerde sürünen hücumlarımızı anlatmaya yetmiyor. Bu maçı kazanmaya yakın taraftık. Daha kaliteli ve daha derin kadromuza rağmen Almanlara ilk çeyrek dışında diş geçiremedik. Ne kazanmayı hak ettik, ne de çeyrek finali hak edecek bir basketbol oynuyoruz.

Turnuva boyunca çok düşük yüzdeli attığımız üçlüklerin yanına bir de serbest atış çizgisinden 22'de 10 atınca zaten sıkıntılı hücumlarımız iyice krize girdi. Son bölümde Ömer Aşık'ın hücum ribaundlarını toplayıp pota altında bitirdiği toplar olmasa maç farklı da bitebilirdi. Kenardan ya da dip çizgiden top çıkardığımız oyunları bir kez daha çok etkisiz kullandık. Ömer Aşık'ın 3 saniye hücum süresi kalmışken dipten çıkan topta üç sayı çizgisinde topu alması, bir kez düştüğümüz 5 saniye acemiliğine ikinci kez düşmekten kaçıştan başka bir şey değildi. Bu seviyede basketbol için bunlar kabul edilemeyecek kadar basit hatalar ve bu hatalar milli takımımıza hiç yakışmıyor.

Orhun Ene'nin maç içi tercihlerinde ciddi hatalar olduğuna inanıyorum. Özellikle oyuna gerek oyuncu değişiklikleriyle, gerekse molalarla müdahale etmekte çok geç kalıyor. Aksayan 5'leri değiştirmekten kaçınırken, ritm bulmuş oyuncuları bir anda kenara alabiliyor. Kendi basketbol felsefesinde elbette bu tercihlerini dayandırdığı doğruları vardır ancak sonuç olarak baktığımızda o doğruların sahaya yanlışlar olarak yansıdığı yadsınamaz bir gerçek. Ribaundlarda 43-34'lük üstünlük kurduğumuz bir maçı kaybetmiş olmamız salt olarak kötü hücumumuzla açıklanamaz. Savunmada bölüm bölüm iyi seriler çıkarsak da 2010 seviyesinin çok altlarında olduğumuzu kabul etmeliyiz.

Tepede uzunları kullanarak yaptığımız perdelemeler artık istediğimiz sonuçları hiç vermiyor. Hücumlarımız çok kolay savunulabilir hale geldi ve bu noktadan sonra oyuncularımızın yaratıcılığına kalmış durumdayız. Enes'in pota altı üretimi hariç bu alanda istikrarlı bir üretimden uzağız. Hedo eski atletizminden ve şut ritminden uzak, Ersan da hücumda ordan oraya perde yapan bir role bürününce sayı bulmakta iyice zorlanır hale geldik. Nowitzki'ye aşırı konsantre olmuş savunmamız Schewthelm'in 3 üçlüğüne engel olmayınca bir kez daha son bölümde maç çevirmeyi başaramadık. Kritik hücumda artık işi birebir savunmalara bırakmamız gerekirken ikili sıkıştırma sonucu çevirilen top sol dipten bir üçlük olarak daha potamızda bitti ve iyi savunma yapması ile övündüğümüz takımımıza bu sayıları yemek hiç yakışmadı.

Maça dair iki olumlu isim vardı bizim adımıza. Biri pota altında tüm pislikleri temizleyen ve son bölümde bizi oyunda tutan Ömer Aşık, diğeri ise genç yıldızımız Enes Kanter. Özellikle Enes'in pota altında hem Nowitzki'yi hem de Kaman'ı çaresiz bırakan hücumları sadece 19 yaşında bir genç oyuncu için büyük bir güzellik. Enes'in pivot ayağı üzerinde dönerek sabırla yaptığı hücumlar, güçlü fiziği ile birleşince onu çok durdurulmaz yapıyor. Orhun Ene'nin çok etkili olduğu anda onu sahadan alması gecenin yanlış kararlardan biriydi bana göre. İkinci yarıda ona gelen ikili sıkıştırma da bizim için bir şans olabilirdi fakat onu sahada az tuttuk. Ersan'ın sürelerinden çalmaması için Orhun Ene onu 5 numara olarak da oynatıyor fakat 4 numaralar karşısında çok daha etkili olan Enes 5 numarada hem daha çok yoruluyor, hem de istediği hücumları gerçekleştiremiyor. Son olarak Ömer Aşık'ın sezonun ikinci orta mesafe şutunda isabet bulmuş olması da gözlerden kaçmamalı :)

Sadece maçtan maça değil maç içerisinde dahi çok dalgalanan bir oyun oynuyoruz. Fakat genel resme baktığımızda çeyrek finali hak edecek bir basketbol oynamıyor olduğumuz da bir gerçek. İlk gruptan mucizeden hallice çıkışımız bir kez daha tekrarlanır mı bilemiyorum. Ancak çok daha fazla kırılmış güvenimiz ve iyiden iyiye kaybolan takım havamızla bundan fazlasını beklemek hayalcilik olacaktır. 

3 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. ben polonya maçından sonra o kadar da ümitsiz değilim. milli takım inişli çıkışlı ama en azından sadece inişli değil. ben sahadaki mücadeleden keyif alıyorum maçı izlerken heyecanlanıyorum. polonya maçı neydi öyle ya?

    bizim yanılgıya düştüğümüz nokta bence milli takımı dünya ikincisi sanmamız. oysa bırak kendi evimizde oynadğımız dünya kupasında ikinci olmayı, o turnuvaya birçok yıldız katılmadığından bence ispatlanmış bir ikincilik değil o. bu turnuvada ikinci gibi oynasaydık o zaman saygı duyulurdu ama bence bizim takımın olayı bu. çok iyi bir kadromuz yok. derin bir kadromuz var, süreler paylaşılıyor, skor paylaşılıyor her maç biri ön plana çıkıyor ama baktığın zaman bizim için iyi oyuncu olan adamlar aslında turnuvada sıradan oyuncular. oyun kurucularımız felaket, pota altı derinliğimiz yok ve en önemlisi hidayet olaydan kopmuş durumda. bizim merkezimizde yer aldığı için de direk etkileniyoruz. ben turnuvadan sonra milli takımdan emekli olacağını umuyorum.

    işin güzel tarafı sırbistan'ı bile yenebiliriz. kötü tarafı büyük ihtimalle sırbistan geçen yılın intikamını fena alacak. çok gerilimli bir maç olacağı aşikar. geçen yıl ömer aşık'ın sakatlanıp faul atışlarını ender'e attırmasını unuttuklarını sanmıyorum.

    bence orhun ene'ye de kızılmamalı. bugün enes'i çıkartmasının haklı bir gerekçesi vardır. aynı eleştiriyi daha da fazla şekilde tanjevic'de alıyordu. hatta o art niyetli gibi ne zaman bir oyun iki basket üst üste atsa anında oyundan çıkartıyordu. ben orhun ene'nin zaman içinde harika bir koça dönüşeceğini düşünüyorum.

    preldzic, enes kanter, ömer aşık, semih erden, ersan gibi yeni nesil oyuncular bence eski jenerasyondan daha başarılı olacaklar. bir de saha görüşü olan bir oyun kurucumuz olsa her turnuvada çeyrek final, yarı final yapan sistemi olan bir ekip haline gelebiliriz.

    YanıtlaSil
  3. Oyun kurucu eksikliğine çok katılıyorum. Bu turnuvadan sonra Kerem, Ömer Onan, Hedo muhtemelen milli takımı bırakacaklardır. Oyun kurucu haricinde çok iyi bir nesil var arkada ama işte PG olmadan olmuyor. Kerem son yıllarda çok iyi toparlanmıştı ama bu turnuva yine filmi geriye sardı.

    Sırbistan maçı çok gerilimli geçecektir ona şüphe yok. Sadece Ömer'ın çıkması değil son pozisyonda Kerem'in çizgiye basmasından dolayı finali hak ettiklerini düşünüyorlar. Bu moralsizlikle kazanabileceğimize pek inancım yok. Güvenimiz zaten yerlerde.

    Ben Tanjevic'i de beğenen biri değilim. 2010 hedefti ve onun uğruna çok turnuva heba ettik. Orhun milli takım düzeyinde değil bence daha. Takıma hakim görünmüyor. Geriye dönüp baktığında o da kötü bir turnuva geçirdiğini düşünecektir. Harika bir koça dönüşebilir mi bilemiyorum. Tanjevic le durumları biraz farklı çünkü. Bu apayrı bir yazı, hatta yazı dizisi konusu olur :)

    Geleceğimiz için en büyük soru dümende kim olacak? Bu takımın yeni nesil oyun kurucusu kim olacak? Arayacağımız cevap bu olacak önümüzdeki turnuvalarda.

    YanıtlaSil