Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

2 Eylül 2011 Cuma

Sonunu Getiremedik



Özellikle basketbolda dillerden düşmeyen bir terim vardır: "Ekol". Aslında herkesin ekolden anladığı farklıdır ve anlatmak zordur. Dün maçın belki de kaderini etkileyen bir kaç strateji ekolun ne olduğunu ve Litvanya'nın neden bu sınıfa girdiğini gösterir nitelikteydi.

Kadro kalitesi olarak Litvanya'dan üstün bir takımız. Kendi oyunumuzu doğru bir şekilde sahaya yansıttığımız müddetçe yenebileceğimiz bir ekip. Litvanya'nın bizi yenmek için bu kalite farkını kapatacak bir farklılık yaratması gerekiyordu. Ve bu sahaya özellikle iki yönüyle yansıdı. Hücum setlerimizin yoğunlukla pick n roll üzerinden gittiğini bilen Litvanya, esasen çok iyi bir savunma takımı olmamasına rağmen müthiş bir pick n roll savunması uyguladı. Perde geldiğinde uzunu çıkarttılar ve bu esnada arkada kalan oyuncu uzunlara direk inmesi muhtemel pası kesmek için pas arası rotasyonuna geldi. Biz topu uzuna indirmek için yan pası yaptığımız an tekrar adam değiştirerek hem oyunu bozdular, hem de hücum süremizden ciddi süre çalmayı başardılar. Böyle bir savunma tercihine karşılık yapılması gereken perdelemeyi kullanan oyuncunun uzunu üzerine aldığı an geri çekilerek rotasyonu ve geri adam değiştirmeyi engellemesiydi. Ve ne yazık ki biz bunu maç boyunca sadece bir kez Ender'in, Ömer Aşık'a indirdiği topla yapabildik. Litvanya'nın özellikle Ömer Aşık'ın adamını kullanarak yaptığı perdelemelerde ise Aşık'ın dışarı çok çıkmamasından dolayı sürekli perdenin altından geçmeye çalışarak Litvanya kısalarına bir sürü boş atış imkanı verdik. Maçın bitimine 2 dakika kala dahi bu stratejiyi sürdürmemiz çok büyük bir hata oldu.

İlk iki maçta göz çarpan bir diğer eksikliğimiz ise özellikle uzun topların uzağa düşen ribaundlarında kısalarımızın yeterli katkıyı verememesiydi. Litvanya bu eksiğimizi de çok iyi okuyarak kısalarını özellikle bu toplarda 3 sayı civarında dizerek, o topları hücum ribaundu olarak topladı. Elimizde Ömer Aşık, Enes Kanter gibi çok iyi ribaundçu oyuncular olmasına rağmen çok üst düzey uzunu olmayan Litvanya'ya karşı ribaundlarda 31-30 geride kaldık. Üstelik iyi savunma yapmamıza rağmen o hücum ribaundları potamıza sayı olarak döndü ve bu da maçı koparmamızı engelledi.

Hem Kerem'in, hem de Hedo'nun kötü gününde olması hücumda verimliliğimizi ciddi derecede kısıtladı. Bunda özellikle çeyrek sonlarında ve maç sonlarında çemberden uzaklaşarak kullandığımız şut tercihleri de çok etkili oldu. İçeri drive'larımızda temaslara kolay çalan hakemlerle düdükleri almamıza rağmen, kötü şut gününde olduğumuz bir maçta bunda ısrarcı olmamız gerekirdi. Emir, Hedo, Ender, Ömer Onan ve hatta Ersan ne zaman çembere gitse bir şeyler üretmeyi başardık ve çeyrek sonlarında potaya gitmekte kararlı olmamız en azından çizgiye gelmemizi sağlayabilirdi.

Maçla ilgili olumlu bir kaç şey var ve onlardan biri Ersan'ın kendini bulması. Onun istikrarlı üretimine önümüzdeki maçlarda da çok ihtiyacımız olacak. Ömer Aşık'ın da genel olarak iyi performans sergilemesi, Enes'in kendisinden beklenen katkıyı vermesi iyi sinyaller. Kendi seyircisi önünde Litvanya'yı yenmek önemliydi ve elimize gelen fırsatı kaçırdık diyebiliriz. Fakat turnuva devam ediyor ve önümüzde hala kazanılması gereken çok önemli bir İspanya maçı daha var. Pazar günü Polonya karşısında çok zorlanacağımızı zannetmiyorum fakat İspanya maçı da bu atmosferde geçecektir. Maçın analizini iyi yaparak hataları belirlemek ve defoları turnuva ilerlerken kapatmak zorundayız. Aynı zamanda Litvanya gibi rakibe karşı farklı tercihler, rakibin zaaflarından yararlanacağımız stratejiler üretmemiz gerekiyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder