Navbarı Gizle / Navbarı Göster

Ana Menü

5 Kasım 2010 Cuma

Regal Fc Barcelona: 61 - Fenerbahçe Ülker: 69


Biraz gecikmeli de olsa bu önemli galibiyet hakkında bir şeyler yazma fırsatını sonunda buldum. Aslında maça dair söylenecek çok şey söylendi, yazılacak çok şey yazıldı. Benim üzerinde durmak istediğim bir kaç konu var sadece.

Tanjeviç döneminde Fenerbahçe Ülker'in oyunu büyük oranda dış şuta dayalıydı. Türk koçların aksine Tanjeviç takımının üçlük kullanması konusunda sıkıntısı olmayan, aksine setlerinde hep şut opsiyonunun kullanılmasını isteyen bir koç. Fenerbahçe Ülker'in Euroleague'de bir çok maç istatistiklerini incelediğinizde 2 sayılık atış sayısının bazı maçlarda 3 sayılık atışlardan daha az olduğunu bile görürdünüz. Dış atıcıları günündeyken Fenerbahçe Ülker kazanabiliyordu ancak üst düzey takımlar iç-dış savunma dengesini genelde çok iyi oturttukları için bir üst seviyeye bir türlü geçemiyordu takım. Bu aşırı şuta dayalı sistem "şutla yaşayan, şutla ölür" aforizmasını bir çok maçta gerçeğe dönüştürdüğü gibi, yanlış kadrolarda hücumda durgunluk yaşanmasına sebep olabiliyordu. Klüp takımı olması gereği Fenerbahçe Ülker sık yaptığı antrenmanlarla bunun üstesinden gelebilse de A Milli Basketbol Takımımızda bunu çokça yaşamıştık Tanjeviç'in ilk yıllarında.

Dünkü maç eğer bir istisna değilse rahatlıkla söyleyebiliriz ki bu devir artık kapandı. Fenerbahçe Ülker biraz da son çeyrek harici dış şutların girmemesi nedeniyle oyunu pota altına indirdi. Bu hem geçmiş yıllardaki kırılgan yapının önüne geçti, hem mücadele düzeyini maç boyunca üst düzeyde tuttu hem de ve en önemlisi Fenerbahçe Ülker'in kadronun neredeyse tamamından üst düzeyde faydalanmasını sağladı. Oyun hiç girmeyen iki oyuncu haricinde süre alan tüm oyuncuların skor katkısında bulunması bu seviyelerde maç kazanmak için çok önemli bir gösterge. Barcelona da süre aldığı halde skor katkısı olmayan 4 oyuncu olduğunu göz önüne alırsak aradaki denge farkı açısından gelinen noktayı göz ardı etmemiz mümkün olamaz.

Geniş bir kadro Final Four için olmazsa olmaz. Ancak kadroyu geniş tutmak kadar o genişliğin tamamından fayda sağlayabilmek de çok önemli. Bir kaç oyuncunun eline bakmayan bir sistemle çok ilerilere gidebilirsiniz. Aksi takdirde savunulması kolay bir takım olursunuz. Bir kaç oyuncunuzun aynı günde gününde olmaması size galibiyete mal olabilir. Milyonlarca dolarlık yatırımınız iki oyuncunun sakatlanması ile sizi hedeflere ulaştırmayabilir. Bu sene geçen seneye göre hem daha geniş hem de daha kaliteli bir kadroya sahip Fenerbahçe Ülker. Ama dün akşamki galibiyet gösterdi ki, koç Spahija bu kadronun neredeyse tamamından alabileceğinin en fazlasını alma hedefinde.

Barcelona'nın henüz istediği ritmi bulamadığını da kabul etmek gerek. Cholet maçının son anlarında Navarro ve Lorbek sazı eline alıp direnci kırmasaydı Barcelona o maçı da kaybedebilirdi. Fenerbahçe Ülker için işler ne kadar yolunda gittiyse Barcelona içinse o kadar kötü gitti. Rubio'nun yokları oynadığı maçta Lakoviç her ne kadar takımın skor anlamında sorumluluk üstelenen ismi gibi gözükse de kritik anlarda kullandığı sorumsuz şutlarla Barcelona'ya galibiyete mal oldu. Navarro'yu müthiş savunan Ömer Onan'ın da hakkını vermek lazım.

Bu galibiyetin takıma katkısı ise büyük oranda psikolojik olacaktır. Euroleague şampiyonunu kendi sahasında yenmek tüm lige bir mesaj göndermek demek. Aynı zamanda teknik kadrosundan oyuncusuna tüm takımın başarmaya olan inancını da pozitif yönde büyük ölçüde arttıracaktır. Ancak bu galibiyetin aşırı bir özgüven getirmemesi de gerek. Şu an hazır olmayan büyük takımlar Top 16 ile birlikte maksimumlarına ulaştıklarında Fenerbahçe Ülker'in de aynı ritimde yükseliyor olması gerek. Aksi takdirde bu galibiyet sezonun hatırlanacak tek güzel şeyi olarak kalacaktır.

1 yorum:

  1. hocam, döktürmüşsün yine. Bi sporx te tamburacı, bir de sen. bayılıyorum yorumlarınıza

    YanıtlaSil